Ateş

Fotoğraf: Pixabay
Ateş I:
Ateş, yalnız düştüğü yeri değil, her yeri yakıyor artık. Harlayıp harlattıkça gökyüzünden yağıp topraktan fışkırarak. Hepimizin üstüne.
Yangın:
Ateşe verdiler ortalığı. Alev alev. Birinden ötekine sıçratarak. Çatırdıyarak yanan ateşe. Gövdesi olmayan ateş, şimdi gölgelerini de yakıyor insanların. Sönmeyen/söndürülmeyen yangınıyla.
Tek Evet:
Neleri konuşuyoruz? Havadan sudan şeyleri. Ya konuşamadıklarımız? Konuşturmadıkları daha mı doğru olur: Evet. Hayır dememizi sürekli engellemeye çalışanlara karşı ağzımızdan alabilecekleri tek evet.
Sınırda:
Uzun, upuzun bir kırlıkta gecenin karanlığı içinde bekleşen kalabalığın üstüne sabahın ayazında kırağı düşüyor kar yağarcasına. Baharın tomurcuklandığı günlerde tel örgülerde çevrili bir kırlıkta.
Düşsel:
Geceleri kokunu alıyorum. Sabahları uçup gidiyor. Gece gelensin sen, biliyorum. Sabahları gittiğinden. Düşü kalıyor yalnız. Düşlerden gitmediğinden.
Güven:
Su gürülder yüksekten düşerken. Kayaları deler. Düştüğü yerde gölleşir. Oynar güneşle. Sessizleşir ıssızlıkta. Sarar gövdeni güvenle.
Ateş II:
Ateş, yandıkça harlanır. Alevlendikçe alevlenir. Yakanların soluklarıyla. Ot, ocak demez yakıp geçer. Sönse de, söndürülse de küllü kalır. Kıvılcımıyla. Eşelenmedikçe yanıp yakmayan.
Toprak:
Toprak, alevi söndürecek, külünü savuracaktır. Tohumunu saçarak yaşamın rengini, kokusunu, soluğunu yayacaktır yeniden. Eşelendikçe.
Evrensel'i Takip Et