09 Mart 2020 00:00

Vedat Günyol / İnsancılık -2-

Vedat Günyol / İnsancılık -2-

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Bugün de bir şeylerin ayırımında değiliz gibime geliyor. Gerçekten savaşmamız, önümüze atılan yapay bir gündem içinde kalıp süre yitirmek yerine, gerçek sorunlarımız üzerinde düşünmek, çözüm yolları bulmak zorundayız.

Yarı aydınların, sorumluluklarının ne olduğunun bilincinde bir şeyleri örgütleyecekleri bir tasarımları yok… Başkalarıyla tartışacak yollar bulacakları, aydınlanma yöntemlerini deneyecekleri bir bilinçleri yok…

Peki, kim yetiştirdi bunları? Bunun üzerinde düşünmek gerekiyor.

Vedat Bey’in “Hümanist Kültür Nedir?” diye bir denemesi var. 1978’de yazmış. Oradan bir bölümü okumak istiyorum. Böylece Vedat Bey’i kendi sesinden size duyurmak istiyorum:

“Latince homo, humanus (insan) kökünden üretilmiş bir sözcük Hümanizma. İnsana, insancılığa yönelik, insanı her şeyin ölçüsü yapan, yapmaya çalışan bir tutumun adıdır Hümanizma.”

Bunu çevrenize bakarak, daha ‘Rönesans’ı gerçekleştiremedik, daha hümanizmayı gerçekleştiremedik’ yolunda bir değerlendirme yaparsanız sanırım yararlı olur hepimize.

“Hümanizma, insanın kafa gücüne, dünyayı anlama, dolayısıyla değiştirme çabasına” bağlıdır. Yararsız tartışmalara girişmek, boynuna borç olan yapacaklarından kaçmaktır.

Vedat Bey hümanizma için şunu söylüyor: “Değiştirme gücüne sarsılmaz bir inancın adı.”

12 Eylül’de sevdiğim insanlar böyle insanlardı. Halet Çambel, Nail Çakırhan, Türkan Saylan, Özden Mürtezaoğlu, Mübeccel Kıray, Doğan Kuban, Çelik Gülersoy, Selahattin Hilav daha birçokları böyle kişilerdi.

Örneğin Halet Çambel’i gerçekten yaptıklarıyla yaşadım. Üniversiteden atılıyor, o ellerini ovuşturuyor, “Ne güzel, yapacaklarımıza süre kazanıyoruz” diyordu.

Hiç kimsenin de “bugünler” umurunda olmasın.

Bu, 12 Eylül’ü aşabildiğimizde, anlaşılabilir bir özellik, Vedat Bey bunu yıllar önceden, kırk iki yıl önce yazmış:

“Avrupa’da Rönesans ile başlıyor hümanizma. Kilise dogmalarına bir kafa tutuş, bugün de başkalarına bir başkaldırış, insan aklına, kişiliğine güven, özgür düşünceye onur kazandırma yolunda bir başkaldırış.”

Bu nasıl bir tanımlama? Şu anda eksik olan bir şeyi kırk yıl önce söylüyor. Bu yolda neler yaşadığımızı sanırım hepimiz birbirimize anlatabiliriz.

Bu konuda başlıca görevin ne olduğu üzerinde düşünüyorum.  Sevgili Ioanna Kuçuradi’nin   deyimiyle, çağdaş hümanizmanın amacı insan yetiştirmek, yirminci yüzyıl insanını yetiştirmektir… Bu insanı nasıl yetiştireceğiz? Bunun üzerinde düşünmek için gerçekten çok geç kaldık. Oysa Vedat Günyol ile çevresindeki insanlar, başta Sabahattin Bey olmak üzere, yaşamlarını bunun için kullandılar. Son anda bile, bu kapıdan kovuldularsa, öbür kapıda bunu sürdürdüler.

Öğrencileriyle ilişkilerini hiçbir durumda yitirmediler. Ben Vedat Günyol’u yitirmemizden çok kısa bir süre önce son kez gördüğümde, öğrencisi Mehmet Başaran’la birlikte evinde çalışıyordu…

(Sürecek)

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa