02 Nisan 2020 00:20

Tercihler ve öncelikler

kaldırımda yürüyen iki yüzü maskeli erkek ve iki genç

Fotoğraf: Mesut Karaduman / AA

Paylaş

Koronavirüs salgını nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de kısa süre içinde milyonlarca emekçi ciddi anlamda iş ve gelir kaybına uğramaya başladı. Her gün yüzlerce işçinin işten çıkarıldığı, binlercesinin ücretsiz izne gönderildiği haberleri geliyor.

Salgından etkilenmemek için evde kalmaları istenen, ancak evde kalmaları halinde temel gıda ihtiyaçlarını, kirasını ve faturasını karşılayamayacak, borçlarını ödeyemeyecek olan milyonlar, bir taraftan hızla yayılan salgınla, diğer taraftan geçim derdi, hatta açlıkla mücadele ediyorlar.

Salgının etkili olduğu ülkelerde halkın sağlığına öncelik verilerek devlet bütçelerinin önemli bir bölümü salgın nedeniyle iş ve gelir kaybı yaşayanlar için ayrıldı. Salgından etkilenen ülkeler aldıkları tedbirlerle salgının yayılmasını önlemeye çalışırken, aynı zamanda halkın günlük yaşamını sürdürebilmesine yönelik somut adımlar atıyorlar.

Türkiye’nin salgınla mücadelesi ise bambaşka bir mecrada ilerliyor. Salgının ülke çapında hızla ilerlediği koşullarda Erdoğan’ın ‘üretim ve ihracat önceliğimiz’ vurgusu yapması, hatta salgını ülke ekonomisi için fırsata çevirmekten bahsetmesi, iktidarın tercihini halkın sağlığından yana değil, ekonominin çarklarının dönmesinden yana kullandığı anlaşılıyor.

Dünyanın dört bir yanında salgının ekonomik ve sosyal etkilerini azaltmak için kamu kaynakları seferber edilirken, Türkiye’de canının derdine düşen halktan bağış toplamak için ‘Milli Dayanışma Kampanyası’ başlatıldı. Halktan toplanan vergilerle oluşan kamu kaynaklarını halkın sağlığı ve yaşamı için kullanmayıp, hesap numaraları vererek bağış talep edilmesi iktidarın nasıl bir acizlik içinde olduğunu bütün açıklığıyla gösteriyor. Öyle ki, çok sayıda ülke hane başına belli miktarlarda karşılıksız nakit desteği sağlarken, bizimkiler işten atmalara ve ücretsiz izinlere ses çıkarmayıp, kamu bankaları aracılığıyla krediyle borçlanma kampanyaları yaparak adeta yangına benzin döküyor.

Salgının yayılmasını engellemek, yaşanan iş ve gelir kaybının etkilerini hafifletmek için atılması gereken adımları ısrarla atmayanlar, halkın sağlığı ile ekonomik gerekçeler arasında tercih yaparak büyük bir kumar oynuyor. Salgından etkilenme riski yüksek olan milyonlarca insanın canının derdine düştüğü, ölüm korkusu yaşadığı bir ortamda ısrarla üretimden, ihracattan ve salgını fırsata çevirmekten bahseden hastalıklı yönetim zihniyetinin koronavirüsten çok daha zararlı ve tehlikeli olduğu anlaşılıyor.  

Koronavirüs nedeniyle iş ve gelir kaybı yaşayanlar için yerel yönetimler tarafından başlatılan ‘gıda ve nakit desteği’ dışında, iktidar tarafından açıklanmış herhangi bir tedbir yok. İktidarın atması gereken adımları atmak bir yana, belediyelerin yardım toplamasını ve dağıtmasını engellemesi ise fazla söze gerek bırakmıyor.

Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, hafta başı itibariyle 19 bin firmanın 420 bini aşkın işçi adına ‘kısa çalışma ödeneği’ almak için başvurduğunu açıkladı. Başvuruların yarıdan fazlasını (yüzde 52’sini) imalat sektörü oluştururken, en fazla üç ay ödenen kısa çalışma ödeneğinden sadece kayıtlı ve düzenli çalışan işçiler yararlanabiliyor. Türkiye’de kayıt dışı çalışan 10 milyona yakın işçi olduğu hesaba katıldığında işsiz sayısının kısa süre içinde en az iki katına çıkması kaçınılmaz görünüyor.

Tamamen ekonomik nedenlerle belli bir süre ‘sokağa çıkma yasağı’ ya da ‘zorunlu karantina’ gibi somut tedbirlerin uygulanmaması, salgınla mücadelede yaşanacak gecikmenin faturasının bugün olduğundan çok daha büyük olmasına neden olacak. İktidarın tercihleri ve öncelikleri nedeniyle gerekli adımları atmaktan geri durmanın yaratacağı ağır bedelin bütün yükü, yarın yine emekçilerin, halkın sırtına yıkılacak.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa