Pandemi ve sonrasında manzara
Fotoğraf: Envato
Kapitalizm küresel krizle boğuşurken, sistemin kurtarıcısı mı, yoksa altını oyucusu mu olduğu konusunda henüz karar vermenin erken olduğu sağlık krizi, sanki bundan sonra her şeyin çok farklı olacağı düşüncesini fısıldıyor. Feminizm ya da küresel ısınmaya karşı tepkiler de daima kapitalizmi kemiren mevzi direnişler olarak görülürler. Ancak, pandemi olayında, diğer oluşumlardan farklı olarak dikkat edilmesi gereken önemli husus, mücadelede devletin, şöyle ya da böyle, vatandaşın yanında görüntü sergiliyor olmasıdır. Bu mücadelede hemen her ülkede reel siyasetin tek hakim yönetici olarak öne çıkmasının, ekonomik kriz ve kriz karşısında zayıflamış siyaseti görece güçlendirdiği kanaatindeyim. Çünkü pandemi olayında düşmanın müşterektir, mücadelede başarısızlık ise siyasetin değil, tıp biliminin yetersizliğinin hanesine yazılacaktır. Halkın pandemi ile kapitalizm arasında ilişki kurması olanaklı olamayacağı gibi, kapitalizm ile tıp biliminin gelişimi ve işleyişi arasında ilişki kurması da fazla olası görülemez. Bu durumda da siyasi erkin vitrine koyacağı önlemler paketi kamuoyunda aldatıcılık rolünü üstlenebilir.
Siyasilerin düşmana karşı canla başla mücadele ediyor görüntü sergilemesi dikkatleri geçici süre ekonomik krizden uzaklaştırabileceği gibi, ekonomik krize karşı siyasilerin hatalı ve sermayeyi kayırıcı davranışlarını da kısmen örtebilir. Zira saçılan paralar, işsizlere yapılan yardımlar -az veya çok- işten çıkarma engelleri vs. maalesef kapitalist siyasilerin hanesine yazılacak değerlerdir. Siyasiler bunun farkında olarak ve bu durumu sonuna kadar sömürmeye çalışarak, kötü ekonomi yönetimlerinin olumsuz görüntüsünü pandemiye karşı canhıraş mücadele görüntüleriyle perdelemeye çalışmaktalar.
Düşman müşterek olunca, savunma hattında siyasiler de salt sermaye kesimi ile değil, emekçiler ve genelde halkla beraber olma görüntüsünü fırsata çevirmede mahir olabiliyorlar. Gerçi, son kertede zorunlu bağış emirnameleri yanında işten çıkarma yasağı ile getirilen desteğin nasıl bir aldatmaca olduğu bir kez daha devletin gerçek yüzünü topluma göstermiş olsa da genel mücadele bu durumu perdeleyebilir.
Pandeminin sistemi vurma olasılığının zayıf olmasının önemli bir sebebi de, bu krizin kökeninin kapitalizmin bozduğu dengeler olmasına karşın, halkın bu durumu algılamada cehaleti yanında, bilgisizlik ve hastalığa karşı siyasilerin mücadele gayretlerinin olumsuzlukları örtme becerisidir. Dünya düzeyinde de halkın geneli çözümleme yeteneğine sahip olmadığı için, yorumu anlık ve görüntüye göre yapar. Görünen ise perdenin arkası değil, önüdür.
Türkiye’de de durum genelden farklı değildir. Bir kere, emekçiler dağınıktır, durumdan mutazarrır olmakla beraber, bunu kapitalizmin ya da emekçilerin sorunu olarak değil, genel durum olarak algılayabilir. Son göstermelik kararlar ve çelişkili destek programlarıyla emeğin yeteri kadar desteklenmediği ortadadır, bu durum siyasetin aleyhine olabilir, ancak bu sapmalar da tüm çaba içinde kısmen eriyebilir. İkinci olarak emekçileri ve genel halkı örgütleyecek ve mobilize edecek güçlü sol siyasi parti ve siyasi hareket ortada yoktur. Pandemi mücadelesinde, son perde hariç, DİSK dışında emekçi sendikaları, emeğe ve kendi görevlerine saygısızca sessiz kalmayı yeğlediler. Günümüz koşullarında, maalesef, ne sol partiler ne de sendikalar emeği gereği biçimde koruyabilecek ya da mobilize edebilecek güç ve kararlılığa sahiptir!
Dünya konjonktürü ve küreselleşmede yerleşen tedarik zinciri pandemi ve sonrasında kapitalizmin sarsılması önünde önemli engeli oluşturmaktadır. Kaldı ki, pandemi sonrasında, maalesef kapitalizme elverişli bir ortam da oluşabilecek gibi gözüküyor. Zira pandemi esnasında duran ya da yavaşlayan üretim tesislerine, ertelenen ya da karşılanmayan talep birikimi ile karşılık verilecek olması ve bu sürecin kamudan pompalanan paralarla sürdürülmesi, adeta İkinci Paylaşım Savaşı ertesinde yaşanan pembe sosyal devlet mantığını-aynı şiddette olmasa da- andırırcasına canlandırabilir. Siyasiler de bu sürecin bence farkında ve o nedenle bugünkü ekonomik yavaşlama, hatta kısmi çöküşler, ileride lehte kullanılacak fırsatlar olarak olumlu karşılanmaktadır. Son anda IMF’nin tüm ülkelerle temasını sürdürdüğü bu durumun ilginç işareti olabilir.
- 2025 acaba nasıl geçecek? 18 Ocak 2025 05:30
- Ekonomik kriz çevrimleri ve emek 12 Ocak 2025 04:51
- Emek zulmü meselesi irdelenmelidir 21 Aralık 2024 04:36
- Ortadoğu: Bataklığın kan gölüne dönüştürülmesi 14 Aralık 2024 04:31
- Asgari ücret konusu hafife alınmamalıdır! 07 Aralık 2024 04:50
- Çöküş ivmesi durabilir mi, durdurulabilir mi? 30 Kasım 2024 04:51
- Sistemin sis perdesi: Bütçe tartışmaları 23 Kasım 2024 05:00
- Akılcılığa yöneliş 16 Kasım 2024 04:51
- TÜYAP konuşmaları 09 Kasım 2024 04:25
- Cumhuriyet halk rejimidir, fakat… 02 Kasım 2024 05:08
- Kaos 26 Ekim 2024 03:57
- Kevork Ağabey, müjde, oğlun Nobel aldı! 19 Ekim 2024 04:46