Devlet-halk iş birliği
Fotoğraf: Envato
Bilindiği gibi, bazı yatırımlarda kamu-özel iş birliği olarak bilinen bir sistem uygulanır. Özel sektör ve kamu sektörü yatırımı birlikte yapar ve sonuç üzerinde bir anlaşmaya göre işler yürütülür.
Hükümetin aldığı korona salgını karşıtı önlemleri de devlet-halk iş birliği olarak yorumlamak gerekir, diye düşünüyorum. Bu bağlamda devlet-halk iş birliğinin olumlu ve olumsuz iki yönü olduğu kanaatindeyim. Söz konusu iş birliğinin birinci ve olumlu yönünü, hükümetin aldığı kararlara harfiyen uyarak, salgının yayılmasını olabildiğince önleme gayreti oluşturur. Evden çıkmamak, elleri yıkama, vs. gibi davranışların alışkanlık haline getirilmesi açısından önlemler olumludur. Hatta son zamanlarda anormal boyutlara taşıdığımız öpüşme saçmalığının da böylece davranışlarımızdan silinmiş olması fevkalade olumlu olacaktır.
Hükümetin aldığı kararların ikinci veçhesi ise, bence biraz muğlak olarak, adeta devlet-halk iş birliğini çağrıştırır gibi bir durumu yansıtmaktadır. Örneğin, ilk ve orta dereceli okullar tatil edildi. Bu çok doğru bir karar. İyi de, özellikle küçük çocuklar evde kaldığı sürede onlara kim bakacak, anne ve baba işte ise ne olacak? Denebilir ki, bu durumda diğer ve çalışmayan aile fertleri devreye girecek ve evde kalan çocuklara anneanne veya babaanne bakacak vs. Bu da olabilir bizim geleneğimizde, fakat ya bu tür yakın aile fertleri yoksa sorun yine ortada kalıyor.
Okullara ve üniversitelere geldiğimizde, mesele aynı karmaşada yürütülecek ve tam da bize göre davranış kalıpları içinde, “Hele bir o zaman gelsin, bakarız” mantığı ile ilerletilecek gibi geliyor bana. Bir haftalık tatil anlaşılır bir durum. Ondan sonra uzaktan öğretim falan nasıl olacak konusu biraz belirsizdir. Her bir üniversitenin onlarca bölümünde yine onlarca ders bulunmaktadır. Bu dersler standart değil ki, bir kanaldan hepsi yönetilebilsin. Kısacası durum bence bir muammadır.
Mesela, okulları ve üniversiteleri iki ay ya da daha kısa süreli tatil yapıp, eğitimi kaydırmak daha makul olmaz mı idi? O durumda, herkes durumunu bilir ve programını ona göre rahatlıkla yapabilirdi. Bir yıl eğitimin bir-iki ay kaydırılmasında nasıl bir sakınca görülebilir ki?
Eğitimin kaydırılmasının turizmi baltalar düşüncesi akla gelebilir. Fakat böyle bir muhakemenin fazla yeri yoktur. Bir kere kararlı bir halk ve hükümet karşısında turistler ülkeye ve yönetime karşı daha bir güven duyar. İkincisi, turizm ekonomi açısından çok yararlı olmakla beraber, salgının kesin önünün alınması açısından ortaya çıkabilecek maliyet ne kadar yüksek olursa olsun, katlanılması gereken durumdur, zira bunun karşısında insan yaşamı söz konudur. Aksi durumda, muğlak davranışlar hem halkı hem de turisti daha bir tedirginliğe savurur ve alınan kararların ciddiyeti ve uygulanabilirliği zayıflar. Muğlak tatil dönemlerinden sonra eğitime tekrar ara verme zarureti hasıl olursa, hem halkımız, hem de turizmciler çok daha tedirgin konuma geçer ve tüm programların alt-üst olma olasılığı daha yüksek olur.
Hal böyle olunca, düşünüyorum ki, keşke hükümet çok daha kesin ve eni sonu belli bir imza atmış olup, kervan yolda dizilir mantığı ile hareket etmemiş olsa idi.
Diğer bir konu da, yüksek eğitim kurumlarında eğitime ara verilmişken, idari ve akademik personelin bu hükmün dışında tutulmasının doğru ve uygulamadaki yanlışları olabilir. Zira tıp fakültelerinde ya da halka hizmet sunan üniversitelerde akademik personelin iş başında bulunması doğaldır ve gereklidir. Ancak, salt akademik çalışma yapan, araştırma veya okuma yapan ya da eser üreten akademisyenlerin her gün fakülteye gitmesinin, yol masrafı ve anlamsız zaman harcama dışında nasıl bir anlamı olabilir, bilemiyorum. Çok haklı olarak denebilir ki, hükümetin aldığı kararlar çerçeve kararlardır, özel durumlara kurumlar kendi ihtiyarı ile karar verebilir. Demokrasi ve özerk yönetim anlayışına fevkalade uygun olan bu düşünce, maalesef, son ihraçlar konusunda görüldüğü üzere çok açık istismara ve despotik psiko-patolojileri tatmine yaramaktadır. Bu düşünceme rağmen, üniversite ve yüksekokul yöneticilerinin meslektaşlarının iradelerine ve zamanlarına saygılı davranacaklarını düşünmek istiyorum.
Umuyorum, alınan kararları sıkı şekilde uygularız ve bu güçlüğü el birliği ile atlatırız.
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33