30 Mart 2020 00:57

Çözüm

Helin Bölek ve İbrahim Gökçek hastane yataklarında

Fotoğraf: MA

Paylaş

İnsan Hakları Derneği uzun zamandır sürmekte olan açlık grevi/ölüm orucu ile ilgili bir heyet oluşturup özellikle Adalet ve İçişleri Bakanları ile görüşmeye çalışmaktaydı. Epey süren bir sessizlik ile karşılaşmıştık ki 11-12 Mart günlerinde biri İstanbul diğeri İzmir’de başlatılan bir hareketlenme ile Grup Yorum üyelerinin evlerinden derdest edilip polis zoruyla hastaneye yatırılmasını Şakran Cezaevinde bulunan Mustafa Koçak’ın kampüs hastanesine yatırılıp, üzerine bir de zorla besleme girişimi izledi. Bu uygulamaların nasıl etik ilkelerimizi ihlal ettiği, üstelik iç hukukumuzun parçası olmuş bir sözleşme üzerinden yasalara da aykırı kılındığından söz etmeyeceğim, hayır. Bu konuları yeterince yazdım, sanırım. Bu zor kullanımı ile başlatılan girişimlerin ardından ise heyete randevu verildi. Henüz seyahat yasakları başlamadığı için 17 Mart günü randevuya ben de gidebildim. İnsan Hakları Derneği Eş Başkanı Öztürk Türkdoğan ve Şair Ahmet Telli ile hem şair hem de fotoğraf sanatçısı olan Mehmet Özer, İçişleri Bakan Yardımcısı ile görüşebildik sonunda. Uzun ve tüm gözlemlediğimiz sorunları açıklıkla paylaşabildiğimiz toplantının sonunda bu bilgilerin ilgili bakanlarla paylaşılacağı ve görüşün bizlere iletileceği sözüyle ayrıldık oradan.

Geçtiğimiz hafta içinde konunun İçişleri Bakanı ve yardımcıları tarafından değerlendirildiği bilgisi ile heyetimize dönüş yapıldı ve bizler de ayrıntılı olarak süreci özetleyip kamuoyuyla paylaştık. Açıklamamızda; “Heyetimize açlık grevinde bulunanların açlık grevlerini bırakmaları halinde taleplerinin değerlendirileceği ifade edilmiştir. Bütün bu süreç heyetimiz tarafından açlık grevinde bulunan Grup Yorum üyelerine ve açlık grevindekilerin avukatlarına aktarılmış ve gerekli bilgilendirmeler yapılmıştır. Heyet olarak açlık grevinde bulunanların taleplerinin öncelikle insani ve hak temelli talepler olduğunu kamuoyuna bir kez daha ifade etmek isteriz. Bu taleplerin en temel haklardan olan sağlık ve yaşam hakkının korunması, adil yargılanma hakkının yerine getirilmesi çerçevesinde ele alınması gerektiğini belirtmeliyiz. Dolayısıyla devlet kurumlarının mevcut duruma bu çerçeveden bakmaları faydalı olacaktır. Açlık grevinde bulunan Grup Yorum üyeleri, Mustafa Koçak ve avukatların sağlıkları oldukça ciddi durumdadır. Yaşam haklarının tehlike altında olduğu böylesi bir ortamda yukarıda özetlemeye çalıştığımız taleplerinin rahatlıkla yerine getirilebileceğini belirtiyor, siyasi iktidarı ve kamuoyunu sorumlu davranmaya davet ediyoruz,” demiştik.

Nihayet randevunun verilmiş olmasını olumlu bir adım kabul ettik elbette. İnsan yaşamı üzerine bir iddialaşmanın mümkün olamayacağını da bir kez daha tekrarlamakta fayda var. “Önce onlar” tutumu tüm yurttaşlarının taleplerine kulak verme ve karşılanabilir talepleri hızla hayata geçirme yükümlülüğü bulunan bir devlet yapılanmasına uygun değildir. Açlık grevi/ölüm orucu süreçlerine zor kullanımı ile müdahale ise daha önce de söz ettiğim gibi 2004 yılında iç hukukumuzun parçası kılınmış Avrupa Biyoetik Sözleşmesi’ne dolayısıyla yasaya aykırı.

Ancak 29 Mart 2020 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan bir yönetmelikle atılan son adım bu durumu daha da içinden çıkılmaz, Anayasa’nın 90. maddesine dolayısıyla Anayasa’ya aykırı bir boyuta taşıyor ne yazık ki! Ceza İnfaz Kurumlarının Yönetimi ile Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yönetmelik’te pek çok tartışılacak madde var ama 101. madde tam da heyet olarak aktardıklarımıza yönelik ve ne yazık ki “zor” altında beslenmeyi üstelik hekimleri maşa olarak kullanıp el yakmamayı hedefliyor iktidar için. Hekimlerin maşa olmayı reddetmesi için gurur duyduğum meslek örgütüm Türk Tabipleri Birliği meslektaşlarıma gereken desteği verecek, bu yönetmeliğin sağlık emekçileri ile ilgili ulusal uluslararası düzenlemeler çerçevesinde “yok” hükmünde olduğunu anlatacaktır elbette.

Ancak sorun insanların adil yargılanma, konser yapabilme taleplerini duyuramadıkları düşüncesiyle bedenlerini sese dönüştürme çabasına talepleri değerlendirme ve sorunu çözme yaklaşımı yerine güvenlikçi politikalar üreterek zorla müdahale tutumunu benimseyen anlayıştır. Söyleyecek tek sözüm var: Yazıklar olsun bu insanlık dışı bakışınıza!

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa