“İdlip'i Türkiye düşünsün…”
Fotoğraf: DHA
Yazının başlığındaki ifade Şamlı bir esnafa ait…
Aslında, Türkiye’nin İdlip’teki sürece garantör olarak dahil olduğu Astana ve Soçi süreçleri başladığından beri Şam’ın genel görüşü bu; İdlip Suriye’nin değil Türkiye’nin sorunu…
Bu yaklaşımlar, “Şam’ın İdlip’ten vazgeçtiği” anlamına gelmiyor.
Şam’a göre İdlip, Türkiye sınırında bulunan ve cihatçıların kontrol ettiği bir kent. Türkiye, laik ve cihatçıların kafir olarak gördüğü bir ülke. Rusya, Suriye’deki askeri ve siyasi varlığını korumak için zamana yayarak da olsa her yolu deneyecek. Türkiye’nin 2011 başından beri taviz vermediği Suriye politikası malum. Ancak Astana süreciyle birlikte Suriye sahasında Türkiye’nin karşısında Suriye yönetimi veya ordusu değil Rusya yer aldı.
Şam’da hâlâ bu görüş hakim. Bu nedenle İdlip ve İdlip’e dair gelişmeler Türkiye gündeminin ilk sırasında yer alsa da Şam sokaklarının önceliği değil.
Şam’dan yapılan resmi açıklamalardan, devlet kontrolündeki medyada yer alan haberlerden ve sokaklarda konuşulanlardan yola çıkarak “Şam’ın İdlip meselesini Türkiye-Rusya mücadelesi” çerçevesinde izlediğini söylemek yanlış olmaz.
Zaman zaman “Türkiye-Suriye savaşı çıkar mı?” diye soranlar olsa da Şam’da Türkiye’nin İdlip’ten çekileceğine neredeyse kesin gözüyle bakılıyor.
Başlıkta ifadesine yer verdiğim esnafa göre, “Suriye ordusu Rusya’nın desteği ile İdlip’teki cihatçılarla ülkenin geri kalanı arasında bir hat oluşturdu. Ancak benzer bir hat Türkiye ile İdlip arasında henüz yok. Bu nedenle İdlip, Türkiye’nin en büyük sorunu olacak.”
Bu arada, 5 Mart Moskova görüşmesinin detayları hâlâ açıklanmadı ve büyük ihtimalle açıklanmayacak. Muhtemelen sahadaki somut adımlar üzerinden tahmin yürütmek zorunda kalacağız. Görüşmenin üzerinden çok zaman geçmedi ancak Rusya’nın taviz vermeye yanaşmayacağı açık ve Türkiye’yi İdlip’ten aşamalı olarak çekilmeye zorlayacak gibi görünüyor.
Bugünlerde Türkiye ve Suriye gündemlerinin tek ortak konusu koronavirüs salgını. Suriye’de henüz teyitli vaka duyurusu yapılmadı ancak Irak ve Lübnan’dan yoğun geçişlerle birlikte koronanın Suriye’ye çoktan giriş yaptığına dair genel bir kanı var.
Suriye iç medyasında, sosyal medyada ve sokaklarda birkaç gündür sadece korona meselesi konuşuluyor demek yanlış olmaz. Savaş enkazının yanı sıra giderek ağırlaşan yaptırımlar korona salgınına dair konuşmaların ana unsurları arasında. Birkaç gün önce resmi makamlar korona vakalarının görüldüğü ülkelerden gelenlerin 2 hafta kontrol altında tutulacağını, ülke dışına seyahatlerin sınırlandırılacağını ve hijyen için kullanılan maske-alkol gibi ihtiyaçların satışının denetim altına alınacağını duyurdu.
Şam’da birkaç hastanede karantina uygulamalarının ve hazırlıklarının başladığına dair söylentiler hızla yayılıyor.
Aynı hızla yayılan bir başka şey de koronaya dair kara mizah… Sosyal medyada dolaşımda olan gönderilerden birinde “Koronanın bize gelmesi için standartlarını çok düşürmesi lazım” deniyor. Bir başkasında, “Elektrik yok, ısınma yok, yiyecek yok, karşı koyacak ilaç yok. Suriye, korona için çok sıkıcı bir yer olur” yazıyor.
Korona salgınının başlaması halinde nasıl mücadele edileceğini konuşuyor insanlar kendi aralarında. Restoran ve kafelerde, masalarda hijyenik jeller, neredeyse herkesin çantasında-arabasında tıbbi alkol olması göze çarpıyor. Ancak 2011’e kadar kendi ilaç sanayisini geliştirmiş olan Suriye’de artık gazlı bez ihtiyacı bile büyük ölçüde ithalat yoluyla sağlanıyor. Bu şartlarda bir korona salgını ile mücadelenin çok zor olacağı yorumları yapılıyor.
Şam’ın yanı sıra Suriye genelinde temel sorun, halkın gündeminin ilk sırasında yer alan konu ise ekonomik kriz ve yaptırımlar… Savaş sonrası toparlanmaya çalışan Suriye’nin önündeki en büyük engel.
Rusya’nın ekonomik durumu toparlayacak düzeyde yardımda bulunması beklenmiyor ancak bölge ülkeleri ile ilişkilerinin Suriye’ye yönelik izolasyonu hafifletebileceği yönünde ümitler dile getiriliyor. Önümüzdeki aylarda bölge ülkelerinden birkaçının daha Şam’da temsilcilik-elçilik açabileceği, yaptırımları delmek için girişimde bulunacağı konuşuluyor sokaklarda.
Bu yönde ümitvar olanların en büyük gerekçesi de Suriye’nin alt yapıdan konuta, sanayiden tarıma kadar yeniden inşa edilmesinin gerekliliği. Mevcut şartlarda Suriye’nin böylesi bir faturayı karşılaması mümkün değil ancak bölgedeki siyasi süreçler, yeni ittifaklar, Rusya’nın hamleleri faturanın çeşitli ülkeler tarafından karşılanmasını sağlayabilecek gibi görünüyor.
Suriye, yıkıcı bir ayaklanmanın ardından çok daha tehlikeli bir sürecin eşiğinde. Ancak ne bölge ne de dünyanın geri kalanı yeni bir depremi kaldırabilecek durumda. Bu nedenle, Suriye ile bölge ülkelerinin ilişkileri beklenenden daha hızlı gelişebilir. Muhtemelen Şam, önümüzdeki yaz aylarında çok önemli gelişmelere sahne olacak…
- Her şeye rağmen ateşkes sağlandı! 28 Kasım 2024 06:30
- Trump başkan ama gözler Putin'de 21 Kasım 2024 05:00
- Enkaz altında Ali'nin yarım bacağı! 15 Kasım 2024 04:44
- Trump'ı değil Lazzarini'yi dinleyin! 08 Kasım 2024 12:17
- Lübnan Şiileri ve Türkiye’nin Kürt açılımı! 24 Ekim 2024 04:42
- 7 Ekim ve bölgenin yeniden dizaynı! 17 Ekim 2024 05:45
- Lübnan için kıyamet vakti! 10 Ekim 2024 04:59
- Bölge kaynıyor: Savaş içinde savaş! 03 Ekim 2024 04:55
- Lübnan savaşın eşiğinde! 26 Eylül 2024 04:27
- Barış ümitleri de patladı 19 Eylül 2024 04:39
- Her şey Gazze'ye bağlı! 12 Eylül 2024 05:56
- İsrail neden Batı Şeria'ya saldırıyor? 05 Eylül 2024 05:27