NBA’i değiştiren emek mücadelesi: 1964 All-Star boykotu

“Basketbol hayatınızı bitiririm. Bir daha asla oynayamazsınız.”

Los Angeles Lakers’ın Sahibi Bob Short, Boston Garden’da alınmadığı oyuncu toplantı odasının kapısında böyle bağırıyordu. Hedefinde takımının yıldız oyuncuları Elgin Baylor ve Jerry West vardı. Gerekçesi ise 1964 All-Star maçına yönelik boykot hazırlıklarıydı.

O yıllarda NBA, bugünkü ışıltılı görüntüsünden çok uzaktı. Popüler değildi, televizyonda nadiren görülebiliyordu. Irkçılık utanç verici seviyedeydi. Birkaç yıldız oyuncu en fazla 10 yıllık kariyerleri boyunca iyi para* kazansa da hayatlarının geri kalanında ne yapacakları meçhuldü. Emeklilik hakları bile yoktu. Draft edildikleri takımın malı olarak girdikleri ligde, kulüp sahipleri izin vermediği sürece hareket özgürlükleri, transfer hakları bulunmuyordu.

Zaten bu yüzden Bob Short, Elgin Baylor ve Jerry West gibi iki yıldızını kolayca tehdit edebiliyordu. Yasal olarak bu gücü vardı ve Baylor’la West’in basketbol kariyerini bitirse kimse ona itiraz edebilecek durumda değildi.

Bu kölelikten farksız koşullar oyuncuları bıktırmıştı. ABD tarihinde halkın en hareketli olduğu dönemden geçiliyordu ve bu, spor sahalarını da etkiliyordu. NBA oyuncuları, Oyuncular Birliğinin tanınması (yani sendikaları) ve emeklilik başta olmak üzere  hakları için bir araya gelmişti. Boston’daki 1964 All-Star maçı harekete geçmek için en uygun zamandı çünkü müsabaka ulusal televizyondan yayımlanacaktı ve bu yayının başarısı NBA’in geleceği için çok önemliydi. Oyuncular Birliği Başkanı Boston Celtics’ten Tom Heinsohn’du ama herkesi ikna eden esas irade Oscar Robertson, Bill Russell, Elgin Baylor gibi siyah yıldızlardı. Oyuncular talepleri karşılanmazsa All-Star maçına çıkmayacaklarını dönemin NBA Başkanı Walter Kennedy’ye iletti. Kulüp sahipleri çılgına döndü ama maçın oynanmamasını göze alamazlardı. Tehditleri işe yaramadı, maç 20 dakika geç başlasa da oynandı ve NBA tarihinde yeni bir dönemin kapısı açıldı.

Tabii oyuncuların talepleri hemen kabul edilmedi. Patronlar sadece görüşmeye ikna olmuştu ama bu artık işyerinde sendikanın varlığının kabul edildiği anlamına geliyordu. Oyuncular buradan ilerleyecek, ligin çehresini tamamen değiştirecek “Oscar Robertson davası”nı 1976 devrimi olarak tarihe kaydedecek süreç böylece başlayacaktı.

Hard Labor kitabında 1960 ve ’70’lerin NBA’ini çok güzel bir şekilde aktaran Sam Smith, “Siyah emekçinin beyaz düzene isyanı”** olarak tanımladığı 1960’lardaki çıkışın çağın ruhuna ne kadar uygun olduğuna dikkat çekiyor. Ancak Smith’in yaptığı bir benzetme daha var: Trustbuster (Tekelleri dize getiren). 

20. yüzyılın başında ABD sanayisi yolsuzluk, ırkçılık, kölelik, çocuk emeği ve korkunç çalışma koşulları üzerinde yükselen tekelleriyle meşhurdu. Aslında hiçbir zaman tekelciliğe karşı olmayan ama tekellerin bu tepki çeken açgözlülüğüne dur demeyi hedefleyen Theodore Roosevelt gibi burjuva siyasetçiler, o dönemki mücadeleleriyle bu lakaba layık görülmüştü. 

Diğer popüler profesyonel spor sektörlerinde olduğu gibi NBA’de de emek mücadelesi, sosyolojik gerçekler ve sektörün tabiatı gereği bu iki tanımı aynı anda mümkün kılacak şekilde hayat buluyordu. Önümüzdeki hafta Oscar Robertson’ı ve 1976 devrimini ele alacağımız yazıda bunu biraz daha açalım.

*1960’ların sonunda NBA oyuncularının ortalama maaşı yıllık 20 bin dolardı. Bu, ortalama bir ABD’li emekçinin maaşının 3 katıydı. Wilt Chamberlain ve Bill Russell 100 bin dolar kazanan istisnalardı, diğer yıldızlar ise yaklaşık 50 bin dolar kazanıyordu. 
 
**Bu dönemde NBA’de hâlâ adı konulmamış bir siyah-beyaz kotası vardı. 1964 All-Star maçında da 20 oyuncudan 8’i beyazdı. Yani beyazlar asla bu sürecin dışında ya da kulüp sahiplerinin tarafında değildi. Hatta Oyuncular Birliğinin İlk Başkanı Bob Cousy ve sonrasında Tom Heinsohn beyazdı. Ama başta Heinsohn ve Jerry West olmak üzere o günkü beyaz oyuncular da bu mücadelede siyahların üstlendiği rolün hakkını her zaman vermiştir. Bunun da ötesinde 1965’te Oscar Robertson’ın başkanlığa gelmesi ve siyah oyuncuların oranının gittikçe artması nedeniyle “Siyah emekçinin beyaz düzene isyanı” tanımı yanlış değil.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Şireci Tekstil 2023’te vergi öncesi kârı 1.6 milyar TL ama 2023’te hiç vergi ödemedi. İşçilere teklifi yüzde 30 zam.

Karafiber 2023’te 6.6 milyar TL değerinde net satış geliri elde etti. Bu satışlardan “kâr etmediğini” öne sürerek vergi ödemedi.

Yalçın Kardeşler Halı 2023’te kendi beyanıyla 44.4 milyon TL vergiye esas kâr elde etti. İşçilere yüzde 34 zam dayatıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
RTÜK Başkanı “Ülkemizde olumlu olaylar olmuyormuş gibi haber servis ediliyor” deyip ‘yandık’, ‘bittik’ haberleriyle karamsarlık aşılandığını savundu, ceza tehdidinde bulundu.

Evrensel'i Takip Et