Orta oyunu morta oyunu…

Bir “Bakara makara”cı vardı. Elçi oldu. “Bakara” bir Kur’an ayeti oysa! Belli ki, bazılarına Kur’an ve ayetleriyle dalga geçme serbest. Üç kuruşluk bir eleştiri yapılsa ama, bir tweet atılsa örneğin, hakaret olmasa bile yıllarca yatırılır!

Orta oyunu, “bakara” türünden değil. “Morta oyunu” da “makara” değil!

Ünlü İçişleri Bakanı. Biliniyor; bir sokağa çıkma yasağı kararını 2 saat öncesinden ilan ediyor. İnsanlar zaten diken üstünde. “Biz, öyleyiz, böyleyiz” diye hava atılıyor, ancak her gün yüze yakın kişi ölüyor. Haydaa… Herkes sokakları dolduruyor. Ekmek ve sair acil ihtiyaçlar için. 300 bin kişi tahmin ediliyor. Marketlerin önü ana baba günü. Sıra kavgaları bile çıkıyor. Ne “sosyal mesafe” dinleniyor ne başka şey. İnsanlar burun buruna.

Bilim Kurulundan kişiler, “30 günlük emeğin heba olması üzücü” diyor. “Süreç iyi yönetilmiyor. Zamanlaması iyi yapılmayan adımların vereceği zarar, beklenen yarardan fazla olabilir” açıklamaları yapılıyor. 1-2 hafta içinde can kayıplarında patlama bekleniyor.

Sorumlusu, herhalde gece yarısı marketlere ekmek almaya koşanlar olamaz. Sorumlu, sorumluluğunun farkında; “Her eleştiri ve hakaret kabulüm” diyor! Her şey ortada. Soylu ancak önüne gelene hakaret etmeyi biliyor, ama yönetmekten ve hele insan psikolojisinden zerre kadar anlamıyor. Hoş, yönetilecek ne kaldı ki? Hangi yönetimden söz edilebilir ki?

Kriz, kriz üstüne geliyor. Kapitalizmin ekonomik krizinin tam ortasındaydık. Hükümet ne İşsizlik Fonu’nda para bırakmıştı ne bütçede. Merkez Bankasından “kefen parası” da denen “kara gün parası”nı bile çekip harcamıştı. İşçilere enflasyon altı “zamlar” dayatılmış, IMF ile görüşmeler başlamıştı. Üstüne koronavirüs felaketi geldi. “Sosyal mesafe” dendi, ama fabrikalar hiç ara vermeden çalıştı. İşçiler, iş cinayeti yetmezmiş gibi, virüsten kırılmaya başladı. Sözde evden çıkılmayacaktı. İşçiler muaftı bundan. Onlar virüslük sayıldılar! Ölebilirlerdi!

Ülke sözde yönetiliyor! Henüz başta işçiler olmak üzere halk, “Bu kadarı da olmaz” demedi. “Böyle yönetilmek istemiyoruz” çağrıları cılız henüz ve eyleme dökülmedi. Ama kimse içten içe bir kaynamanın ilk buğulanmalarını da inkar edemez.

Bu nedenle, o pek büyüklenenlerin eli ayağına dolanmaya başlıyor. Süleyman Efendi yeni hükümet sisteminin ikincisi. Birincisi olan Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Cahit Turan’ın adı bile hatırlanmıyor. Neden görevden alındığı da! Şimdi şanlı Süleyman Efendi.

Önce sokağa çıkma yasağı “Cumhurbaşkanının talimatı” demişti. Sonra baktı eleştiri dozu artıyor, çevirdi, “Bakanlığımızın işi” dedi. Başta kendisini kurtarma peşindeydi, sonra Erdoğan’ı kurtarma telaşına düştü. O mu düştü, başkası mı? Herhalde başkası. O nedenle “orta oyunu” dendi. Şimdiye kadar hangi bakan, “yukarıya” sormadan bir karar almıştı ki?!

Sağlık Bakanı “Sokağa çıkma yasağı yok” dedikten bir saat sonra yasak gelmemiş miydi?! Aslında istifası konuşulan Sağlık Bakanı’ydı. Sözde bakandı. Kararlar hep başka yerden geliyordu.

Orta oyunu” adı, bir de üzerine tüy dikilmesi nedeniyle kondu. Süleyman Efendi, “Beyefendiyi kurtarayım” deyip istifasını açıkladı. Kendi kararı olabilir miydi? Öyle mi istenmiş, mizansen öyle mi kurgulanmıştı? Sonra “güvenlikçi” yağdanlıklar şakıdı öncelikle. Ardından İletişim Başkanlığından açıklama geldi; istifa kabul edilmemişti! Ve Kalın Bey noktayı koydu, bakan göreve devam edecekti.

Şimdi artık sorun, ortadakinin bir “orta oyunu” olup olmaması değil. İşin sonuna gelinmiş olması. Bütçe delik, kasa tamtakır ve salgınla sözde mücadele ediliyor. Ne alakaysa,“Tekalif-i Milliye” denip halktan para toplanmasında sıra. Belediyelere yasak getirilip tüm “bağışlar bize” deniyor!

Elde kalan, hemen sadece “güvenlik” ekipleri. Süleyman Efendi o nedenle önemli! Halkın rızası kaldı mı? Ne gezer! Toplanan paradan belli!

Halkın şanssızlığı, muhalefet eksiği. CHP evlere şenlik! Laf üretmekte bile zorlanıyor. İYİ Parti ondan geri kalmıyor.

Devrimci bir işçi ve halk muhalefeti, ülkenin tek şansı. Başka olasılık yok. Zayıf olmasına zayıf. Ancak olağanüstü günler olağanüstü çözümler üretir. Bu, hep böyle olmuştur.

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et