05 Mart 2020 00:30

Kimin savaşı?

İdlib'de hayatını kaybeden asker için düzenlenen cenaze töreni

Fotoğraf: AA

Paylaş

Ekonomik kriz sürecinin geniş halk kitleleri içinde yarattığı yıkım, iktidarın politika ve uygulamalarının geniş halk kesimleri tarafından sorgulanmaya ve eleştirilmeye başlanmasını beraberinde getirdi. Böyle bir dönemde iktidar, ayakları altından kaymaya başlayan toprağı tutabilmek için bir kez daha savaş politikalarına sarılmaya başladı.

Türkiye’nin esas gündemini giderek derinleşen ekonomik kriz, sürekli artan işsizlik, hayat pahalılığı; satın alım gücü sürekli azalan ve her geçen gün yoksullaşan halkın sorunları oluşturuyor. Ekonomide, iç ve dış politikada yaşanan sorunların üzerini örtmek, çözüm üretilemeyen bu sorunlar nedeniyle yaşanan irtifa kaybının önüne geçmek amacıyla Suriye’nin kuzeyine yönelik olarak ‘Bahar Kalkanı’ adı altında bir operasyon başlatıldı.

Türkiye’de yazılı, görsel ya da sosyal medyada sınırsız bir şekilde savaş propagandası yapılması bizzat iktidar güçleri tarafından teşvik edilip yaygınlaştırılırken, iktidarın Suriye politikasına ve savaş macerasına karşı çıkanlar yasaklar ve tehditlerle susturulmaya çalışıyor. Son olarak İstanbul Valiliğinin ‘Savaşa hayır’ adı altında Suriye’de yürütülen askeri harekatı eleştirerek, operasyonlara son verilmesi çağrılarının yapılacağı her türlü toplantı, gösteri ve basın açıklamaları yapılmasını yasaklaması fazla söze gerek bırakmıyor.

Türkiye’de uzun süredir ‘savaş’ ve ‘barış’ kavramları üzerinden oluşturulan kutuplaşma süreci, iktidarın savaş politikalarını eleştiren tüm kişi ve kurumların doğal hedef haline getirilmesini kaçınılmaz hale getirdi. Dünyanın her yerinde her türlü savaş propagandası tartışmasız bir şekilde suç kabul edilirken, Türkiye’de tam tersi durumlar yaşanıyor. Geçtiğimiz günlerde iktidarın savaş ve mülteci politikalarını eleştiren gazeteciler gözaltına alınırken, ‘Savaşa karşı çıkmak’ ve ‘Halkı kin ve düşmanlığa tahrik’ suçlamasıyla tutuklamalar yaşanmış olması dikkat çekici.

İktidar güçleri, ekonomideki gelişmeler başta olmak üzere, iç ve dış politikada yaşanan ağır sorunlara rağmen, yalan, yanlış hatta çarpıtılmış bilgilerle halkı kendi çıkarları doğrultusunda yönlendirmek için bütün olanaklarını seferber etmiş olsa da geniş kitlelerin desteğini almakta ciddi anlamda zorlanıyor.

Ekonomik krizin de etkisiyle, geçmişte iktidarın savaş politikalarına destek verenler dahil, ülke nüfusunun önemli bir bölümü ‘Türkiye’nin Suriye’de ne işi var?’, ‘Bu savaş kimin savaşı?’ sorularını yoğun bir şekilde sormaya başladı. İktidarın kendisiyle birlikte ülkeyi de derin ve tehlikeli bir bataklığın içine çekme macerasının sokakta halk arasında, fabrikalarda işçiler içinde yoğun bir şekilde eleştirilmesi önemsenmesi gereken bir durum.   

Savaş politikaları gündeme geldiğinde iktidarın ve patronların işçilere saldırırken daha cesaretli davranmaları, savaş dönemlerinde hak kayıplarının artması, en temel ekonomik, demokratik taleplerin bile görmezden gelinmesi kaçınılmazdır. Savaşın bedelini, iktidarın gazına gelip ırkçı hezeyanlarla savaş çığlıkları atanlar ya da çarpıtılmış bilgilerle sosyal medya üzerinden kahramanlık destanları yazanlar değil, toplumun diğer kesimlerine göre çok daha fazla zarar gören emekçiler ve onların çocukları öderler. 

Ekonomik ve siyasi istikrarsızlığın giderek arttığı, emekçilerin, yoksul halk kesimlerinin yaşam koşullarının her geçen gün ağırlaştığı bir dönemde yaşanan savaş macerasının bedelini en ağır şekilde ödeyecek olanların, günlük yaşamlarını ve geleceklerini tehlikeye atan savaş politikalarına karşı çıkması hem ülkenin hem de emekçilerin çıkarlarına olan tek yoldur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa