Önceleri

Fotoğraf: Pixabay
SESSİZLİK
Kalabalık seyreliyor. Alanlar boşaldı. Hoparlörlü sokak satıcıları geçmez oldu. Kuşlar damlarla ağaçların dalları arasında. Rüzgar esmiyor. Kentin heyula gibi yükselen apartmanlarının ortasında gezinip duran kedilerle köpeklerin sessizleştirdiği sokaklarda.
ÖNCELERİ
Ne çok gökyüzü, ne çok denizdin sen, İstanbul. Ağaçlıklı tepelerini, kulelerini, minarelerinle kubbelerini gökdelenler boğmadan önce.
BOŞLUK
Bir boşluk oluşturduk. Yolların, köprülerin, kıyıların, kırların kimsesizliğinde. Denizlerin, dağların, ormanların, ırmakların, göllerin sessizliğinde. Yeni kalabalıkların dolduracağı bir boşluk. Parıldayan güneşin altında.
DÜŞÜNCESİZLİK
Yaz geldiğinde kış ölümleri biter diyorlar. Kışa topluca direndiğimizden. Açların, işsizlerin, evsizlerin, yurtsuzların ölümlerinin yaz, kış bitmediğini düşünmeden.
EVDE
Evdesin. Koltuk, masa, sandalye, sehpa, halı, kilimle. Elinin altındaki kitaplarla. İç içe. Balkondaki çiçekler, çamaşır ipine konan kuşlarla. Yan yana. Ne yaparlardı sen olmadan. Yalnız başlarına.
GÜNLER
Günleri dolduran saatler geçse de günler geçmiyor. Katlanarak üst üste: Sabah, öğle, akşam. Ev içlerinde.
DUVARLAR
Duvarlarla çevriliyiz. Kentte, işte, evde. Dışarıdayken gökyüzünü delen gökdelenlerin duvarları kesiyor önümüzü. İçerideyken fabrikaların, evlerin duvarları dikiliyor karşımıza. Kapıları var ama. Geçmek için içimizdeki duvarlara.
Evrensel'i Takip Et