22 Mart 2020 20:35

Olimpiyat meşalesi koşusunun karanlık tarihi

Olympia'da yakılan olimpiyat meşalesinin teslim töreni koronavirüs salgını nedeniyle seyircisiz yapıldı.

Olympia'da yakılan olimpiyat meşalesinin teslim töreni koronavirüs salgını nedeniyle seyircisiz yapıldı. | Fotoğraf: Aris Messinis/AFP/AA

Paylaş

Koronavirüs salgını nedeniyle dünya çapında #EvdeKal kampanyaları örgütlenir, spor organizasyonları birer birer iptal edilirken Uluslararası Olimpiyat Komitesi ve Japonya endişeleri hafifsemeye devam ediyor.

Geçtiğimiz hafta Yunanistan’ın antik Olympia kentinde “Olimpiyat meşalesi yakma” ritüeli gerçekleştirildi. Halk sağlığı önlemleri kapsamında koşu kısmı es geçilse de bir kez daha Hera Tapınağı’nda “15 bakire” meşaleyi güneş ışığıyla yaktı ve Tokyo’ya doğru yola çıkardı. Meşale, 26 Mart’ta Tokyo’ya değil halen nükleer ve tsunami felaketlerinin yaralarını sarmaya çalışan Fukuşima’ya getirilecek ve bu güzergâh değişikliğinin “iyileşme olimpiyatları” olarak pazarlanan Tokyo 2020 için başarılı bir PR maratonunun başlangıcı olması umulacak. Tabii bu “iyileşme” sürecinin karşısında koronavirüs gibi bir tehdit var, tüm dünyayı Tokyo’ya toplayıp sonra ülkelerine geri göndermeyi vadeden bu olimpik sirkülasyon, 3 aydır tembihlenen önlemlerin tam zıddı ama olsun, olimpiyattan önemli mi canım!

Şu ana kadar tehditleri küçümseyen tüm organizasyonların işler ciddiye binince geri adım atmak zorunda kaldığına tanıklık ettik. IOC ve Japonya da olimpiyat tarihiyle aramızdaki 4 aylık mesafeye güveniyor olabilir ama organizatörler kısa süre içerisinde kısa vadeli çıkarlarla yeni bir felaket tehdidi arasında tercih yapmak zorunda kalacak.

Hal böyleyken biz de işin genel kültür kısmına değinelim ve Yunanistan’dan Japonya’ya yolculuğunu sürdüren olimpiyat meşalesinin karanlık tarihini hatırlatalım.

Az önce bahsettiğimiz “Hera Tapınağı’nda 15 bakire tarafından yakılan olimpiyat meşalesi” ritüeli kulağa şüphe bırakmayacak biçimde “antik” ve “otantik” geliyor. Bu kusursuz rezonansın arkasında ise modern bir inşa var, bir Nazi inşası.

Evet, antik olimpiyatlarda da meşale yakılıyordu ancak o meşale Prometheus’un tanrılardan çaldığı ateşi simgeliyordu ve meşaleyi Hera Tapınağı’ndan olimpiyat sahasına taşıyan bir koşu yoktu. Meşale koşusu, 1936 Berlin Olimpiyatları öncesi icat edildi. İcadın arkasında Nazi rejimi ve dönemin Olimpiyat Komitesi Genel Sekreteri Carl Diem vardı. 2. Dünya Savaşı’ndaki yenilginin ardından kariyerini bir rejim aparatı değilmişçesine yeniden yazmaya karar veren Diem, fikrin tamamen kendisine ait olduğunu iddia ediyor. Resmi kaynaklara göreyse meşale koşusu Propaganda Bakanlığı tarafından oyunlara yönelik ilgiyi artırmak amacıyla tasarlandı, Diem sadece kendisine verilen emirleri uyguladı.

Kesin olarak bildiklerimize geçelim… Antik Yunan, Nazilerin Ari ırkın üstünlüğüne dair çizdiği kronolojide önemli bir yer tutuyor. “Meşale koşusu” modern oyunlar ile Antik Yunan’ı birbirine bağlamak için kusursuz bir sembol olmakla birlikte Naziler için dev bir propaganda hamlesiydi. Sönmeyen meşale ve meşaleyi yakan aynalar Alman sermayesinin belkemiğini oluşturan Zeiss ve Krupp şirketleri tarafından yapılmıştı. “Meşale koşusu” güzergahı Yunanistan’dan başlayarak Bulgaristan, Yugoslavya, Macaristan, Avusturya ve Çekoslovakya üzerinden ilerliyordu (bu ülkeler, Naziler için stratejik önemdeydi, zaten 10 yıl içerisinde tamamı işgal edildi). Meşale taşıyıcıları Ari ırkı simgelediğine inanılan dış görünüşe sahip erkeklerden seçilmişti ve tüm süreç Leni Riefenstahl tarafından filme alınmıştı. Propaganda sürecinin yöneticisi elbette Joseph Goebbels’ti. Olimpiyatlara başlangıçta “Yahudi ve Özgür Mason projesi” olarak bakan ancak daha sonra sağlayacağı propaganda gücü nedeniyle projeyi tüm benliğiyle sahiplenen Adolf Hitler ise “Centilmen sportif mücadelenin uluslar arasında barışçıl bağlar örmeye yardımcı olduğunu” söyleyerek “Olimpiyat ateşi hiç sönmesin” temennisinde bulunuyordu!

1936 Berlin, 1945 sonrası sıkça anlatılageldiği üzere sadece bir Nazi şovu değildi. Tüm ilerici güçlerin, sosyalistlerin, komünistlerin, sporcu işçilerin 1936 Barcelona Halk Olimpiyatlarına karşı kapitalizmin, emperyalistlerin, burjuva spor fikriyatının şovuydu. Nitekim 1936 Barcelona faşist Franco’nun saldırısıyla engellenirken 1936 Berlin’de ırkçılık, faşizm ve her renkten burjuva ideolojileri boy gösterdi. Spor dünyasının kodamanları Berlin sahnesinden o kadar etkilendi ki Carl Diem 1940 Kış Olimpiyatları’nı da Almanya’ya kazandırabildi. Karar verildiği sırada Avusturya ilhak edilmişti, Çekoslovakya ise işgal altındaydı. Oyunlar ancak Polonya’nın işgali sonrası iptal edildi.

Hitler ve Naziler yıkıldı ancak modern olimpiyatların meşale koşusu geleneği onların bir mirası olarak bizimle yaşamaya devam ediyor. Kimsenin buna ciddi bir itiraz getirmiyor oluşu ise olimpik ikiyüzlülüğe dair çok şey söylüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa