Kayyum günlerinde salgın
Fotoğraf: MA
Lafı dolandırmaya hiç gerek yok: Halkın seçilmiş kanaat önderleri serbest bırakılmalıdır. Sağlığın olmazsa olmazları olan ‘sosyal ve siyasal iyilik hali’ sağlanmadan COVİD 19 pandemisinin bizim coğrafyada sönümlenmesi pek kolay değil.
İçişleri Bakanı açıklıyor: Sokağa çıkmanın ve kişisel mesafeyi korumanın en zor uygulandığı iller şu şu şu iller diye. Hangileriymiş onlar: Tahmini zor değil, belediyelerine kayyum atadıkları, yani seçilmiş kanaat önderlerini cezaevlerine aldıkları iller.
O illerde kamunun ne yaptığını görüyoruz. Misal Diyarbakır’da hekim ve seçilmiş Büyükşehir Belediye Eş başkan’ı Dr. Selçuk Mızraklı cezaevinde. Kayyum altında belediye ise hastaneler dahil kamuya açık alanlarda “sahte el dezenfektanı” dağıtmakla iştigal ediyor. Salgın gibi olağandışı durumlarda “taammüden” yapılan her aleyhte edim bir insanlık suçudur. Koronavirüs bulaşında en riskli alanlara sahte el temizleyici koymak, ellerini temizlediği zannı ile tüm temas eden halkı hastalığa teslim etmek anlamına gelir. Bunun doğal seyrinde giden bir bulaşıcı hastalığı, ‘Biyolojik silaha evirmek’ ile sonucu itibarı ile bir farkı yoktur ve sorumluları derhal bu minvalde yargılanmalıdır.
Halka karşı işlenmiş bu suçun detaylarını Diyarbakır HDP Milletvekili Semra Güzel tarafından TBMM’ye sunulan soru önergesinde görmek mümkün: “Belediye yönetimi 2 Nisan’da Dicle Üniversitesi Hastaneleri, Selahattin Eyyubi Devlet Hastanesi, Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi, havalimanı, otogar, İŞKUR binaları, Kredi Yurtlar Kurumu yurtları, PTT şubeleri başta olmak üzere kentte hizmet veren tüm kamu ile özel kurum ve kuruluşlarına dezenfektan üniteleri yerleştirmiştir. Bu ünitelere bırakılan “Aseptoman yüzde 72” isimli dezenfektanların aynı isimle Dr. Schumacher Kimya Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından üretilen “Aseptoman yüzde 72” ürününün taklidi olduğu ortaya çıkmıştır ve ürünlerin sahte olduğunun anlaşılması üzerine Dr. Schumacher Kimya Sanayi ve Ticaret AŞ tarafından ilgililer hakkında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi yaptığı açıklama ile dezenfektan ürünlerinin sahte olduğunu kabul etmiş ve Sağlık İşleri Dairesi Başkanını görevden almıştır. Fakat on gün boyunca ünitelerde kalan dezenfektanlar yüz binlerce yurttaş tarafından ellerinin dezenfekte edildiği düşüncesi ile kullanılmıştır.”
Gelelim bir başka kayyum kentine: Van. Kentin milletvekili Muazzez Orhan’ın TBMM’ye sunduğu soru önergesinden “Van ilinde hastanelerde sağlık emekçisi olmayan, sağlık alanında bir eğitimi olmayan ve daha önce hastanelerde çalışmamış İŞKUR destekli toplum yararına program (TYP) çalışanlarının hastanelerde çalıştırılmaya başlandığını” öğreniyoruz. Bilindiği üzere Corona salgınında sağlık çalışanları en riskli grupta. Hiçbir eğitim almamış kişilerin bir salgın döneminde doğrudan hastanelerde görevlendirilmesi toplum sağlığı açısından kabul edilemez bir hatadır.
Sağlık tüm dünyada ekonominin, kâr hırsının önüne geçti. Ama bir o kadar da demokrasinin tam olarak yerleşmediği ülkelerde daha belirgin olmak üzere, siyasi otoritenin bir egemenlik alanı kılınmak istenmekte. Bu anlayış gerçeklik yerine illüzyonu dayatıyor zaman zaman.
Sorsam kaç tıp fakültesi, kaç eğitim araştırma hastanesi var ülkemizde? İki yüz? Üç yüz? Ama bu cevapların bir anlamı kaldı mı ki? Bu kurumlarda en basit bir COVİD 19 tarama testi yapılmasına Sağlık Bakanlığınca izin verilmeyen bir ahvaldeyiz.
65 yaş üstü, hele bir de kronik hastalığı varsa halkın evde kalması zorunlu. Ya kamuda hekimse? Çalışmak zorunda. Oysa yüzlerce genç hekim özel sağlık kuruluşlarınca ücretsiz izne ayrılıyor. Boşuna demedi yıllarca sağlık emek örgütleri: “Sağlıkta özelleştirme sağlığa zararlıdır”.
Bir bakıyorsunuz hükümetin atadığı bir kayyum belediyesi sahte el dezenfektanı dağıtıyor, gün geliyor Eskişehir’de yoksullara 25 yıldır ücretsiz yemek dağıtan belediye aşevi hesapları İçişleri Bakanlığınca donduruluyor.
Halk görüyor, zamanı gelince yanıtını verir.
Sağlıcakla kalın.
- Özelleştirme yolunda aile hekimliği ya da sağlık hakkımız 04 Kasım 2024 04:11
- 2025 ya da sağlık: Yeni sağlık bütçesinin ipuçları 28 Ekim 2024 04:35
- Sağlıkta kayıp kuşak: 0-23 yaş arası ve AKP'li yıllar 21 Ekim 2024 04:53
- Hangi antidepresan bize eşitlik, özgürlük, adalet getirebilir ki! 14 Ekim 2024 04:00
- Koruyucu sağlık hizmetleri: Önlenebilir her ölüm cinayettir 07 Ekim 2024 04:55
- Koku ve hafıza 30 Eylül 2024 04:26
- Yapay zeka insan haklarından neden korkar? (1) 23 Eylül 2024 04:29
- Tombul kentler tombul insanlar yaratır 16 Eylül 2024 04:55
- Barış belediyeciliği: Didim 09 Eylül 2024 04:02
- Şifa kurumundan biyo-ahlak mekanına: Hastaneler 02 Eylül 2024 05:29
- Yaşamın topukla imtihanı: Bilim mahkeme salonlarına sığmaz 26 Ağustos 2024 04:45
- Bir erişkin oyunu: savaş, gıda güvencesizliği ve sağlık 19 Ağustos 2024 04:35