26 Mart 2020 00:51

Salgının bedeli

CMS işçileri fabrikanın önünde

Fotoğraf: Evrensel

Paylaş

Dünyanın tamamına yakınını etkisi altına alan koronavirüs salgını etkisini arttırarak sürdürüyor. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) güncel verilerine göre 200’e yakın ülkede koronavirüs vakası görülürken, salgın nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı hızla artmaya devam ediyor. Salgın nedeniyle yaşanan olağanüstü gelişmeler herkesi endişelendirirken, Türkiye gibi çok sayıda ülkede acilen atılması gereken adımların bir türlü atılmaması, yaşanan korku ve paniği daha da arttırıyor.

Salgın nedeniyle İkinci Dünya Savaşı’ndan hatta 1929 büyük buhranından bu yana yaşanan en büyük ekonomik daralma ile karşı karşıya olunduğu tahmin ediliyor. Salgının hızla yayılması ve ölümlerin artmasıyla birlikte çok sayıda ülke, halkın sağlığını dikkate alan ve salgının ülke ekonomilerinde yaratacağı olumsuz sonuçları ikinci plana iten kararlar almaya ve uygulamaya başladı. 

Gelişmiş kapitalist ülkeler koronavirüs salgının yarattığı ekonomik tahribatın önüne geçmek için peş peşe ekonomik tedbir paketleri açıkladı. Salgın nedeniyle olağanüstü önlemler açıklayan, sokağa çıkma yasağı ilan eden çok sayıda ülkede işe gidemeyen çalışanların ücretlerini ödeme, borç ve faturalarını erteleme vb gibi ciddi adımlar atmaya başladı.

Erdoğan’ın koronavirüs salgınının etkilerini azalmak iddiasıyla açıkladığı ‘Ekonomik İstikrar Kalkanı’nın dünyada eşi benzeri yok. Bir taraftan evden çıkmayın çağrısı yapıp diğer taraftan uçak yolculuğunda KDV’nin yüzde 18’den yüzde 1’e indirilmesi, elde kalan konutlar için satın alma kolaylığı getirilmesi gibi önlemler koronavirüs salgınının ne kadar ciddiye alındığını gösteriyor.

İşçiyi, işsizi, küçük esnafı, kısacası tüm kriz mağdurlarının taleplerini görmezden gelen sözde ‘tedbir paketi’ ile sadece büyük patronlara güvence verilirken halka ‘Herkes başının çaresine baksın’ mesajı veriliyor. Koronavirüsün zengin ya da fakir, işçi ya da patron ayırmadığı söylense de iktidarın salgına karşı açıkladığı ekonomik tedbirler, böylesine tehlikeli bir salgın karşısında bile patronların kollandığını, işçilerin ise kaderleri ile baş başa bırakıldığı görülüyor.

Sendikasız işyerleri başta olmak üzere patronlar koronavirüse karşı gerekli tedbirleri almak bir yana, işçileri toplu olarak işten çıkarmaya ya da ücretsiz izne göndermeye devam ediyorlar. Milyonlarca işçi sağlıkları ve yaşamları ile ilgili endişelenirken, işlerini kaybetme, borçlarını ve faturalarını ödeyememe kaygısını taşıyor. Sağlık Bakanı ‘Herkes kendi OHAL’ini ilan etsin’ derken, emekçilerin kendi OHAL’ini ilan etmesi halinde yaşayacağı iş ve gelir kaybının nasıl giderileceği konusunda Erdoğan dâhil hiç kimse yorum yapmıyor.

Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) koronavirüs salgını nedeniyle dünya genelinde yaklaşık 25 milyon kişinin işini kaybedebileceğini duyurdu. İşsizlik oranı yüzde 4’ün altında olan ABD’de bile işsizlik oranının en az üç kat artması bekleniyor. Dünyanın en kırılgan ekonomileri arasında ilk sıralarda yer alan, 2019’da resmi işsizlik oranı yüzde 13.7 olan Türkiye’nin ülke tarihinin en büyük ‘işsizlik krizi’ ile karşı karşıya kalması kaçınılmaz görünüyor.

Koronavirüs tehdidine rağmen milyonlarca emekçi patronların karının azalmaması için sağlığını, hatta canını kaybetme riskine rağmen çalışmaya devam ediyor. Birbiriyle yakın temas halinde, dip dibe çalışmaya zorlanan herkes koronavirüsün yakın hedefi haline getirilmiş durumunda. Yetkililer bir taraftan evden çıkmayın uyarısında bulunurken, diğer taraftan bunun gereğini yapmamanın yaratacağı ağır bedelin emekçilere ödetilmek istenmesi kabul edilemez.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa