Atlantikçiler, Avrasyacılar
Merkel, Putin, Erdoğan ve Macron İstanbul'da Suriye gündemiyle bir araya gelmişti. | Fotoğraf: Kremlin / Wikimedia Commons (CC BY 4.0)
Şu sıralar Atlantikçiler ve Avrasyacılar birbirlerine veryansın ediyorlar, biri, diğerini büyük devletlere uşaklık etmekle suçluyor. Biliyorsunuz Atlantikçiler ABD ve NATO’yu savunanlar, yani aslında bağlı oldukları kurumlar bugün epeyce tartışmalı hale gelmiş olsa da Batıcılar, emperyalizmin geleneksel uşakları. Avrasyacılar ise başta Rusya ve Çin olmak üzere Doğu’ya dönme yanlıları. Tokat hangi yönden gelirse karşı yöndeki bir adım öne çıkmaya çalışıyor, “Biz demedik miydi” teraneleri okuyor.
Avrasyacıların içinde bir de “sol, sosyalist” söylemde olanlar var. Onlar Doğu’nun tekrar uyandığından, insanlığın yeniden onlar sayesinde ayakları üzerine dikileceğinden dem vuruyorlar. Onlara göre bugünkü Doğu sanki 1917’den sonraki Doğu! Sanki bir büyük ülkede işçi sınıfı iktidarı ele geçirmiş, emperyalizme ve kapitalizme karşı savaş açmış, ezilen ulus ve halklar da onların peşine takılmış! Ama bugün böyle bir Doğu yok!
Bugün Doğu’da sallanan bayrak işçi sınıfının, sosyalizmin değil, yeni bir iştahla ayağa kalkmış burjuvazinin, kapitalizmin bayrağı. Rusya çarlık despotizmini aratmıyor, Rus zenginleri dünyanın en zenginleri arasında ön sıraları işgal ediyorlar. Çin, devlet kapitalizmi eşliğinde ve denetiminde yeni bir burjuvazi yaratıyor. Bu kapitalizm sadece Çin’e değil, emperyalist burjuvaziye de hizmet ediyor, ona ucuz iş gücü, pazar, ihraç edeceği pahalı, ucuz metalar sağlıyor, kapitalizme can suyu veriyor. Doğu’da Batı’da olduğu gibi işçi sınıfı ve halklar mücadeleye devam ediyor.
Atlantikçilerin ve Avrasyacıların politikaları Suriye topraklarında kan ve ateşle sınavdan geçiyor, bu politikaları destekleyenlerin sefaleti her geçen gün biraz daha açığa çıkıyor. İktidar ABD nüfuz bölgelerine yöneldiğinde Ruslar arkadan iteliyor, Rus nüfuz bölgelerine yöneldiğinde ABD haydi aslanlar, haydi kaplanlar, ne lazımsa vereceğiz diyor. Neresinde bakılırsa bakılsın tam bir ikiyüzlülük, çıkar mücadelesi, bataklık politikası ve bunu strateji diye benimseyen bir iktidar.
Görüldüğü gibi ülkeyi yönetenler bütün bu olup bitenler karşısında tam bir sorumsuzluk, aymazlık ve pişkinlikle bir bu yanaklarına, bir diğer yanaklarına yedikleri tokatlarla fırfır dönüyorlar. Bu arada şehitlik, kahramanlık edebiyatı da büyük basını, televizyonları kaplıyor, buralardan adeta kan damlıyor. Bütün bu gerici koro içerisinde Suriye politikasının yanlışlığını, ülkenin oradan çekilmesini, bölgede barış ve kardeşlik için çaba gösterilmesi, ülkenin bağımsız, onurlu bir dışı politika izlemesini söyleyenlerin sesi top ve tank atışları arasında eriyip gidiyor. Onlara verilen yanıt mültecileri sınıra yığmak.
Şimdi gözler Erdoğan-Putin görüşmesine çevrilmiş, kulaklar Moskova’dan gelecek haberlere dikilmiş durumda. ‘Acaba Rusya bize ne kadar yol verecek, hava sahasını kullanabilecek miyiz, İdlib’de bulunan gözlem noktalarımızın akıbeti ne olacak vb?” soruları peş peşe soruluyor. Rusların verdiği izinler kadar garip bir savaş yürütenlerin bütün bu soruları sorması, sonra da sahte bir kabadayılık taslamaları daha ne kadar sürecek?
Bu kabadayılığın ne kadar süreceğini belirleyecek olan bölgedeki büyük devletler ve onların da halkların çektiği acıyla, insani dramlarla, ülkelerin yakılıp yıkılmasıyla insafa gelmeyecekleri çok açıktır. Bölgeyi sürekli olarak bir gerilim içinde tutmak, tarihsel, mezhepsel sorunları sürekli kaşımak, bölge ülkelerinin sürekli kan kaybetmesini sağlamak onların emperyalist stratejilerinin bir gereği ve bu arada alabileceklerini de zaten alıyorlar. Ne kadar petrolün olduğu muhabbetleri de vıcık vıcık bir cıvıklık içinde kürsülerden naklediliyor.
Bölge halklarının kan ve ateş içinde büyük bir sınavdan geçtikleri görülmektedir. Bugün zayıf bir eğilim olsa da, bölge halklarının emperyalist dış müdahalelere karşı birlikte mücadele etme istekleri giderek artacak ve güçlenecektir. Bölge gericilikleri kendi halkları karşısında giderek daha fazla teşhir olmakta, onların bölgedeki gerilim ve çatışmaların aktörleri arasında oldukları daha fazla açığa çıkmaktadır. Evet çözüm Atlantikçilikte, Avrasyacılıkta değil, bunların emperyalizmine karşı mücadelede, bağımsızlıkta, kardeşleşmede yatmaktadır.
- Ücret asgari, yaşam sefalet 13 Aralık 2024 05:40
- Genel grev ve direnişi gerçeğe dönüştürmek için 06 Aralık 2024 06:15
- Birleşik ve genel mücadele için 29 Kasım 2024 06:55
- Siz ne diyorsunuz? 22 Kasım 2024 05:31
- Gelişmelerin anlamı üzerine 15 Kasım 2024 05:25
- Direnerek kazanmak 08 Kasım 2024 11:13
- Elde ne var? 01 Kasım 2024 05:05
- İktidara ve düzen partilerine güvensizlik 25 Ekim 2024 15:00
- Dışa karşı cephe, içe karşı cephedir 18 Ekim 2024 05:06
- Muhalefet sorunu 11 Ekim 2024 05:27
- ‘İç cephe’ kimlere karşı güçlendirilecek? 04 Ekim 2024 04:53
- Sorumluluk sizde 27 Eylül 2024 05:37