Evveliyattan ikaz mesajı var: Plan masasında durduğu gibi durmaz savaş
Fotoğraf: Envato
İstikamet tayini:
“İdlib kesmez gayri, Şam’a kadar yürüyelim…”
(Tutmayın yiğidimin kollarını)
İntikal vakti:
“Irak’tan Libya’ya ‘Türk Koridoru’… Bekle bizi Antartika!..”
Yürü be paşam, dükkân senin.
[İç not: Avustralya’yı ansam Norveç fiyortları fetih yetimi kalacak, ağlayacak… Kıyamam. İmza: Türk Yüzyılı]
Dilek ve temennileri alalım:
“Afrin Türk yurdu oldu, sıra…”
(Yavaş gel yiğidim, sırayı şaşırmayalım…)
…Beline bağlamış ibrişimden kuşak:
“Gövdeleri üstünde baş bırakmayacağız…”
(Genç Osman’ımın savaş tıraşı… Pardon, tiradı…)
….
Bakmayın şimdilerde desibel düşürmesine fetih korosunun…
Gözleri “saha”da…
‘Hücum borusu’ ötünce sınır boylarında, hamaset nutukları da başlar…(Yine).
Ekranlar ve gazetelere adak çaputları bağlanır… (Yine).
Rahvan olmadan, hırs ve kin dörtnala…
Yineee de şahlaanıyoor… anaforuna kapılmadan kalabalıklar… Bari…
Henüz vakit varken, yani:
Cümle uzmanlar “geçici geçici” deseler de…
Olsun; “resmen ateşkes” molasını fırsat bilip, iki çift laf edeyim…
Geçmişin imbiğinde süzülüp gelen ikaz… dır:
Tarih de…
Tarihi yontma, şekle şemale sokma aracı olarak devreye sokulan savaş da planlara sığmaz…
Zira İslam Tarihçisi Prof. Dr. Ph. K. Hitti’nin cümleleriyle söylersek:
“Tarih göstermektedir ki, büyük hareket ve olaylardan pek azının akışı ve gerçekleşmesi, bunları ilk olarak harekete getiren kimselerin evvelden tasarladıkları şekilde cereyan etmiştir.”(*)
Hele günümüzde…
HARP SANAYİİNİN DEHŞET DENGESİ FRENİ
Gök kubbenin altında kapsayıcı ateşkesin ancak ve yine harp sanayiinin yıkım ve ölüm gücünün devasa boyutuna bağlı olduğu, çağımızda…
Hedefteki kadar, namluyu tutanın da sağ çıkma garantisinin olmadığı görülüyor olmalı.
Gezegenimizi ve insanlığın tüm kazanımlarını/medeniyeti varlık-yokluk imtihanına tabi tutacak denli bir dehşet dengesinin tehdit freni ile tırnak içinde tutulabiliyorsa ancak dünyada “barış”...
Ki emin olunsun..
Bunu haddinden fazla idrak eden, vaziyetin müsebbipleri, dünyanın kudretlileri olarak emperyalist kapitalistleri:
Plan masasında durduğu gibi durmaz, savaş…
Zannımca Bay James’in naçar kaldığından yaptığı konuşmayı da bu farkındalığın misali ve timsali babında okumalı…
JEFRREY, HAYBEYE ‘KOLEKTİF GÜVENLİĞE TEHDİT’DEN DEM VURMUYOR
ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi James Jeffrey, Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisinde Uluslararası İdlib Konferansında demiş ki:
“Türkiye ve Rusya’nın İdlib’de bir ihtilaf yaşama olasılığı çok yüksek. Dolayısıyla uluslararası düzen açısından ciddi bir risk var. Söz konusu riskin kaynağı kolektif güvenliğe karşı bir tehdit olabilir.” (5 Mart 2020)
Jeffrey esasında “keşke” diye iç geçirdikleri Türkiye-Rusya savaşından neden ürktüklerini izah etmiş.
“Uluslararası düzen açısında risk” ve “kolektif güvenliğe tehdit”in meali:
İki ülke savaşının (hızla) kendilerini de içine çekecek bölgesel çatışmayı dünya savaşına sıçratacak, kontrolü çok zor, dünyanın topyekün mahvına yol açma potansiyeliyle yeni topyekün büyük savaşı tetikleyebilir ki…
Netice: Vay ki vay…
VEKİL MERKEZLİ YENİ SAVAŞ KONSEPTİNİ İCAT EDEN DE BU RİSKİ ÖNLEME İHTİYACI DEĞİL Mİ!
ABD Emperyalizmin Ortadoğu Komiseri Jeffrey’nin konuşması, sürgit “vekil savaşları” mecburiyetinin sebeplerini de izah etmiyor mu?
Tabii ‘asillerin’ ne zaman öne çıkacaklarını ya da “vekil savaşları” yerini asil savaşlarına bırakacak mı, sorusunu askıda bırakıyor…
Çünkü askıda tutan bu ahval şerait dürterek “Aman haa” çekiyor:
Plan masasında durduğu gibi durmaz, savaş…
Ezcümle:
“Bi’arkadaşa bakıp çıkacağım abi” kapısı değil orası…
İdlib’i de halledip çıkacağız… diye diye bir de bakmışsın-ız ki…
Neye mi bakacaksın-ız:
1914’ten başlayıp (21 yıllık molanın ardından yeniden başlayan) ancak 1945’te biten “Kısa 20. yüzyıl”daki Büyük Savaş’a…
O vakitte de plan(cılar), kısa sürede bitirilecek savaş öngörüsüyle basmıştı tetiğe ama...
‘Ama’sına bakılır…
Mesela Osmanlı’nın savaşa girişiyle felaketin (felaketimizin) nasıl tırmandığına belki bir ara… da…
Bırakın, çekin fukara çocuklarını, askerleri, dönsünler baba ocaklarına…
-------
(*) Siyasi ve Kültürel İslâm Tarihi, Prof. Dr. Ph. K. Hitti, Çev. Prof. Dr. Salih Tuğ, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Vakfı, İFAV Yay., 2011, s. 207
HÜKÜM GÜCÜ HAKKANİYET İMTİHANINDA
Erdoğan, Moskova zirvesi dönüşünde tayyare mürettebatı ile mutat gündem tayini toplantısı yapmış…
Maiyetine “Yazın bakalım” dedikleri arasında takıldığım:
“Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanıyım. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına kalkıp da bu tür edepten, ahlaktan yoksun, böyle akla hayale gelmeyecek hakaretleri yapmaya ne yasalarımız ne örfümüz ne adetimiz müsaade eder.” (5 Mart 2020)
Ama yasalarımız örfümüz ve adetlerimiz başka birine, misal vakamızda, ana muhalefet liderine “Bu tür edepten, ahlaktan yoksun, böyle akla hayale gelmeyecek hakaretleri yapmaya” müsaade eder!..
Demek istediği bu mu, Erdoğan’ın..
Öyle ya, kendisi; Erdoğan da Kılıçdaroğlu’na “şerefsiz, haysiyetsiz, hain” geçen fevkalade nezih(!) cümleler kurmuştu…(Bkz. Yeni Şafak’ın manşetten, -katılarak- Erdoğan’ın ağzından verdiği o sözler. ( 5 Mart 2020)
SINIRLARA MÜLTECİ YOLLAMAK SAVAŞ SEBEBİ İSE AB DE TÜRKİYE’YE SAVAŞ AÇAR MI ACEP?
Madem teyyareye bindik, oradan devam edelim…
Erdoğan, Avrupa sınırına sürülen mülteciler meselesinde konuşurken hayli enteresan tespitlerde bulunmuş:
“Bu saldırının illa silahlı saldırı olması şart değil. Buradan milyonu aşkın insan bizim sınırlarımıza doğru iltica ediyorsa, göç hareketi başladıysa biz buna seyirci kalamayız. “Bunlar da gelsin” diyemeyiz. Buradaki sıkıntının temelinde şu anda göç yatıyor. Ve bu bir düzensiz göçtür. (..) Şu andaki adımın temelinde aslında yoğun göç hareketi var. “ (5 Mart 2020)
Şaşkınlığımıza verilsin.
Ağzından çıkanı kulağı duyuyorsa bile beyanının varacağı yerin farkında olduğu hususunda kuşku yaratıyor…
Zira Yunanistan ya da Bulgaristan ve tabii AB, Erdoğan’ın sözlerinin hiç değiştirmeden kullanarak tekrar etse ve “Savaş sebebi sayıyoruz” dese?!..
Saray rejimi “Kapıları açıyoruz” tehditli mesaj tebliğiyle, Yunanistan-Bulgaristan üzerinden AB sınırlarına, mühimmat olarak tuttuğu anlaşılan mültecileri sürerek…
Batı’ya “düzensiz” ve “yoğun göç hareketi” başlattığını, bizatihi Erdoğan’ın cümleleriyle, “Bu saldırının illa silahlı saldırı olması şart değil” deyiverirlerse…
Demezler mi?
Bence de…
Ama “Savaş politikanın başka araçlarla devamıdır” tespitindeki “araçlar” arasına “mülteciler”i dahil etme cinliğinin son temsili de ‘Ensarlar’a nasip oldu…
Nasip!..
DİVAN-I HARBÎ MAKAMINDA YAKARI
Tabutsuz kalası yollarını otlar kaplasın da geçit vermesin, kana susamış tek-bir(li) hamaset(ler)e…
Boş kalsın şehitler tepesi, viraneye dönsün…
(Emi!!)
ÇİMDİK…
Üç yıl oldu…
Denizli’de (Fetö soruşturmasıyla gündeme gelen) bir başsavcının öldüğü feci kazayı cumhuriyet.com.tr, “…kamyon biçti” başlığıyla vermişti (10 Mayıs 2017).
“Biçti”; onlarca misali arşivlerde bulunan, benzer kazalarda sıkça kullanılan (kötü) medya ezberlerinden olması şöyle dursun, cumhuriyet portalda zaten sadece (galiba) 50 saniye kaldıktan sonra çıkarılmıştı...
Amma ve lakin Saray rejimi saflarına lejyoner olarak yazılan külyutmaz gazetecinin gözünden kaçmamış.
Ortalığı ayağa kaldırmıştı…
Pası (çağrıyı) alan “bağımsız yargı” gözaltı-tutuklama mekaniği ile “gereğini yapmış,” benim bildiğim en azından bir meslektaşımızın hayatı karartılmıştı (*)…
Hatırladınız; devam etmiyorum…
Şuradan geldik buraya:
Andığımız meşum operasyonu başlatan gazeteci-trol (Nedim Şener) asker ölümlerini “tane” hesabına vuranı da feveranla karşıladı mı?
Hadi benzer reaksiyon yemedi, binde birini dahi olsa… bir tepki gösterdi mi acaba?..
“Biçti” deki “şey”leştirici sevimsizliği fark eden(ler)in “Şehitlerimize bu ne saygısızlık” vaveylasını işiten oldu mu?
----
(*) Misal: ‘Savcıyı kamyon biçti’ haberine 12 yıl 9 ay... sabah.com.tr, 18 Ekim 2017
‘HÜLYA’MIZI, ‘BARIŞ’LARIMIZI İSTİYORUZ!..
Zira gazetecilik suç değildir.
Nokta.
- 'Zamanın Ruhu' söyle bize: Sputnik’ten Sabah’a; grev kırıcıları ne yana düşer, bizim eski Beko İşçisi Kamber ne yana?.. 30 Eylül 2023 04:17
- ‘Beşli Çete’nin Nihat Özdemir’i ile İbrahim Çeçen Akbelen’de hayatı katlediyor ey insanlık… Desek, hedef mi göstermiş oluyoruz?.. 29 Temmuz 2023 04:40
- Muhasebe aynasına bakarak iğneli fıçıda dertleşme yazısı: Anlatılan sizin de hikayeniz olabilir mi? 18 Temmuz 2023 04:10
- Soner Yalçın’a Sözcü’deki okuru da sormalı: Kılıçdaroğlu’nu elimine etme karargahı olarak gösterilen, RTE’nin “Eski Özel Kalem Müdürü” Hasan Dağcı’nın yalısını yurt edindiğin iddiası doğru mu? 06 Mayıs 2023 04:38
- "Kılıçdaroğlu kazanamaz" yargısına iman ederek "millet"i devirmeye kalkmak, muhalefeti bölerek "Erdoğan kazansın" demenin Akşenercesi olur!.. 04 Mart 2023 04:22
- Atacağım hiçbir başlık, bu alengirli işleri izah edemez, isterseniz buyurun bir de siz deneyin… 24 Aralık 2022 04:48
- Otopsi Masası Raporu 2: Hulki Cevizoğlu gibi ikametgahını Saray’ın Bekçi Kulübesine aldıran ‘Ulusalcılar’ bakın kime benziyor… 10 Aralık 2022 04:27
- Otopsi masası raporu: Ahmet Hakan "gereğini yapıyor" olmanın gözünü çıkarırken, "yayın yasağını savunan genel yayın yönetmeni" olarak tarihe geçti 03 Aralık 2022 03:32
- Embedded Cüneyt (Özdemir) "Z Kuşağı"nı Saray'a "iliştirme" mesaisinde 03 Eylül 2022 04:20
- Halkı, basın özgürlüğü mücadelesiyle dayanışmaya çağırdığımız destek kuvveti saymakla yetinmeyelim… Medyanın demokratikleştirilmesi mücadelesinin kurucu öznesi, ikinci asli ayağı olarak örgütlemeyi tartışalım… 13 Temmuz 2022 04:40
- Rasim O. Kütahyalı herhangi bir devlet kurumunun elemanı mı? Değilse, neden ‘devletin bazı kurumlarındaki üstadlarımız’ diyor? Kim bu üstadları? 07 Haziran 2022 04:10
- İmamoğlu otobüsü devirdi – 2: Sol muhalefetin huzuruna Özkök ve Alçı ile çıkmanın, Cem Küçük ile ‘sivil ölüm’ mahkûmu 'Barış akademisyenleri’ni ziyarete gitmekten ne farkı var!.. 17 Mayıs 2022 00:06