11 Mart 2020 20:11

Gerçeğin gündemi

Diyarbakır'da her pazar günü kurulan 'Bit Pazarı'nda insanlar çoğu ikinci el olan eşyalara bakıp alışveriş yaparken

Fotoğraf: Fırat Topal/EVRENSEL

Paylaş

Son birkaç ay içinde iç ve dış politikada yaşanan gelişmeler, iktidar ve destekçilerinin inandırıcılıklarının büyük bir aşınma ve parçalanma yaşadığını gösteriyor. Erdoğan’ın iç dünyasında yaşadığı korkuyu bütün açıklığıyla yansıtan öfke, tehdit ve hakaret dolu konuşmalarının artması, bir gün ısrarla savunduğu bir düşüncenin ertesi gün tam tersini savunması artık kimseyi şaşırtmıyor.

İktidarın en büyük korkusu olan tek adam yönetiminin sorgulanması ve toplumsal desteğin gözle görülür bir şekilde azalmaya başlaması, ülke yönetiminde baskıcı ve otoriter uygulamaların artmasını beraberinde getirdi. Kendileri gibi düşünmeyen herkes (gazeteci, yazar, siyasetçi, sendikacı vb) iktidar açısından tehdit olarak görülürken, muhalif gazetecilere yönelik gözaltı ve tutuklamalarla herkese gözdağı vermeye çalışıyorlar. Türkiye’de en temel hak ve özgürlüklerin kullanılmasının bile iktidara karşı bir eylem ya da faaliyet olarak görülmesi, içine düşülen korkunun büyüklüğünü ve derinliğini anlamak açısından yeterli.

İktidar güçlerinin bugüne kadar bir ‘pazarlama tekniği’ olarak başarılı bir hayata geçirdiği bütün iddialı söylemler, halkın maddi yaşam koşullarında görülen belirgin kötüleşme karşısında etkisini büyük ölçüde yitirmiş durumda. Öyle ki, Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın sürekli tekrarlamak zorunda kaldığı ‘ülke ekonomisi iyiye gidiyor’ yönündeki açıklamalarını kendisi dışında neredeyse kimse ciddiye almazken, uzun süredir geçim sıkıntısı yaşayan, ekonomik kriz nedeniyle hızla yoksullaşan milyonların öfkesini daha da arttırıyor.  

Ekonomik kriz sürecinin uzamasıyla birlikte hayat pahalılığı ve işsizlik sorunu konusunda en küçük bir iyileşme görülmüyor. 2019’un son üç ayında Türkiye ekonomisinin yüzde 6 büyüdüğü iddia edilirken, aynı dönemde işsiz sayısı artmaya devam ediyor. Devletin her açıdan tartışmalı resmi verilerini esas alarak söyleyecek olursak, Türkiye’de büyüme ile istihdam arasındaki ilişkinin daha da zayıfladığı, hatta kopma noktasına geldiği anlaşılıyor.

Bugüne kadar halkın şikayetçi olduğu sorunların üzerini bir şekilde örtmeyi başaran AKP’nin gerek ekonomide, gerekse iç ve dış politikada yaşanan gelişmeler karşısında çözüm üretmek adına hiçbir şey yapamadığı, adım atmak istese bile kendi lehine sonuç alamadığı bir dönem yaşanıyor. Bu nedenle geçmişte şu ya da bu şekilde iktidarın arkasında duran, her yaptığına gözü kapalı destek verenlerin önemli bir bölümü bugün, ekonomik kriz koşullarının yarattığı yıkımın da etkisiyle, yıllardır iktidarın gerçeklikten uzak söylemleriyle aralarına mesafe koymaya başladı.

Yıllardır iktidar güçleri tarafından yukarıdan belirlenen ve tartıştırılan sorunların yukarıdan aşağıya doğru aktarılması süreci sorunsuz bir şekilde, tıkır tıkır işletildi. Geçmişte emekçilerin günlük yaşam mücadelesi içinde karşı karşıya kaldığı pek çok sorunun üzeri kolaylıkla örtülüp geri plana itilebilirken, bugün ellerindeki devasa olanaklara rağmen halkın yaşadığı temel sorunların gündeme gelmesini ve tartışılmasını engelleyemiyorlar. İktidarın yaratmaya çalıştığı gündemler ile halkın karşı karşıya olduğu gerçeklerin gündemi, daha önce hiç olmadığı kadar somut bir şekilde karşı karşıya gelmiş durumda.

İktidarın ve halkın gündeminin karşıtlığı ve birbirini sürekli dışladığı günümüz koşullarında, ekonomik kriz ile birlikte daha da belirgin hale gelen sorunların hâlâ ülkenin gerçek gündemi haline gelemediği ya da getirilemediği görülüyor. Milyonlarca emekçi ailesinin yaşadığı gerçek sorunların ülke gündeminde hâlâ yeteri kadar yer bulamaması, ağır ekonomik sorunlarla boğuşmaktan kafasını kaldırmaya bile fırsat bulamayan milyonlarca emekçinin yaşadığı sefaletin asıl sorumlularıyla karşı karşıya gelmesinin sürekli ertelenmesine neden oluyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa