MİT’in ‘aktif dış politika’sındaki başarısızlıkların faturası gazetecilere mi çıkartılıyor?
Fotoğraf: Evrensel
Libya’da yaşamını yitiren MİT mensubunun haberini yaparak MİT Kanunu’na muhalefet etmek (Gizli kalması gereken bilgileri açıklamak) suçlamasıyla önce Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve Muhabir Hülya Kılınç, ardından da Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan tutuklandı. Sonra aynı haber nedeniyle önce ifadeleri alınıp adli kontrolle serbest bırakılan Yeniçağ Yazarı Murat Ağırel ile Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ferhat Çelik ve Gazetenin Sorumlu Müdürü Aydın Keser tekrar mahkemeye sevk edilip tutuklandılar.
Aslında iki MİT mensubunun Libya’da bir patlamada yaşamını yitirdiğini İP Milletvekili Ümit Özdağ Meclis'te açıklamıştı. Yani gazeteciler zaten ifşa olmuş bilgileri haber yaptıkları için tutuklandılar.
Peki, MİT nasıl son yıllardaki tartışmalarda ismini sıkça duyduğumuz halde dokunanın yandığı bir kurum haline geldi?
Öte yandan MİT’in daha 2012’de AKP-Erdoğan ve Gülenciler (FETÖ) arasındaki iktidar mücadelesinin ilk patlak verdiği kurum olması rastlantı mıydı?
Bu soruların yanıtı bakımından dönemin MİT Müsteşarı Emre Taner’in MİT’in 80. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla 2007’de yayımladığı mesaj oldukça önemlidir. Taner bu mesajında 2006’da MİT’in revize edilmesi yönünde çalışmaların başlatıldığını, “Türkiye’nin, gerek stratejik, gerekse jeopolitik önemi nedeniyle kendisini hiçbir zaman olayların akışına bırakma ya da ‘Bekle-gör-tavır al’ taktiği ile sınırlama lüksüne sahip olmadığını” belirtmiş ve bu nedenle “Yalnız savunma pozisyonunda olmak Türkiye’ye haiz şartlar nedeniyle kabul edilemez bir davranış olacaktır” demişti. Taner’in yayımladığı mesaj başka ülkelerin topraklarında müdahaleler gerçekleştirmeyi ‘milli güvenliğin’ bir gereği olarak açıklayan “aktif dış politika” yöneliminin ve MİT’in de bu politikanın operasyonel bir gücü olarak yeniden yapılandırılmasının ilanı olmuştu.
İşte dış politikanın belirlenip uygulanmasında özel bir pozisyon kazanması, MİT’i AKP-Erdoğan ve Gülenciler (FETÖ) arasındaki iktidar mücadelesinin en sert biçimde ortaya çıktığı kurumlardan biri haline getirmişti. İsrail’le krize yol açan ve Gazze’ye yardım taşıyan Mavi Marmara Vapuru’ndan Kürt hareketiyle yapılan Oslo görüşmelerine ve Suriye’de iş birliği yapılan gruplara silah götürdüğü o dönemin iktidar sözcüleri tarafından kabul edilen MİT tırlarına kadar dış politikadaki kritik dönemeçlerde AKP-Erdoğan ve Gülencilerin hep MİT üzerinden karşı karşıya gelmesinin nedeni de budur.
Yeni dönemde iktidarın yayılmacı emellerin adı ‘aktif dış politika’ olmuş; dün atalarımızın at koşturduğu ve “Kültürel bağlarımızın olduğu” topraklarda yeniden söz sahibi olmak adına benimsenen ‘yeni Osmanlıcılık’ da bu politikanın kılıfı haline getirilmişti. Bu dönemde iktidar bölgenin (Ortadoğu) neresinde müdahale peşinde koştuysa orada MİT’in adı duyulmaya ve özellikle bu müdahale politikasının başarısızlığına bağlı olarak da MİT daha çok tartışılmaya başlandı.
Bu müdahale politikasının uygulanmaya çalışıldığı ülkelerden biri Irak’tı. Irak’ta 2005’te kabul edilen anayasaya rağmen etnik ve mezhepsel gerilim tırmanmaya devam etmiş; Türkiye’deki iktidar, Şii Başbakan Maliki’ye karşı Sünni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Tarık Haşimi'yi destekleyerek Irak siyasetinde etkin bir pozisyon edinmeye çalışmıştı. Ancak bu politika Irak İslam Partisi lideri Haşimi’nin 2012’de ülkesinden kaçıp MİT’e sığınmasıyla sonuçlanmıştı.
Sonra MİT, Suriye’ye müdahale politikası ve bu politikanın uygulanması bakımından iş birliği yapılan radikal grupların yönlendirilmesi sürecinde belirleyici rolüyle öne çıktı. O dönem başbakan olan Erdoğan’ın 16 Mart 2013’te Beyaz Saray’da ABD Başkanı Obama ile yaptığı görüşmede Obama, MİT Müsteşarı Fidan’a dönüp “Suriye’de radikallerle ne yaptığınızı biliyoruz” demişti. Dönemin kimi iktidar sözcülerinin ÖSO’ya ve kimilerinin ise Bayırbucak Türkmenlerine silah götürdüğünü söyledikleri MİT tırları da bu politikanın bir parçasıydı.
MİT tırları olayı, Ocak 2014’te Adana Cumhuriyet Savcısının talimatıyla durdurulan tırlarda silah taşındığının ortaya çıkmasıyla patlak vermişti-ki daha sonra tırları durduran savcılar FETÖ’den hüküm giymişti.
Bilindiği gibi Cumhuriyet gazetesinin MİT tırları ile ilgili savcılık dosyasından alınan belgelere dayanarak yaptığı haber nedeniyle gazetenin o dönemki Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara Temsilcisi Erdem Gül, “Gizli kalması gereken belgeleri açıklama ve casusluk” suçlamasıyla Kasım 2015’te tutuklanmıştı.
MİT’in Suriye’deki rolü ABD Başkanı tarafından dillendirilecek kadar biliniyor ve bu faaliyetlerin bir parçası olan MİT tırları AKP-Erdoğan ve FETÖ’cüler arasındaki iktidar mücadelesi üzerinden ifşa ediliyordu.
Ama burada da zaten ifşa olmuş bu başarısız politikanın faturası yine gazetecilere kesiliyordu.
Tıpkı son Libya müdahalesi sürecinde olduğu gibi.
Çünkü Libya’da yaşamını yitiren MİT mensubu ile ilgili haberi yapan gazeteciler de zaten artık ortaya dökülmüş bilgilere dayanarak haber yapmışlardı. Yani ortada gizli kalması gereken sırların ifşa edilmesi gibi bir durum yoktu. Ancak ülkeye bedeller ödeten, kayıplar verdirten yanlış politikayı haber yapmış olmaları bu gazetecilerin iktidar tarafından hedefe konup suçlanması, dahası cezalandırılması için yeterli bir nedendi.
Oysa bugün İdlib’de ve Libya’da ülkeyi yeni tehdit ve risklerle karşı karşıya getirip ağır bedeller ödeten politikanın sorumlusu tutuklanan gazeteciler değil!
- Ankara'da Rojava pazarlığı 13 Aralık 2024 10:10
- Esad rejimi sonrası Suriye ve Ortadoğu’yu ne bekliyor? 10 Aralık 2024 05:30
- Adı konulmamış ‘süreç’te Rojava çıkmazı! 06 Aralık 2024 06:45
- Cihatçı saldırının yol işaretleri ve Halep'te kesişen yollar 03 Aralık 2024 06:55
- HTŞ’nin Halep saldırısının arkasındaki güçler ve hesaplar 30 Kasım 2024 06:50
- Bahçeli neden ısrarla Öcalan’ı işaret ediyor? 29 Kasım 2024 06:20
- Selefi Ebu Hanzala in, demokrasi ve laiklik out! 26 Kasım 2024 06:45
- ‘İşgalci ülke’ açıklaması ve Erdoğan iktidarının Suriye’de alarm veren politikası 19 Kasım 2024 05:00
- Trump'ın Ortadoğu'su ve Erdoğan'ın Kürt sorunu 12 Kasım 2024 04:45
- Devlet ‘yeni sürece’ kayyım atadı! 05 Kasım 2024 05:04
- Yeni ‘süreç’: Demokratik siyasete kurt kapanı 01 Kasım 2024 05:03
- Putin’e ‘Esad’ ricası ve Kürt sorununun çözümü 29 Ekim 2024 12:34