13 Nisan 2020 00:30

Virüse karşı mücadele hükümete rağmen başarıya ulaşabilecek!

Markete girmek için sırada bekleyenler

Fotoğraf: DHA

Paylaş

İçişleri Bakanlığı, cuma günü gece saat 21.45’te, iki gün süreyle, “Sokağa çıkma yasağı” ilan etti. Amaç hafta sonunda insanların sokaklara çıkarak, koronavirüsün yayılmasına vesile olacak topluluklar oluşturmasının önlenmesiydi!

Ancak, yasağın ilan edilmesiyle uygulamaya sokulması arasında sadece iki saatlik bir fark olunca, halk marketlere, fırınlara hücum etti. O saatte kapalı olması gereken marketler açıldı (açtırıldı); “güvenli mesafe” başta olmak üzere, her tür virüsle mücadele önleminin kalabalığın ayakları altında kaldığı saatler yaşandı. Eğer, “Virüse karşı mücadele adına, virüsün yayılması için en ideal ortam, 10 Nisan Cuma gecesi oluşturuldu” dersek, yanlış bir şey söylememiş oluruz.

Yasağı ilan ettikten sonra, bu kararın Cumhurbaşkanı’nın emirleri doğrultusunda alındığını söyleyen İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, kararın yol açtığı büyük skandal karşısında; “Kararı İçişleri Bakanlığı olarak aldık” demek zorunda kaldı. Dahası Soylu, “Bütün eleştirileri, hakaretleri kabul ediyorum. Böyle bir gelişmeyi öngöremedik” diyerek, Cumhurbaşkanı’nı korumaya alırken, kendisini ortaya attı!

TÜRKİYE TARİHİNİN EN GİZLİ KAPAKLI SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI

Tabii burada hemen, “Cumhurbaşkanı’nın emri ya da haberi olmadan Soylu ya da bakanlığı böyle bir karar alabilir mi?​” sorusu herkesin aklına gelmiş olmalı.

Ama İçişleri Bakanı Soylu’nun ve bakanlığının aldığı “Sokağa çıkma yasağı” kararından;

koronavirüsle mücadele için oluşturmuş olan ‘Bilim Kurulu’nun,

Bilim Kurulunun başındaki Sağlık Bakanı Koca’nın,

Bu kararın uygulanmasından ve yasak sırasında kent içi ulaşım başta olmak üzere halkın temel ihtiyaçlarının karşılanmasından birinci dereceden sorumlu olan büyükşehir ve ilçe belediye başkanlarının hiçbir bilgisinin olmadığı ortaya çıktı.

Hatta buraya, Bakan Soylu’nun son iddiasına “inanarak”, Cumhurbaşkanı’nın da “Sokağa çıkma yasağı”ndan haberi olmadığını ekleyebiliriz!

Bu tablo göstermektedir ki, bu son “Sokağa çıkma yasağı”, sıkıyönetim dönemleri de dahil, Türkiye tarihinin “En gizli kapaklı sokağa çıkma yasağı” olarak tarihe geçecek bir yasak olmuştur. Öyle ki bu yasak, Türkiye’nin gazetelerin dağıtılamadığı ilk yasağı olarak da tarihe geçmeyi hak etmiştir!

Tabii tarihe geçmenin her zaman övünülecek bir marifet olmadığını da hatırlatalım...

HALK, HÜKÜMETİN KARARLARINA GÜVENMİYOR

Yandaş medya, sokağa çıkan halkı eleştiriyor, eleştiriler “İki gün aç kalsaydınız ölür müydünüz”e kadar götürülüyor. Önümüzdeki günlerde bu eleştirilerin “sokağa hücum”un “Muhalefetin organize bir girişimi” olduğu biçimindeki komplo teorilerine, bu gerekçeyle soruşturmalar açılmasına kadar götürülmesi de sürpriz olmayacaktır!

Sosyologlar, sosyal psikologlar, siyaset bilimciler, eğitimciler başta olmak üzere akademisyenler, siyasetçiler, yasağa verilen tepkiyi “halkın, hükümetin kararlarına güvensizliği”ne bağlıyor. koronavirüse karşı mücadele kapsamında alınan kararların etkisizliğine, kararların önünün arkasının düşünülmeden alınmasına, dahası sokağa çıkma yasağının uzaması durumunda hükümetin halkın temel ihtiyaçlarını karşılamayacağının düşünülmesine bağlıyorlar.

Tabii burada erdoğan yönetiminin, bir salgın karşısında bile partizanlığı öne çıkararak CHP’li belediyelerin bağış kampanyalarını yasaklamasının; ilk virüs vakasının üstünden bir aydan fazla zaman geçmesine karşın “Maske dağıtımı”nı organize edememesinin tarihsel bir beceriksizlik olarak kayıtlara geçmesinin yarattığı siyasi-sosyal ortamın etkisini de unutmamak gerekir.

SOKAĞA ÇIKMA YASAĞI DEĞİL KARANTİNA!

Bu ortamın sonuçlarını, bir yanıyla “Sokağa çıkma yasağı”nda açıkça gördük.

Ülkemizde iktidar kadar muhalefet de “yasaklara”, özellikle de “Sokağa çıkma yasağı”na pek meraklı. Haftalardır muhalefet sözcüleri hükümete “Sokağa çıkmayı yasakla” diye çağrılar yapıyor.

Oysa Bilim Kurulu, az çok dünyada olup bitenin farkında olan bilim çevreleri, koronavirüs salgınına karşı önlemleri sıralarken “Sokağa çıkma yasağı” demiyorlar, kısmi ya da genel bir “karantina”dan söz ediyorlar.

“Karantina”, hastalığın yayılması için insanların birbiriyle fiziki ilişkilerini asgariye indirirken; aynı zamanda onların temel ihtiyaçlarını sağlayacak önlemleri de içeren, asıl amacı hastalığın yayılmasını engellemek olan en etkin önlemlerden birisidir. Bu yüzden de “Temel ihtiyaçların üretildiği üretim ve hizmetler dışında” tüm çalışmaların durdurulması, bu süreçte vatandaşların ekonomik, sosyal, psikolojik tüm temel ihtiyaçlarının karşılanması, “karantina”nın başarılı olmasının koşullarındandır.

Örneğin Bilim Kurulu, “karantina kararı” aldığında; hükümet, yerel yönetimler, muhtarlar, sendikalar, emek örgütleri, çeşitli toplumsal örgütler, siyasi partiler, site ve apartman yönetimleri, birer birer insanlar kendileri açısından alacakları önlemleri öne çıkarıp, karantinanın başarısı için aralarındaki iş birliği ve dayanışmanın gerektirdiği sorumlulukları üstlenirler.

Bu yüzden de “karantina” dendiğinde tıbbi bir önlemi, “Sokağa çıkma yasağı” dendiğinde ise polisiye bir önlemi anlarız.

Hükümetin, maske dağıtımı ve “Sokağa çıkma yasağı” ile zirvesine varan uygulamaları açıkça gösteriyor ki, eğer Türkiye koronavirüse karşı mücadelede başarılı olacaksa, bu hükümetin aldığı önlemlere karşın olabilecektir!

 

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa