Köpek, şiddet sarmalı ve öteki İstanbul

Esen Işık’ın yazıp yönettiği "Köpek" filminin afişi
Çektiği filmler ve aldığı ödüllerle adından söz ettiren Senarist-Yönetmen Esen Işık, çocukluk- gençlik yıllarımızda aynı mahallede yaşadığımız eski bir arkadaşım, kardeşim.
Ben büyük ağabeyi Erdal’la aynı okuldan, aynı sınıftan arkadaştım, Esen de benim küçük kardeşim Pelin’le aynı dönemden, okuldan arkadaşlardı. Ortaokul yıllarında birlikte oyunculukla, tiyatroyla, sanatla ilgilenmeye başlamışlardı.
‘80’li yılların ikinci yarısından sonra farklı semtlerde, daha çok da İstanbul’un Avrupa yakasında yaşadığım için Esen Işık’ın gençlik yıllarına tanıklık edememiş, uzun yıllar haber alamamıştım. Haksızlığa, adaletsizliğe, her türden (dinsel, cinsel, etnik, mezhepsel) ayrımcılığa karşı aktivist olduğu ve burada sıkıntı yaşadığı, yaşayacağı için sanırım ‘90’ların başında İsviçre’ye yerleştiğini duymuştum. 1992-97 yılları arasında Zürih Sanat Yüksekokulunda film ve video bölümünde okumuş ve 1997 yılında mezun olup filmler çekmeye başlamış. Çektiği kısa filmler ve o filmlerin aldığı ödüller medyada-sosyal medyada haber olunca sinemacı olduğunu öğrenmiş, takip etmeye başlamıştım.
ESEN IŞIK VE DURUŞU
Esen Işık “Babamı Hırsızlar Çaldı” adlı kısa filmiyle İsviçre ve Türkiye’de ödüller alır. “Du&Ich” adlı kısa filmiyle de İsviçre Film Ödülü “Quartz”da En İyi Kısa Film Ödülü’nü kazanır (2012), Filmleri ulusal ve uluslararası festivallerde gösterilir.
Esen Işık’a 22 Şubat 2016’da Hayat televizyonunda yayımlanan Ekmek ve Gül programında Sevda Karaca’nın konuğu olduğu söyleşide denk gelip izlemiştim. Yıllar sonra görüp konuşmasını dinlediğim ilk gençliğini bildiğim Esen Işık kardeşimi kendini çok iyi yetiştirmiş, konu ettiği meselelere hakim, birçok meseleyi ve bilgiyi içselleştirmiş, her türlü iktidar dilinden arınmış insani bir dil kullanan, ‘ötekilerin’ derdini dert edinen, sorunlarını sorunu gibi gören, duruşu olan aydın bir sanatçı olarak gördüm.
KÖPEK VE BAŞKA İSTANBUL
Çıktığı sinema yolculuğunda yaptıklarıyla çektiği kısa film ve belgesel çalışmalarıyla yetinmeyen Esen Işık, 2015 yılında Pippa Bacca’ya ithaf ettiği birbirinden farklı dört karakterin yer aldığı hikayelerden oluşan ilk uzun metraj filmi “Köpek”i çeker. Filmde seçtiği karakterler üzerinden hayatın içinde yaşanan şiddet sarmalını, şiddetin sıradanlaşmasını anlatır. Karakterler, anlatılan hikayeler fazlasıyla gerçek ve can acıtıcıdır.
Mendil satarak para kazanan Cemo ve Mehmet adlı iki çocuk, sıradan evliliği olan bir kadın, Hayat ve bir trans birey, seks işçiliği yapan Ebru. İstanbul’un karmaşasında umutları, özlemleri ve tüm gerçeklikleriyle karşımızdalar.
Başlıca rollerinde Beren Tuna, Barış Atay, Bekir Sevenkan, Oğuzhan Sancar, Cemal Toktaş, Hakan Karsak, Salih Bademci, Çağla Akalın, Linda Çandır ve İbrahim İris’in yer aldığı filmde Türkiye’nin ilk transseksüel güzeli seçilmiş olan Çağla Akalın da Ebru’yu canlandırıyor.
Farklı hayatları yansıtan hikayelerin ve karakterlerin arasında doğrudan bir bağ olmasa da, yolları filmde çok kesişmese de aslında yaşanmışlıklar arasında ince, görünmez bir bağ ve benzerlikler olduğunu fark ediyor, tüm can yakıcılığıyla hissediyoruz. Yaşanan acıların, yaşadıkları toplumsal-bireysel (fiziki, sosyal, psikolojik) şiddetin benzerliği, bu bağı oluşturuyor.
Filminde şiddeti, tema olarak alan Esen Işık, bunu anlatmak için de temsil durumu olan sembolik karakterler seçmiş, şiddet gören, şiddete seyirci kalan ve şiddeti uygulayanı göstereceği bir üçgen oluşturmuş.
Gökdelenlerin gölgesinde yoksul bir mahalle. Bir evin duvarında yazılı Ali İsmail Korkmaz adını görürüz. Yaşıtları ve sokaklarda birlikte mendil sattıkları arkadaşı Mehmet okula giderken ailesinin geçimine katkıda bulunmak için okula gidemeyen mendil satıcısı Cemo’nun hikayesiyle başlar film. Mehmet okul dışı zamanlarında yapıyordur bu işi. Cemo satışa çıktıklarında her sabah okuluna giderken gördüğü yaşıtı bir kıza ilgi duyar.
İkinci hikayenin kahramanları Mustafa (Barış Atay) ve Hayat (Beren Tuna) sıradan, mutsuz evlilikleri olan bir ailedir. Dolmuş şoförü olan Mustafa baskıcı, Hayat’ın tek başına dışarı çıkmasını istemeyen, kadını mülkiyetinde gören biridir.
Filmin “öteki” kahramanı Ebru (Çağla Akalın) bir trans birey, seks işçiliği yapmak zorunda bırakılan bir travestidir. Her yerde psikolojik, sosyal ve fiziki şiddet görüyordur. Hikayesinin başında balkonda sigara içerken görürüz onu. “Balkondan içeri gelsen diyen erkek sesini “Merak etme tatlım, kimse görmedi” diye yanıtlar. Onu kimsenin görmesini istemeyen, az önce gözlerden uzak yatak odasında para karşılığında birlikte olan takım elbiseli, gömlekli kravatlı, muhtemelen evli, çoluk çocuk sahibi “muteber” bir erkektir.
Hayat eski nişanlısıyla buluşmaya giderken Kadıköy İskele Meydanı’nda, herkesin ortasında erkek şiddetine uğrayan bir travestiye, Ebru’ya denk gelir. Çevredeki herkesin sadece seyirci olduğu bu olay onu da ilgilendirmez. Şiddet, insanlar için artık normal, sıradan bir olay gibidir.
Ebru gün boyu gördüğü psikolojik ve fiziki şiddet sonrasında aşık olduğu, birliktelik yaşadığı, bir süredir aramayan, görüşmek istemeyen Eczacı Hakan’a uğrar. Hakan ona “Senle ben olmaz, anlamıyor musun? Aramızda olanları unutacaksın” diyerek nişanlandığını söyler.
Hayat geçmişte “memlekette” bir şeyler yaşadığı, yıllar sonra izini, telefonunu bulup görüşmek için gelen eski nişanlısıyla Haydarpaşa iskelesinin yanındaki çay bahçesinde buluşur. “Niye geldin?” sorusunu “Ben seni hiç unutmadım, hep seni sevdim. Bunu söylemeye geldim” diye yanıtlar adam.
Hayat, “Aradan dokuz yıl geçti, evlendim ben artık” der
Cemo ve Mehmet yol kenarında boş bir arsada annesi ölmüş çok küçük bir köpek görürler ve Cemo yavru köpeği sahiplenmek ister.
Karısını gizlice takip eden Mustafa Hayat’ın eski nişanlısıyla buluştuğunu görmüştür.
Cemo ertesi gün hayran olduğu kızı görmeye elinde köpek yavrusuyla gider. Cemo’nun ilgisinden haberdar ve hoşnut olan kız, yanına gelerek köpeği sever. Cemo adının Lara olduğunu öğrendiği kızla sohbet ederken özel güvenlik mendil satışı yaptığını düşündüğü Cemo’ya saldırır, şiddet uygular.
Aynı görevlinin yavru köpeğe tekme attığını gören Cemo, “O sana ne yaptı” diyerek adamı bacağından bıçaklar. Yaralı adamı ambulansa, Cemo’yu polis arabasına alırlar.
Hayat’ın kendisini aldattığını düşünen Mustafa, evde karısını sorguya çekerek defalarca bıçaklar. Hayat koltukta yaralı halde sürekli kan kaybedip inlerken, can çekişirken masada öylece oturup ölmesini bekler Mustafa.
Ebru meyhanede tartıştığı iki adam tarafından ağır şiddete uğrar. Dövüp bıçakladıkları, cansız bedenini yolun ortasına attıkları Ebru’nun ölüsünü bile tekmeleyerek sürdürürler şiddetlerini.
Esen Işık’ın yazıp yönettiği “Köpek” filmi 12. Zürih Film Festivali’nde “yılın en iyi filmi”, Beren Tuna da en iyi oyuncu seçilmiştir.
Evrensel'i Takip Et