Ekonomide bizi ne bekliyor?
Fotoğraf: Pixabay
Bir süredir bilimkurgu filmlerinde yaşar gibiyiz. Sokaklar günden güne boşalıyor. Kafeler, restoranlar, eğlence yerleri kapanıyor. Okullar, spor müsabakaları tatil ediliyor. Pek çok iş yeri evden çalışmaya dönük sistemler devreye sokuyor.
2019 yılının son gününde DSÖ’nün Çin Ofisine bir bilgi ulaştı. Wuhan şehrinin Hubei bölgesinde sebebi bilinmeyen bir zatürre vakasına rastlanmıştı. Hastaların bir kısmı Huanan Deniz Ürünleri Pazarı çalışanlarıydı. Bu kayıt DSÖ verilerine göre Koronavirüs salgınına dair ilk kayıttı. O günden bugüne 80 gün geçti. Salgın Çin’den dünyanın dört bir yanına yayıldı ve hızla da yayılmaya devam ediyor.
Tıpkı siyasiler gibi piyasalar da uzunca bir süre yaşanan salgının ciddiyetini algılamakta zorlandılar. Geçmişteki salgın hastalıklarla paralellikler kurarak, geçmiş verilerden hareketle geleceğe dönük tahminler ürettiler. Oysa, Nassim Taleb’in deyimiyle bir “Siyah Kuğu” ile karşı karşıyaydılar.
İlginçtir salgının hızla Çin’de tam gaz sürdüğü ve İran’da ilk can kaybının yaşandığı bir günde, 19 Şubat tarihinde, Amerikan S&P 500 endeksi tüm zamanların rekorunu kırmaktaydı. O tarihlerde halen daha Fed’in faiz indirimi beklentisi, ya da demokratların adayının kim olacağına dair tartışmalar yaklaşan salgından daha belirleyici rol oynamaktaydı piyasalar açısından. Derslerde sıkça rasyonel beklentilerden, etkin piyasalar hipotezinden, açığa çıkan bilginin piyasa aktörleri tarafından anında fiyatlanmasından bahseden iktisatçılar için pek güzel bir örnek. 2008 krizi sonrası çabuk unuttuk, bu kez unutmamak lazım.
Gerçek şu ki, bugün halen daha bizi neyin beklediğine dair sağlıklı öngörüler üretebilecek durumda değiliz. Zira bu daha önce karşılaşmadığımız boyutta bir salgın. Salgının nereye varacağını, ne kadar süreceğini, tekrar ne zaman sokağa çıkacağımızı, dükkanlara girip, lokantalarda yemek yiyebileceğimizi bilmeden cevap vermek kolay değil. İlk günlerde Çin’den kaynaklı olarak tedarik zinciri aksayan sektörlerin ve turizmin bir süreliğine etkileneceği düşünülüyordu. Geçtiğimiz Salı günü ise ILO tarafından salgından kaynaklı küresel iş kaybının (kötü senaryoda) 24 milyonu bulabileceğine dair bir rapor yayınladı . Aynı gün ABD Hazine Sekreteri Steven Mnuchin’in gereken müdahale yapılmazsa işsizliğin yüzde 20’yi bulacağına dair sözleri kamuoyuna sızdı. Ülkedeki işgücü düşünüldüğünde Mnuchin’in kötü senaryosu sadece ABD’de 32 milyon iş kaybı yaşanabileceğini öngörüyor. İşte öngörüler bu denli ayakları yere basmaktan uzak.
Salgının ciddiyetinin anlaşılmasıyla birlikte merkez bankaları faiz oranlarını aşağı çekti, para musluklarını açtı. Hızlıca bu refleksi göstermeleri önemli. Ancak bu kez geçmişteki kadar etkili olmayacağı aşikar. Yatırımın iki temel belirleyicisi var. Biri kredi maliyeti ve merkez bankaları bunu aşağı çekebilir. Diğer tarafı ise geleceğe dönük beklentiler. İşte iş burada tıkanıyor. Kazanç beklenmeyen bir işe kredi maliyeti ne denli düşerse düşsün yatırım yapılmaz. Aynı durum tüketici kredileri için de geçerli. İnsanların sokağa çıkamadığı, işssizliğin yaygınlaştığı bir ortamda kredi faizlerini aşağı çekerek tüketici talebini ayakta tutmak mümkün değil. Geleceğe dönük belirsizliğin azalması ise ancak salgınla mücadelede somut atımlar atılması ve tekrardan insanların güvenle dışarı çıkabilmesi ile mümkün. İşin bu tarafı da ekonomi politikalarının müdahale alanının dışında.
Trump daha önce havaların ısınmasıyla bahar aylarında salgının sona erebileceği görüşünü ifade etmişti. Son olarak ise salgının yaz sonuna kadar sürebileceği görüşünü ortaya attı. Böylesi bir durumda turizm ve ulaşım başta olmak üzere pek çok sektörde birbiri ardına iflasların yaşanacağını öngörmek zor değil. Havayolları ve diğer “batamayacak kadar büyük” şirketleri kamudan kaynak aktarımı yoluyla ayakta tutmaya çalışacaklardır. Ancak irili ufaklı birçok şirket, dükkan sahipleri bu sürecin altından kalkamayacaktır. Vergi, sigorta primi ya da kredi borçlarının ötelenerek bu durumun değiştirilmesi zor görünüyor.
Ülkemizde ücretsiz izin uygulamalarının ve işten çıkarmaların krizin ilk sinyalleriyle başladığı haberleri kamuoyuna yansıyor. Pek çok Batı ülkesinden farklı olarak biz krize işsizliğin halihazırda oldukça yüksek olduğu bir dönemde yakalandık. İşsizliğin yüzde 20’ye çıkabileceği ifade edilen ABD’de son açıklanan işsizlik oranı yüzde 3.5, bizde ise yüzde 13.7. İşsizlikte yaşanacak keskin bir tırmanışın ciddi toplumsal sonuçları olacaktır. Bu açıdan vakit geçirmeden işsizlik maaş süresinin uzatılması ve salgın süresince işten çıkarmaların zorlatıracak yasal önlemler alınması büyük önem taşıyor.
2008 krizine hükümetlerin cevabı faizleri düşürmek ve varlık alımları yoluyla şirketlerin özsermayelerini ve teminatları güçlendirerek kredi akışını yeniden tesis etmek olmuştu. Krize neden olan asli dinamiklerin üstü büyük ölçüde makyajlanmış, gelir dağılımı daha da bozulmuştu. Bu kez maliye politikasının çok daha etkin bir şekilde kullanılması gereken ve ekonomiye tepeden kaynak aktararak içinden çıkılamayacak bir süreçten geçiyoruz. Tabandan, halka kaynak aktararak tüketici talebinin desteklemesi gerekiyor. Bu dönemde harcamaların yaşamsal zorunluluklar üzerinde yoğunlaşması kaçınılmaz. Diğer harcama kalemlerini ayakta tutmak konusunda alacağınız tedbirler büyük ölçüde boşa çıkacaktır. Belirsizlik tasarruf eğilimini güçlendirir. Bu nedenle salgının süresi uzarsa nakdi yardımlar yerine harcama kuponlarının kullanılması daha etkili olacaktır. Bu işin talep tarafı.
Elbette bir de arz tarafında yaşanabilecek aksaklıklar var. Salgının yaygınlaşması halinde üretimde ortaya çıkabilecek sorunlar yaşamsal öneme haiz sektörlerde merkezi planlamanın zorunluluğunu gündeme getirecektir. Aksi takdirde, piyasa mekanizması kendi dinamikleriyle bu sürecin altından kalkamaz.
Anlaşılan o ki, küresel kapitalizm bu kez 2008 krizinden de zorlu bir sınavdan geçiyor. Bilindik reçetelerle bu krizin karşılanması pek mümkün görünmüyor. Önümüzdeki haftalarda salgının seyrine dair tablo netleştikçe daha sağlıklı değerlendirmeler yapabileceğiz.
- Kurtarıcı mı, yoksa yeni günah keçisi mi? 09 Haziran 2023 04:18
- Seçim senaryoları ve ekonomiye dönük beklentiler 12 Mayıs 2023 04:19
- Kurda istikrar illüzyonu 28 Nisan 2023 04:21
- SVB krizinin arka planı ve düşündürdükleri 17 Mart 2023 04:52
- Para politikasındaki ayrışma belirginleşiyor 24 Eylül 2022 04:50
- Şimdi solun tam zamanı 12 Ağustos 2022 04:26
- Enflasyon gelir dağılımını bozuyor 08 Temmuz 2022 04:47
- Merkez Bankası şaşırtmadı 27 Mayıs 2022 01:12
- Kehanet çöktüğünde 22 Nisan 2022 00:37
- Enflasyon doludizgin 08 Nisan 2022 00:40
- Faiz politikasının bilançosu 10 Mart 2022 23:31
- Enflasyon geriler mi? 10 Şubat 2022 23:18