Savaş, diplomasi, muhalefet
Fotoğraf: DHA (Arşiv)
Bugün savaştan bahsedeceğim: Mevcut iktidar koalisyonunun varoluş sebebi olan Suriye’deki müdahale artan ölümlerle devam ediyor. Yalnız şimdi bu zamana kadar TSK’nin Suriye’deki varlığına yeşil ışık yakan Rusya’yla çatışmalar başladı. Dış basındaki yorumlar şöyle: Vekil savaşı bitmiştir, bizzat bölge ülkeleri savaşmaya başlamıştır. Tabii resmi bir savaş ilanı yok. İki taraf da durumu siyaseten idare etmeye çalışıyor. Perşembe günü Putin-Erdoğan görüşmesinin sonuçlarını göreceğiz. Görüşmenin dikkat çekici yanı Moskova’da gerçekleşmesi.
Erdoğan 26 Şubat’ta Putin’in Türkiye’ye geleceğini açıkladı. Kremlin Sözcüsü Peskov bunu hemen yalanladı. Daha sonra bir telefon görüşmesi gerçekleştiğini öğrendik, Putin nazlandı tarih açıklamadı, nihayetinde de Erdoğan’ın Moskova’ya gideceğini. Hayırlara vesile olsun: Asker cenazelerini gömülüp, onları bombalayanlar ziyarete gidiliyor.
Soli Özel sormuş: Suriye sahasında üstünlük hatalı siyaseti örtecek mi?
Sanırım cevabı bu Moskova ziyareti veriyor. Evet, Türkiye’nin kara gücü sahada, Rusya’nın esas olarak hava gücü. Ancak Şam’daki etkinliği, Hizbullah ve İran’la iş birliği Rusya’nın etki gücünü katlıyor. Sonuçta Ankara Suriye’de çatıştığı, askerlerini öldüren Moskova’yla görüşmeye giden taraf. Benim anladığım şu: Sahadaki askeri etkinlik diplomatik kazanıma dönüştürülemiyor. Soçi, Astana gibi diplomatik vasıtaların ise fiilen geçersiz olduğu ayan beyan ortada. Erdoğan’ın hedefi Suriye’de Türkiye sınırları boyunca 30 kilometrelik bir şeridi askeri olarak kontrol etmek. “İsrail’in Golan’ı var, bizim güvenlik kordonumuz neden olmasın” diyenler olacaktır elbette. Ankara zaten sınırda -üç metre yüksekliğinde bir duvar üstüne bir metre jiletli tel- toplam dört metrelik bir bariyer inşa edip bunu kalekollar ve kamera izleme sistemleriyle donattı. Demek ki kifayet etmemiş, duvarın önünde 30 kilometrelik askeri tahkimat gerekliymiş.
Cumhur İttifakı haykırıyor: “Bu bir beka meselesidir”. Doğrudur. Suriye’ye askeri müdahale Cumhur İttifakının beka meselesidir. Varlık sebebi budur. Ana muhalefet bu meseleyi hâlâ anlamadı, anlayamıyor veya anlamak işine gelmiyor. Kapalı ve gizli Meclis oturumları talep ediyor, sanki kendi sesini kısmak, kendini sansürlemek istercesine. Belki de Suriye’ye asker gönderme konusundaki tezkereye verdiği onayı gözden kaçırmak istiyor.
Bununla da yetinmeyen CHP ve İYİP, Cumhur İttifakıyla beraber ortak bir açıklama yayımlıyor. “Yüksek idealler istikametindeki ortak bir anlayışla” çalışacaklarmış. Maalesef bu ideallerin ne olduğunu açıklamamışlar. HDP imza koymamış, Suriye siyasetini yürüten hükümetin bu sorumluluğu kendisinin taşıması gerektiğini uygun görmüş.
Tabii CHP’nin bu uysallığı kendisine yine fayda getirmedi. Cumhurbaşkanı, ölüm haberlerinden sonraki ilk konuşmasında şehitlere rahmet diledikten sonra Bay Kemal’e yüklenmeye başladı. Kılıçdaroğlu da buğulu bir sesle cevap verdi: “Böyle bir şey olabilir mi?” İnsan üzülüyor bu çaresizliğe, zavallılığa. Sanırım CHP’de birileri “Ne kadar mağduru oynarsak o kadar iyi” gibi bir akıl yürütüyor. Ancak esas mağdur CHP değil, toplum ve kamuoyu. Ana muhalefet toplumda iktidara yönelik tüm itirazların ifade edilebileceği demokratik bir tartışma ortamını yaşatmakla mükelleftir. Halbuki ilk yaptığı kendi ağzını bantlamak oluyor. İktidarın siyasetine muhalefet ediyor ancak bu siyaseti uygulaması için Mecliste onay veriyor (tezkere ve milletvekilliği dokunulmazlığı meseleleri). Sonra da çıkıp hayretlerini ifade ediyor, güya iktidarın nobranlığını, hoyratlığını teşhir ediyor. Bununla yetinen bir muhalefetin iktidara gelmesi zor görünüyor.
- Türkiye-Suriye ilişkisi 18 Aralık 2024 04:58
- Ortadoğu’da yeni döneme girerken vaziyet 11 Aralık 2024 04:32
- Lindner’in komplosu ve Almanya’da seçimler 27 Kasım 2024 04:40
- Trump'ın zaferi: Enflasyon algısı ve 2008 sonrası aile şirketleri 13 Kasım 2024 04:08
- ABD’de seçimler ve yeni saflaşma 06 Kasım 2024 04:51
- Yeni Yeşil Düzen’in sergüzeşti 30 Ekim 2024 04:35
- Tırmandırarak gerilimi azaltmak 02 Ekim 2024 04:16
- AfD’li sınıf fraksiyonları ve aile/cinsiyet politikaları 11 Eylül 2024 05:03
- Saksonya ve Thüringen'de seçimler 04 Eylül 2024 04:30
- AfD'nin aile politikası 28 Ağustos 2024 04:15
- Thüringen'de nüfus, aile ve siyasi eklemlenme 21 Ağustos 2024 04:39
- Taşra ve siyasi kültür: Doğu Almanya'da seçimlere doğru 14 Ağustos 2024 04:22