'Asi ve çocuk ruhun' kolektif başarısı

Görsel, Kaos Çocuk Parkı'nın web sitesinin ekran görüntüsü
’90’lı yıllarda bir yazımda, “Son yıllarda yaşananlara baktığımda dehşete düşüyorum. Belki de cumhuriyet tarihinin en fazla ve en hızlı insan kirlenmesinin yaşandığı bir dönemden geçtik, geçiyoruz” demiş ve şöyle sürdürmüştüm cümlelerimi: “Yeni bir kültür, yeni bir insan tipi oluşturulmaya çalışıldı. Kıskanç, hırslı, bencil, faydacı olan bu yeni insan tipi en yakın dostlarına bile bürokrat ve hoyrat davranmayı erdem sayıyor. İnsanlar, sevgi, dostluk ve dayanışma ruhunu, bugünün dünyasında bulamıyordu.”
Geçmişin değerlerinin, erdemlerinin yerine ‘hırsızlık’, arsızlık, soytarılık baş tacı edilir olmuştu. Artık her şey ranta endekslenmişti nasılsa; anılarımızı da, geçmişteki değerlerimizi de, sanatımızı, sanat adına ürettiklerimizi de ‘rant malzemesi’ olarak değerlendirebilir, kendimizi “piyasaya” göre konumlandırabilirdik. Araştırma şirketlerinden aldığımız sonuçlara göre modaya uygun kitaplar yazar “çok satan” listelerinde olmak için taklalar atabilirdik.
Ya da yazdıklarını kitaplaştırmak için sıraya girenleri “para karşılığı yazar” yapan bir şirkete dönüşebilirdik. Sömürüde, ticarette sınır olmazdı bu durumda.
“Yeni bir ahlâk olgunlaşıyor. Bu ‘yeni ahlâk’ın, Janus gibi iki yüzü var. Ama birbirine zıt değil, aksine birbirini tamamlayan iki yüz bu... Ön yüz derin cehalet, arka yüz derin melânetten oluşuyor! Bu sülüksü bir salgı ile kaplı garip organizma, cehaletin cesaretiyle melânetin habis, karanlık enerjisinden kuvvet alıyor. Gıdasını da oradan buluyor,” diye yazmıştı V. B. Bayrıl “Yeni Ahlâk Yeni Hayat” başlıklı yazısında. (*)
Aradan geçen bunca yılda çok önemli ve yıkıcı toplumsal dönüşümler yaşandı, mahalle kültürü yok oldu. İnsanların bahçe içindeki evlerinden, komşularından koparak sığındıkları modern tabutluklar gibi yükselen beton yığını apartmanlarda kimse kimseyi tanımıyor, komşular birbirlerine gidip gelmiyordu.
Çocukların mahalle arasında oyun oynayabileceği alanlar kalmamış, çocuklar hayattan, sokaktan çekilmiş, aileleriyle birlikte evlere kapanmıştı. Böylece hep birlikte konserve hayatlar yaşayarak sürdürüyorduk günlerimizi. Eve kapanan insanın yalnızlaşması, yabancılaşması da kaçınılmazdı; öyle de oldu.
ÇOĞALMAK, HAYATA MÜDAHALE ETMEK
Bu toplumsaldan kopuş, sokaktan çekilme, kendine kapanma sürecinde internetin, akıllı telefonların yaygınlaşması da etkili oldu. Yaşamda her şey zıddını da içinde barındırıyordu. Yalnızlaşan insan, “Orada Kimse Var mı?” çığlığına sanal dünyada yankı ararken, ses gerçek hayattan geldi. İçten içe fokurdayan süreç sonrasında bütün dünyada insanlar kitleler halinde sokaklara, alanlara çıktı.
Bu kitlesel buluşmalarda, isyanlarda, öncesinde insanı eve kapatan internet iletişim kanalları, sohbet araçları, sosyal medyaya dönüşen iletişim ağları önemli bir rol oynamış, buluşmaları sağlamıştı. Yaygın ve yaptırım gücü de olan, hayata anında müdahaleyi sağlayan sosyal medya, yeni buluşmaları, yeni yapılanmalar oluşmasını da kolaylaştırıyor, yeni birlik ve mücadele biçimleri, mücadele alanları yaratılmasında, tepkileri çoğaltmakta ve sonuç almakta etkili olabiliyordu.
ASİ VE ÇOCUK KOLEKTİF RUH: KÇP
Tam adıyla Kaos Çocuk Parkı Sanat-Edebiyat Kolektifinden (KÇP) sanırım 2010’lu yılların başında sosyal paylaşım ağlarında benimle de iletişime geçtiklerinde, paylaşımlarda bulunduklarında haberdar olmuştum. Yaptıkları çalışmaları, duyuran, paylaşan mesajlar, bildirimler gönderiyorlardı. Kimseyi tanımadığım ve ilgimi-dikkatimi çeken bu çevreyi, başlarda adından çağrışımla asi, öfkeli, uçta, sıra dışı bazıları sokak çocuğu olan bir grup genç insanın bir araya geldiği bir çevre olarak algılamıştım. 2000 yılında çıkardığımız, yayın yönetmenliğini yaptığı derginin adının UÇ olması nedeniyle de ilgimi çekmişti.
Nice zaman sonra kolektifin Şair-Yazar ve Müzik İnsanı Lokman Kurucu öncülüğünde 2008 yılında kurulduğunu öğrenmiştim. KÇP, 2013 yılında, kendi köşelerinde şiir ve edebiyata emek veren şair ve yazarların okurlarıyla buluşmalarını sağlamak için Fanzin kitap girişimini başlatmış, birçok genç insanın kitaplarını fanzin biçiminde yayımlayıp 81 ile dağıtımını sağlamıştı. Kolektifin bu girişimine Pınar Selek, Sırrı Süreyya Önder, Cezmi Ersöz, Altay Öktem, Cihan Oğuz gibi bilinen isimler de birer dosya göndererek destek vermiş, katılım sağlamışlardı.
Kolektif, yayımladığı dergilerde sayfalarını “kapalı edebiyat çevrelerinin”, dergilerinde yer alamayan kalemlere açarak yeni yazar adaylarına da alan oluşturur. Bu yaptıklarının “tam anlamıyla içten, sivil bir kalkışma” olduğunu düşünürler.
KÇP-Klaros Yayınlarından kitapları çıkan yazarlar arasında Sabit Kemal Bayıldıran, Mazhar Alpan, Veysel Çolak, Metin Fındıkçı, Hüseyin Peker, Koray Feyiz, Özkan Mert, Yusuf Alper, Mesut Kara, Soner Demirbaş, Önder Birol Bıyık, Cihan Oğuz, Çağın Özbilgi, Ahmet Zeki Muslu, Talat Avcı, Hilmi Haşal, Mesut Aşkın, Nuray Tunç gibi isimler yer alıyor.
SANAT HAYATTIR, HAYAT SOKAKTA
Özellikle genç şair ve yazarların basım ücreti baskısı altında yok sayıldığı “sektör”ün kapısından geri çevrildiği, tekelleşmiş edebiyat ve şiir yayımcılığını karşısına alan KÇP, yazarı da, okuru da “Başka bir yayımcılık mümkündür”le tanıştırdığını söyler.
Bu güne dek 300 kitap yayımlayan KÇP çalışmalarını, varlığını “Bu bütün edebiyat ortamını muhatap alan bir temenniden teklife yöneldi.” cümleleriyle açıklar.
KÇP’nin Kurucusu ve Sürdürücüsü Lokman Kurucu’nun müziği gibi şiiri de, şiiri üzerine yazılan şu cümleler de bu yazının başında özetlemeye çalıştığım 40 yıllık sürece bir itiraz, karşı koyuş, bir yanıt gibidir:
“Dört duvar arasına hapsedilen günümüz insanının parçalanmış hayatını gözler önüne seren, duyumsatan, işittiren kurucu, medeniyetin işaret parmağıyla hayatımıza sokulan yanılsamalarla, bizi kuşatan yabancılaşmayla çarpışarak derinleştirdiği duyarlılığıyla okuru huzursuz bir idrakin eşiğinde bırakıyor. Nihayetinde kendi gördüğümüz şeylerin boyundayız ve bu cilalı çağın elimize tutuşturduğu o meşum ayna ile boyunun ölçüsü alınması gereken şeyi fısıldıyor kulağımıza Kurucu’nun şiirleri. Akisle yüz yüze gelindiğinde kendi pençelerini kendi ensesine geçirmiş bir delilik haliyle karşılaşmak buruk ve hazin bir tada sahip olabilir. Tüm şaşaasına rağmen en yalın imgelerin bile sahte olduğu bu çağda şiirin ve şairin vicdanı yarayı gizlemekten yana değil, bu son model yaranın sahici olduğunu dert edinen, yani şiirin yüreği tam da kendi yüreğindeki yaraya tuz basıyor.” (**)
Bütün bunlar öfkesini de umudunu da yitirmemiş, çocuk ruhlu, sıra dışı, asi bir duruşun, kararlılığın ve en önemlisi kolektif çalışmanın başarısıdır.
* V. B. Bayrıl. “Yeni Ahlak Yeni Hayat”, EST&NON Birikimler Dergisi. Kasım-Aralık 1999 Sayı. 1
** Köksal Erdenoğlu
Haftaya: Osman Cavcı, Ahmet Çadırcı ve Renkli-Türkçe
Evrensel'i Takip Et