14 Mart 2020 20:58

"Kurtlar Vadisi"nde gazeteci olmak

TGS, gazeteciler üzerindeki baskıların son bulması talebiyle Ankara Adliyesi önünde eylem yaptı.

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Henry Kyle Frese, 31 yaşında, geçen Ekim ayına dek Amerika Birleşik Devletleri Savunma İstihbarat Teşkilatı’nda terörle mücadele analisti olarak çalışıyordu. 2018 ve 2019’da iki gazeteciye yabancı ülkelerin askeri gücüyle ilgili gizli bilgileri sızdırma suçlamasıyla tutuklandı. İddiaya göre Frese gazetecilerden biriyle sevgiliydi. İlişkide olduğu gazeteci bir başka gazeteciye daha bilgi vermesini istemişti. Frese izni olmayan belgelere de ulaşmış, bu sayede ilişkide olduğu gazeteci konuyla ilgili en az sekiz haber yayınlamıştı. Başsavcı Jeff Sessions,  Frese’in, sevgilisinin mesleğinde öne çıkması için en az beş gizli belgeyi tehlikeye attığını düşünüyor. Terörle mücadele analisti 10 yıla kadar hapis cezasıyla yargılanıyor. Hikâye bu kadar. Kimse gazetecilerin yanlış bir şey yaptığını düşünmüyor, yani gazeteciler yargılanmıyor. Hatta gazeteciler konuyla ilgili yorum taleplerine de cevap vermediler, çalıştıkları NBC ve CNBC de herhangi bir açıklama yapmamayı tercih etti.

Konunun nereye geleceğini tahmin etmişsinizdir. Yukarıdaki örnek ABD’deki basın özgürlüğünü övmek için değil, her lafa “Amerika’da olsa …” diye başlayan dezenformasyon yayıcıları için verildi. Erdoğan 6 Ocak 2020’de Milli İstihbarat Teşkilatı’nın yeni hizmet binasının açılış töreninde “MİT Libya’da üzerine düşen görevleri hakkıyla yerine getiriyor” dedi. İzmir’de otoyol açılışı yaptığı 22 Şubat’ta çok tartışılan “Libya’da birkaç tane şehidimiz var. Ama birkaç tane şehidimizin karşılığında 100'e yakın lejyonerleri etkisiz hale getirdik. Şehitler tepesi boş kalmayacak” sözlerini sarf etti.  26 Şubat’ta İyi Parti İstanbul Milletvekili Ümit Özdağ Meclis’te yaptığı basın toplantısında Libya’da ölen MİT mensubu iki istihbaratçının isimlerini açıkladı. Öncesinde ölenlerin arkadaşları zaten Facebook üzerinden yaşananlara isyan etmiş, Yeniçağ gazetesinin internet sitesi sorumlusu ve yazarı Batuhan Çolak ve Murat Ağırel Twitter hesaplarından bu isyanı duyurmuştu. Hemen sonrasında tuhaf bir şekilde Çolak ve Ağırel’in Twitter hesapları, mail şifreleri de kırılarak ele geçirildi.

Oda TV, 3 Mart’ta Hülya Kılınç imzasıyla Manisa’da defnedilen istihbarat üyesinin cenazesini “Sessiz, sedasız ve törensiz defnedilen Libya şehidi MİT mensubunun cenaze görüntülerine Oda TV ulaştı” başlığıyla yayınladı. İddialara göre cenaze için zaten parti teşkilatlarına haber salınmıştı. Haberde ölen istihbarat teşkilatı üyesinin adı verilmiyordu ancak fotoğraflarda en dikkat çeken “Teşkilat Başkanı” yazılı kocaman bir çelengin bulunmasıydı. Cumhurbaşkanı’nın nedense her yurt dışı gezisine iştirak eden MİT Başkanı, Libya’da hayatını kaybeden çalışanının cenazesine, ailesinin, kurumun güvenliğini hiçe sayarak adeta Kurtlar Vadisi dizisi sekansını andıran bir jestle kocaman bir siyah çelenk yollamıştı.

Oda TV’de haberin yayınlandığı günün ertesi sabaha karşı Barış Terkoğlu evinde gözaltına alındı ve tutuklandı. Ardından muhabir Hülya Kılınç cezaevine yollandı. 6 Mart’ta Oda TV Genel Yayın Yönetmeni Barış Pehlivan da tutuklandı. Aynı gün Yeniçağ Gazetesi yazarı Murat Ağırel ile Yeni Yaşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Mehmet Ferhat Çelik, Yazı İşleri Müdürü Aydın Keser ve editör Semiha Alankuş da ifadeye çağırıldı. Alankuş serbest bırakılırken, diğerleri ancak adli kontrol şartıyla serbest kaldılar. Savcılığın hemen ardından itirazı üzerine, ki biz bu itirazların kaynağını artık çok iyi biliyoruz, Murat Ağırel, Ferhat Çelik ve Aydın Keser tutuklanarak cezaevine gönderildi. Yeni Yaşam gazetesine dair bir parantez açmakta fayda var, olay tamamen alenileştikten sonra haber yapılmış olmasına rağmen, Çelik ve Keser “olaya ilişkin daha önce haber yapılmasının suç kastını değiştirmeyeceği” gerekçesiyle tutuklandı. Yani yalnızca haber olmuş bir olayı haber verdikleri için tutuklandılar.

Bu yazı yazılırken Yeniçağ İnternet Sitesi Genel Yayın Yönetmeni Batuhan Çolak, “Yeniçağ’daki genel yayın yönetmenliği ve yazarlık görevlerime hiçbir mazeret gösterilmeksizin, son derece yakışıksız bir yöntemle son verildi. Bu haksız ve saygısız eylemi izah edebilecek bir kelime bulamıyorum. Operasyonun bir ayağı da içerideymiş, göremedik!” diye bir tweet attı. Kendisine içtenlikle geçmiş olsun diyor ve anlayışla karşılayacağını umarak çok yakın zamanda, 3 Mart’ta, attığı “15 Temmuz’dan sonra kapatılan PKK’nın gazetesi Özgür Gündem’in (kapatılmadan önce) nerede basıldığını biliyor musunuz? Cevap vereyim... Bugünkü manşetinde Atatürk ve silah arkadaşlarına “Şarap kokan paşalar” diyen AKİT’in matbaasında!” tweet’ini hatırlatıyorum. Bu yanlış bilgiyi (ayrıca doğru olsa ne fark eder ki?) yayan Çolak şimdi aynı türden bir operasyonun mağduru…

Gazetecilerin ideolojisi, inancı, hayat görüşü duygusal zaafları, her insanın olduğu gibi, elbette vardır. Kimse kimseyi sevmek, ideolojisine destek vermek zorunda değil. Gazetecinin görevi devletin çıkarlarını ya da devlet sırlarını korumak değil, gazeteci kamu yararını gözetir. 2937 Sayılı Devlet İstihbarat Hizmetleri ve Milli İstihbarat Teşkilatı Kanunu’nun dillere pelesenk olan 27. Maddesi’ne bir de “Teşkilat Başkanı”nın çelenk gönderdiği cenaze üzerinden bakmak gerekir ki, öyle bir çelenk dünyanın her yerinde haber değeri taşır. Gazeteci, ideolojisinden bağımsız, mesleki onuruna sahip çıkmalı, aksi halde bir pelikan kuşunun kursağından kurtulmak için yardım talep eder hale gelir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa