Ya hep beraber, ya hiç birimiz!
Fotoğraf: Envato
Doğrusu, bu güzel söylemin ne olduğunu, nasıl insani olduğunu öğrenebilecek miyiz, pek bilemiyorum! Zira bu salgını da olağan bir hastalık olarak algılayıp, olabildiğince yoğun tedavi ve kayıplarla atlattıktan sonra, her şey eskiye dönecek gibi gözüküyor.
Bu kanıya nasıl vardım? Geçen günkü, hükümetin aldığı önlemlerin anlatıldığı ve bir saate yakın süren toplantının hazırlanışı, sunumu ve içeriğinden böyle bir kanıya vardım. Tüm dünya adeta salgını birlikte yaşıyorken; virüs adeta tam bir sosyalist mantıkla, insanların gelir farklarına aldırmadan tüm insanlarda konuk oluyorken, herkes için aynı önlem alınmazsa duruma hakim olunamayacağı gün gibi ortada iken, daha toplantının hazırlık ve sunum aşamasında, toplumun konu ile ilgili çok önemli unsurlarının ihmal edilmiş olduğunun görülmesi hayal kırıcı oldu.
Dünyanın hali ortada iken, alınacak önlemler hakkındaki açıklayıcı toplantıda asıl ilgililer ve en çok zarara uğrayan ve uğrayacaklar yoktu, sanki onları ikame edercesine ağırlıklı olarak siyasiler ve sermaye çevreleri vardı. Türk Tabipler Birliği ve Eczacılar Birliği, mücadelede işbirliği yapılacak teknik eleman kadrosu olarak salonda yoktu, muhtemelen hazırlık toplantısına da davetli değillerdi. Yazık! Teknik kadro yanında, başlangıç hazırlıklarında olduğu kadar, salonda da mutlaka bulunması gereken kadro da, salgından en çok zarar gören ve görecek olan emekçi guruplar ve temsilcileri idi. Onlar da salonda yoktu, yazık! Yöneticiler bilsinler ki, hiç kimse, hiçbir zaman avuçlarını ovuşturarak ülkenin felakete sürüklenmesini beklememektedir. Böyle bir sıcak günde, tam da birlik olmamız gerekirken, nedir bu garip kindarlık ve toplumu bölme söylemleri, doğrusu anlayamıyorum! Bu söylemi devamlı tekrarlayanlar çok şanslı, zira Freud çoktan terk-i dünya eyledi!
1970’lerin başında idi. İstanbul’da kolera salgını başlamıştı. Salgının kaynağının, o zamanki adıyla Taşlıtarla olan bölge olduğu yazılıyordu. O bölgede sağlık koşulları pek de iyi değildi. İlgili makamlar derhal önlem aldı, yollar, kanalizasyon sistemleri yapıldı ve salgının önü alındı. Çünkü salgın olayları, çıktığı yerde kalmıyor, tüm çevreye dağılıyordu. Böylece salgın önlenmiş oldu. Salgınların dahi verdiği “izole değilsiniz, hep birliktesiniz” sloganını hükümet erkânı bir anlasa!
Önlem paketinde emekçilerin olmaması büyük bir gaf değil, aynı zamanda çok büyük bir eksikliktir. Toplumun büyük kesimini emekçiler ve emekliler oluşturmaktadır. Kapitalist sistemde ekonominin durmaması, tüketim harcama akımının durmamasına bağlıdır. Tüketim boyutunda bu böyle olduğu gibi, üretim aşamasında da emekçiler büyük alanı oluşturmaktadır. O nedenle, sadece insanî değerler ve açısından değil, aynı zamanda tüketim ve üretim zincirinin aksamadan sürdürülebilmesi açısından da, kapitalist sistemin asgari gerekliliği olarak, emekçilerin devrede bulunması vazgeçilemez bir koşuldur. Bugün keşke, emekçiler üzerindeki vergi yükü kaldırılsa idi, hiç değilse, asgari ücretliler üzerinden.
Emekçi dediğimizde aklımıza salt maddi üretim gelmemelidir. Salgın koşulunda çok ağır ve riskli çalışma yapan sağlık personeli de, doktoruyla eczacısıyla, sadece ücret açısından değil, ona ilaveten, teşkilat ve malzeme açısından da donanımlı hale getirilmelidir. Hekimlerimizi, eczacılarımızı alkışlayalım, fakat kuru alkışla bu işin üstesinden gelemeyiz.
Türkiye’nin salgın haritası henüz bilinmiyor. Kontroller yaygınlaştırıldıkça, sis perdesi kalkacak ve durum daha bir netlik kazanabilecektir. O esnada karşımıza çıkacak tabloya hazırlıklı olmak, bugün sermayeye aktarılan kaynaklardan çok daha önemlidir. Kısacası orta ölçekte bir olağanüstü önlem kaçınılmaz gibi gözükmektedir. Sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi politikalarının sonuçlarını bugün bir kez daha oturup düşünmemiz gerektiği gün gibi ortadadır.
Salgının sebebinin ekonomik sistem midir meselesi bugünün konusu değildir. Bu demek değildir ki, bu mesele konu dışıdır; hayır, tam tersi, mesele konuşulmalıdır, ancak bugünkü konu acil önlem meselesidir. Fakat bu badireyi atlattıktan sonra mutlaka oturup ekonomik sistem meselesini halk sağlığı açısından konuşmak gerekmektedir. Ekonomik sistemin gelir dağılımını bozması ve kütlelerin büyük bölümünü cehalet çukuruna savurması böyle bir salgını başlatabilir ya da yayılma hızını yükseltebilir. Fakat bugün bunları konuşma zamanı değil, önlem alma zamanıdır. Önlem paketinde bugün konuşulacak meselenin içeriğini ise asla derhal sermayeyi beslemek olamaz. Önlem paketinde bugün öncelikle konuşulacak mesele, sağlık hizmeti yanında, gıda ve gerekli sağlık araç gereç üretimi gibi birinci derecede elzem üretim alanını geliştirmek ve yaygınlaştırmaktır. Bu alanda sosyalizasyon konuşulmalıdır, bugün.
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46
- Siyasi yalan 12 Ekim 2024 05:00
- İktidarın anayasa histerisine şiddetle karşı çıkılmalıdır! 05 Ekim 2024 04:33
- Boğaziçililer günü 28 Eylül 2024 05:07
- Cinayetin siyasallaştırılarak, perdelenmesi 21 Eylül 2024 04:40
- AKP’nin özü netleşiyor 14 Eylül 2024 04:45
- AKP, politikalarını düzeltebilir mi? 07 Eylül 2024 04:56