01 Nisan 2020 00:49

Hemşire D.A’ya bak, bağışla olmayacağını gör

Erdoğan'ın

Fotoğraf: Ali Balıkçı/AA

Paylaş

Çözüm neden ‘hayırseverlikte’ değil de devlet sorumluluğunda? İşte bu soruya cevap veren somut bir örnek: Hemşire D. A’nın yaşadıkları.
İstanbul Taksim Eğitim ve Araştırma Hastanesinde çalışıyor. Rahatsızlanıyor lakin ağır semptomlar göstermediği için test yapılmıyor. Taşıyıcı olup olmadığını bilmiyor. Eve gidip geliyor. Sonra birlikte yaşadığı annesi ağır hastalanıyor. Annesine test yapılıyor sonuç pozitif çıkıyor. Sonra telaş artıyor çünkü evde kanser tedavisi gören bir baba var. Neyse ki onun sonucu negatif. 
Hemşire D, şimdi annesiyle birlikte hastanede. Yaşadıkları devletin yapması gerekenleri yapmadığında oluşan boşluğu hayırseverliğin doldurmadığının göstergesi. 
Şöyle ki...
Hükümet, ‘Hastane çalışanlarını eve gönderip ailelerini tehlikeye atmayın’ çağrılarına kulak tıkadı. ‘Sağlık personelinin ailesinden virüs kapma ihtimalini göz ardı edip hastaları riske etmeyin’ uyarılarını duymazdan geldi. ‘Sağlık çalışanlarını tam koruyucu kıyafetle donatın’, ‘Sağlıkçıların insanlarla temasını kesecek barınma olanağı sağlayın eve göndermeyin’ gibi en temel talepleri bile karşılamadı.  
Hemşire D’nin çalıştığı hastaneye 5 dakika mesafedeki Divan Otel ise ‘hayırseverlik’ örneği gösterdi; sağlık çalışanlarına otelinin kapılarını ücretsiz açtı. Bu durum ne hemşire D’yi ne de birlikte görev yaptığı, virüse yakalanan birçok arkadaşını kurtarmadı. 
Devletin yarattığı boşluğu ‘hayırseverlik’ doldurmadı. Oysa devlet boşluk bırakmamalıydı. Koruyucu kıyafet temin etmeliydi. Sağlık emekçilerini eve göndermeyip barınma koşullarını sağlamalıydı. Sağlık emekçileri eve gitmediğinde bakmakla yükümlü oldukları insanların ihtiyaçlarını karşılayacak bir sistem oturtmalıydı.

DEVLET EKONOMİDE KOCA BİR BOŞLUK BIRAKTI

Kapsayıcı bir destek planı açıklaması beklenirken...
Cumhurbaşkanı Erdoğan bunun yerine koronavirüse karşı Milli Dayanışma Kampanyası başlattı. Hayırseverleri göreve çağırdı.  
Oysa hükümetin açıkladığı ekonomi paketi 15 günde çökmüştü. O paket uçuşlara KDV indirimi getiriyordu şimdi uçuşlar yasak!
O paket çalışmaktan başka çaresi olmayanları korumaya almıyordu. İşten atılanların İŞKUR önüne koşmak zorunda kaldığı bir ortamda ‘Evde kal’ çağrıları anlamını yitiriyordu. İşte bu yüzden beklenen, devletin, bu zor günleri atlatabilmek için kamu kaynaklarını vatandaşlarına vermesiydi, dünyanın her yerinde olduğu gibi! 
Lakin devlet tersini yaptı, IBAN numarası yayımlayarak vatandaşın devlete para vermesini istedi. Büyük boşluk 
bıraktı!
İşten atmaları ve ücretsiz izinleri yasaklayıp ücret ve maaşları garanti altına almadı. Ücretle geçinebilen, çalışmadığında temel ihtiyaçlarını karşılayamayacak duruma gelen milyonlar ne yapacak?
5-10 kişinin çalıştığı 250 bin işyeri kapandı. 1 milyonu aşkın çalışan şimdi ne yapacak? Ücretlerini küçük işletme sahiplerinin ödemesi zor. Ne yiyip ne içecekler?
Yüz binlerce küçük ve orta boy işletme kapandı. Bunların sahipleri ne yapacak? İş yapamadığı için kirasını, stopajını ödeyemeyecek, zor duruma düşecek. Kapanan işyerleri yüzünden bugünün patron görünümlü yüz binleri de işsiz tanımına girecek? Örneğin iş yapmayan berber nasıl geçinecek?
Turizm sektöründe çalışan 1 milyon kişi işsizlikle karşı karşıya. 4.5 milyon dolayında resmi işsiz 3 milyon da sayılmayan işsiz varken. İşsizlik çığ gibi büyüyor. Bu durumda elektrik, su, doğal gaz, telefon, internet gibi sabit ödemeler, kira gibi zorunluluklar nasıl ödenecek? Nasıl geçinecek insanlar. 
Yardımlar yetmez! Nakdi ve maddi destek lazım. Her eve para girmesi lazım! Var mı böyle bir paket? Yok!

VİRÜS BAĞIŞLA MI DURDURULACAK?

Hükümet kredi kartı asgari borç yatırma tutarında en alt limiti de borcun yüzde 20’sine indirdi. Kredi çekmeyeni kredi kartı kullanmaya teşvik etti. Ayrıca her gün yeni bir ucuz kredi olanağı açıklıyor. 
1 Mart-1 Haziran 2020 tarihleri arasında kapalı olan işyerlerinin kiralarını ödememeleri halinde tahliye edilmelerini de yasakladı.
Üç ay sonra ne olacak? Sonrasında her şey güllük gülistanlık mı olacak? 
Salgının 3 aydan fazla sürmeyeceğinin garantisi yok ama hadi sona erdi diyelim. Türkiye ekonomisi sonrasında coşacak mı? Geliri olmayan insanlar birikmiş borçlarını nasıl ödeyecek? Sadece asgari ödemesi yapılan kredi kartı borcu sonra nasıl ödenecek? 
Talih kuşu mu konacak? 
Bu boşluk yardım kampanyalarıyla dolmaz.
Tabi ki cumhurbaşkanı, bakanlar, zenginler bağış yapsın. Halk dayanışsın. Ama devlet de üzerine düşeni yapsın. Vergi kesintisi yap, sağlık sigortası kesintisi yap, işsizlik sigorta kesintisi yap. KDV ve ÖTV ile vatandaşı yaptığı her alışverişte soy. Sonra da sağlık, işsizlik, destek ihtiyacı hasıl olduğunda da çözüm olarak aklına ilk gelen faizle borç vermek sonra da ‘bağış’ istemek olsun!
Siz niye varsınız ki sorusu eşliğinde şu soruları da sormak lazım: Milyonlarca insanın yıllardır beslediği İşsizlik Fonu nerede? Deprem gibi durumlar karşısında kullanılsın diye sosyal dayanışma fonları için ödenen paralar nerede? Vatandaşın ödediği vergiler nerede?  
Bu zincir sorular, boşluk doldurmasa da salgın  nedeniyle oluşan mağduriyetleri azaltabilecek olan bağış paraları için şu yakıcı soruyu da orta yere koyuyor: Vergi geliri azalacak olan hükümetin bağışları, gelir kabul edip, dolar cinsinden alacaklı olan müteahhitlere (uçulmayan havalimanı, geçilmeyen köprü, gidilmeyen şehir hastanesi, kullanılmayan otoyol karşılığı) vermeyeceğinin garantisi var mı? 
Virüs bağışla değil, her şart ve hal altında temasın kesilmesiyle olur. Peki bu, “Türkiye her şart ve hal altında üretimi devam ettirmek ve çarkları döndürmek zorundadır” denilen bir ortamda mümkün müdür?
Zorunlu olmadıkça üretim durmalı. Yüzlerce işçinin bir arada bulunduğu fabrikalarda temas kesilmeli. Evine gönderilen ekonomik gelir kaybına uğrayan yurttaşların evde geçirilen izolasyon sürecinde ekonomik travma yaşamalarının önüne geçilmeli!

FIRSATÇILIK, YOKLUK, SORUMSUZLUK HAYIRSEVERLİKLE ÖRTÜLÜYOR

Niye diğer ülkelerin yaptığı gibi büyük bir ekonomik paket açıklanmıyor. Ücretler, fatura ödemeleri garanti altına alınmıyor? ‘Mağduriyetinizi bize bırakın sağlınıza odaklanın’ denmiyor? 
Cevabı basit: Kasada para yok! 
Merkez Bankasının akçelerini tırtıklayıp duran iktidarın vereceği para olmayınca geriye imaj pazarlama kalıyor: “Son olarak, salgından en olumsuz etkilenen ülkelerden biri olan İspanya’ya bir uçak dolusu malzemeyi birkaç gün içinde naklediyoruz”.
İspanya’nın açıkladığı destek paketi 200 milyar avro. ‘Biz güçlü ve büyüğüz’ havasındaki Türkiye’nin açıkladığı destek paketi ise devede kulak! Yesinler havamızı.
İspanya, ABD’de, salgın niye yaygın. Çünkü teması kesmek yerine sermaye baskısıyla üretimi devam ettirmek, ekonomiyi canlı tutmak istediler. Koronavirüs salgınının en ağır etkilediği ülke olan İtalya’da da böyle olmuştu, fabrikalarda üretim ölümlere rağmen devam etmişti. Bazıları ‘avantaj’ hesapları (ABD, Çin karşısında elini güçlendirmeyi düşünmesi gibi) yapmıştı. 
Şimdi de AKP hükümeti ekonomi ve avantaj hesabı içinde. Üretimi duran ülkelere ihracat avantajı rüyaları eşliğinde fırsatçılık peşinde! “Hassasiyetimiz ihracatı desteklemek için üretimin kesintisiz sürmesini temin etmektir” cümlesi başka ne anlatır ki?
Ortadaki yokluk, fırsatçılık, sorumsuzluk tablosu yapılan 7-8 maaşlık bağışlarla örtülmeye çalışılıyor. Salgın değil siyaset-ticaret denklemini korumak önemseniyor.

50 MİLYAR LİRALIK ACİL KAYNAK ÖNERİSİ

  • Bütçeden bu yıl müteahhitlere ödenecek 20 milyar TL derhal durdurularak salgın için kullanılmalı.
  • Bakanlıkların ödeneklerinden kesintiye gidilmeli. Ulaştırma Bakanlığının tepki çeken son Kanal İstanbul için 2020 bütçesinden ayırdığı 8 milyar lira değerlendirilmeli. Bazı Diyanet İşlerinden 5-6 milyar liralık kısıntıya gidilmeli.   
  • Örtülü ödenekteki 5 milyar TL salgına ayrılmalı.
  • Servet vergisi alınmalı
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa