İstisnadan kurala korona
Maske üretimi yapan kadınlar | Fotoğraf: AA
Dikkatini; yükseldi mi diye vücut ısısına, ‘biraz ağrıyor, acaba Korona mıdır’ diye boğazına, herhangi bir değişiklik var mı diye nefesine yoğunlaştırmış milyonlarca insanın sadece bedenine odaklanmasının teşvik edildiği teyakkuz halindeyiz.
Hedefi, hakları askıya alındıktan sonra toplumsal hayat içinde en küçük yeri dolduracak kadar büzüşmesi beklenen yurttaşı komutlarla, genelgelerle yönlendirmek olan bir OHAL’in de zaten başarabileceği daha fazla bir şey yok. Bedeninizdeki değişiklikleri hissettiğinizde 184’ü arayın telkinlerinin hiçbir karşılığının olmaması ellerinizi yıkayın, sosyal mesafelenin, kolonya sürün, ama ille de eve kapanın komutlarının işini kolaylaştırıyor. Hiçbir OHAL, ölüm korkusu içindeki insanların şimdi olduğu gibi, böyle gönüllü çekilmesini sağlayamaz.
Kapanabilen kapanıyor. Bilgisayarla çalışabilenler, öğrenciler öğretmenler, plaza çalışanları bu krizi fırsata çeviren patronların işten attıkları, kapatılan işletmelerin elemanları için hayat bir süreliğine korona münasebetiyle askıya alıp uygun mevziye çekilebiliyor.
Lakin sanayinin çarkları durmadı ve binlerce işçi dirsek dirseğe çalışmaya devam ediyor. Cezaevindekilerin kapanabilecekleri bir ev yok. Sağlık emekçileri virüs savaşının en dezavantajlı siper yoldaşlığı grubundalar.
O halde bizde bazı kesimler için İngilizlerin başlardaki ‘ölen ölsün kalan sağlar bizimdir’ Malthusçuluğu ya da doğal seçilimden ‘güçlü olan yaşasın’ sonucunu çıkaran Herbert Spencercilik geçerli. Bu kesimlerle ilgili hiçbir önlem yok çünkü.
Bu çifte standardın bir bilememezlikten, bir mecburiyetten, çaresizlikten olduğunu düşünemiyoruz. Üç gün önce açıklanan ekonomi paketine bakılırsa devletin bu gibi durumlar için elinde bulunan ihtiyat akçalarında pek sıkıntı olmadığı, paranın istikametinin de gayet bilinçli, ama sınıf bilinçli bir biçimde belirlendiği görülüyor. Korona günlerinin maddi tedbirleri olası kayıpları için teşvikler, krediler, borç ve vergi ertelemeler, SGK primlerini ötelemeler vb. biçiminde işverene yazılmış durumda.
Emekçilerin kayıpları önemli değil. İşverene kepçeyle giden telafiler emekçiye çay kaşığıyla. Ücretli izin değil mesela dört aya çıkarılmış telafi çalışması. Kendi parasıyla alacağı sabun ve kolonya. 1 ay öne çekilmiş bayram ikramiyesi.
Kısa günün karı her zaman olduğu gibi aynı adrese.
Peki ya uzun vadede?
Bizde uzun vadeler ardı ardına dizilmiş kısa vadelerden oluşuyor. Siyasetten diplomasiye, bürokrasiden ticarete kadar her alanı o anki durumun hukuku belirliyor. Bu hukuktan şimdiye kadar hep yönetici sınıf ve bürokrasisi yararlandı. Bu geçici dönemin de zincire aynı biçimde ekleneceğini söylemek zor değil.
Fakat bir de şuradan bakalım: 11 Eylül saldırılarından sonra Bush’un siparişiyle yazdığı kitaba Carl Schmitt’ten devraldığı ‘İstisna Hali’ kavramını başlık olarak seçen Agamben birkaç gün önce Korona Virüs salgınıyla ilgili olarak kavramı yeniden ele alarak şöyle dedi: ‘Terörizmin istisnai önlemler almaya bahane olarak kullanılma ihtimali tüketildiğinde bir salgın icat etmenin her türlü kısıtlamanın ötesinde böylesi önlemleri genişletmeye ideal bir bahane olduğu pekala söylenebilir.’
Jean-Luc Nancy hafif komplo kokan bu satırların yazarına ‘istisnai sensin’ demeye gitirdiği bir yazı yazdı ama arkadaşının zaten hep söylediği bir şeyi ona tekrarladı: ‘istisnanın kural olduğunu gözden kaçırıyorsun.’ İstisnanın kuraldan mı kuralın mı istisnadan çıktığı konusuna hiç girmeden devam edelim:
Carl Schmitt ve Walter Benjamin demokratik akışın OHAL gibi geçici yöntemlerle bozulmasıyla ortaya çıkan fiili durumun giderek bir kural haline geldiğini, yasal mevzuata uydurulamayan otoriter sistemin bu sayede kurumlaşabildiğine dikkat çekmişlerdi. Agamben de aynı görüşteydi ve Trump’ın şimdi bir savaşa benzettiği Korona mücadelesinin militerleştiğine vurgu yapıyordu.
Durum aynen bizde de öyle. Bizim ekonomik paketin adının Kalkan olması da manidar mesela. Ayrıca toplumsal ayar mekanizmalarının son hızla çalıştığı üç sınır dışı harekat, bir darbe, yılda bir referandum-seçim dönemleri ve daimi deprem teyakkuzunda bile sağlanamamış olan emir komuta hiyerarşisinin kendiliğinden ve gönüllü olarak kurulabildiği pandemik parantezin bir tatbikat ortamı haline getirildiğini iddia etmek yanlış mı olur. Neyin tatbikatı peki? Her şeyin. Kitle yönetme pratiğinin, ekonomik pakette altı çizilmiş olan esnek çalışmanın, orta sınıfların disiplin altına nasıl alınabileceğinin, iktidar enerjisinin nasıl yeniden şarj edilebileceğinin; yani iktidar ekonomi politiğinin…
Bir savaş anında, kavga kıyamet ortasında sonrasını düşünmek yöneten sınıfların erteleyemeyeceği işidir, bunu unutmamak lazım.
Önemli olan birer metre arayla market kuyruğuna girmeyi öğrenen, Korona musibetinin saltanat kuramayacağı sosyal mesafelenme kuralına riayet eden, şarkılarını balkondan balkona birbirine ulaştıran insanların eve kapanmanın bencillikten değil de başkalarının hayatını koruma duygusundan olduğunu içselleştirebilmesi; birbirine dokunamadıkları bu süreçten kol kola çıkabilmesi.
Emekçilerin Korona günlerinin ‘istisna hali’nden kurallaştıracakları çok şey var. Bunun nasıl olacağını, bir ekonomik program deklare edemeseler de, Evrensel’in sayfalarında dile getirdikleri talepler eşliğinde kendileri söylüyor zaten.
*Balkondan balkona, camdan cama, kalpten kalbe olsun; tilililer ve şarkılarla gelsin; salgının söküp atıldığı tertemiz bir dünyada yepyeni bir yaşamın vaadi gibi insin Newroz Kutlu Olsun. Newroz Pîroz Be!
Düşünürlerin Covid-19'la imtihanı
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00