18 Nisan 2020 00:35

‘Akşam üstü talimat veren sayın Cumhurbaşkanım’ aynı gün uygulanacak sokağa çıkma yasağının saat kaçta başlayacağını hiç hesap etmedi mi?..

‘Akşam üstü talimat veren sayın Cumhurbaşkanım’ aynı gün uygulanacak sokağa çıkma yasağının saat kaçta başlayacağını hiç hesap etmedi mi?..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Acaba?!

***

10 Nisan 2020’nin adı; “Kara Cuma”...
Sıfatlı günler hanemizin yeni üyesi…
Henüz hafta-i devriyesini idrak ediyoruz ama…
Gündem piyasasının ‘görünmez eli’ –sanki- yeterlilik önergesi vermiş… (gibi)
Zira mevzunun tüketildiğine dair mutabakat oluşmuş… görünüyor… (İken, toplanan sofraya soru tabağı sürmek de iş mi yani!)
Sahiden de bir haftada, geniş bir yelpazede bütün varyasyonlarıyla yazılıp çizilenler koca bir külliyat oluşturur… (belki de).
Hepsine yetişemesem de…
Galiba kayda değer kısmını okudum… (‘Başıma koydum’, diyeceğim ama taklit olur; o, SS’in istifa öncesi repliğiydi, değil mi?)
Saymadım ama epeyce “Hıımmm… Bak bu da varmış… İyi yakalamış” takdiriyle kıraat ettim, çoğunu... (Göremediklerim affetsin; feyzinden mahrum kalarak cezamı ödemiş saysın.)
Derin ve deruni yaklaşımlarla…
Süleyman Soylu (SS) Bakan’ın istifa dinamiklerinin 4-5 boyutlu görüntüsü sergilendi…
Yakın-orta-uzak dönemlerde muhtemel (ve muhtemel ötesi) sonuçları projekte edildi… 
“Cumhur ittifakı”nın boy sıralaması yapıldı (SS üçüncüymüş; Perinçek’in skaladaki yerini tespit edene rastlamadım. Ama koalisyon ortağı iması ile Vatan Partisi tabelası ile karşılaştım.)…
“Tek adam rejimi” diye dövünenlerin yanılgılarını yüzlerine vuran…
‘Yok tek adam, var koalisyon’ buyuranlar arasında istifayı “Derin devletin geri dönüşü”nün işareti sayan dahi vardı... (Tek eksiği ‘geri dönen derin devlet’ hangi vakit, niye nereye kaybolmuştu acep, sualini açıkta bırakmasıydı ama olsun, “çok okunan”dı.)
Ne diyeyim; saygı duyarım…
Benim görüşüm mü?
Yüzeysel baktığımdan olacak, “mizansen”/”danışıklı döğüş”(*) kodlu yaklaşıma veriyorum reyimi…
Ve müsaadenizle…

GÜNDEMİN GERİSİNDE KALMA HAKKIMI KULLANIYORUM

Soru:
İstifa tartışması Saray’ı rahatsız etmiş midir?
Bilakis… Pek memnun kalmıştır…  
İzah edeyim:
Planlı ya da spontane (Olma ihtimali çok zayıf bittabi...)
Mizansen müzansen...O bu… Orası da var şurası da…Bak Abdülkadir Selvi bilem ne yazmış!..İyi ama sen asıl Hande Fırat’ın ‘Soylu Fırtınası’nı oku akıllım!..
(Sahi Saray maiyetindeki bu gazeteciler sizce neden “Ayrılık gayrılık var” tartışmasının alevine odun taşıyan yazılar döşenmiş olabilir?.. İktidarı zora sokma pahasına gazetecilik beklenemeyeceğine göre bunlardan, güya “perde arkası” yazıları neyin nesi oluyor?)
Uzatmayayım:

İSTİFA TARTIŞMASININ KÖPÜRTÜLMESİ, ‘SOSYAL KAYNAŞMA’ POROVOKASYONUNU DA YARATTIĞI RİSKİ DE GERİ PLANA İTTİ

Tutmadı mı; siz ona bakın:
Bir hafta boyunca neyi konuştuk:
Koronayı kitleselleştirecek “sosyal kaynaşma”nın faili olarak, “Tek adam’ın sorumluğu”nu mu?
SS’in istifasının hikmetini mi?..
Bakan SS’in istifasının derin siyasi varyasyonlarını köpürte köpürte yazıp çizme öyle bir hal aldı ki...
İstifasını yok sayarak SS’i “Mahcup eden Sayın Cumhurbaşkanım”ın o cuma gecesi verdiği talimata bir türlü gelemedik…
Altını kalınca çizerek hak ettiği vurguyu yapamadık…
Halbuki…
O “Kara Cuma” gecesi “fiziki/sosyal kaynaşma”yı provoke eden hesapsız kararın sonuçları yaşanırken, a Haber’de asli adresi vermişti, SS:
“Akşamüstü sayın Cumhurbaşkanı’mızın talimatı çerçevesinde hafta sonu itibariyle sokağa çıkma yasağı ilan ettik.” (10 Nisan 2020; saat: 23.30)
Ne muhalefetin ne de muhalif basının hak ettiği nispette mesele ederek, alınan kararda Saray’ın asıl sorumlu olduğunun ispatı olarak öne çıkarmamalarını hayretle izledim…
Halbuki ben fevkalade takıldım, şu “Akşamüstü”ne..
Zira muhakeme der ki;
“Akşamüstü talimat veren, herhalde aynı gün uygulanacak sokağa çıkma yasağının hangi vakit uygulanacağını da düşünmüş ve/ya müzakere etmiştir, açıklayıp/uygulayacak Bakan SS ile
Değil mi?

***

Saray’ın bir kez daha becerdiği şu oldu:
Neyin öne çıkarılıp neyin saklanacağı tespiti doğrultusunda…
Medya aygıtını da devreye sokarak…
Gündem belirleme/yamultma ve yönlendirme ile öfke ve tepki kontrolünün sağlanması, sevk ve idare edilerek sönümleyip yatıştırılması…
Sizi bilmem ama ben, bir haftadır uygulamalı kitle iletişim manipülasyonu dersinden çıkmış gibi hissediyorum…

(*) Mutlak ‘Tek adam’lı Osmanlı’da da Bizans Saraylarında da hep dengeler olmuş ve gözetilmiştir ve bu dengeyi kendi lehlerine dönüştürme itişmesinin bazen kanlı hesaplaşmalarla sonuçlandığı da bilinir. Entrikalar ve “klik kavgaları” Padişah Saraylarında dahi hesaba dahil “kural” sayılırken, koca “Türkiye pastası”nın paylaşımı ve paylaşımın idaresi için de elbette bugün İktidar içi tepişme vardır ve olacaktır… Ama Saray içi ‘kavga’… Soylu’nun istifasında bu klikler arası husumetin sanıldığı gibi bir payı olduğunun sanmasak da son hadiseyle Soylu’nun bir figür olarak sivrilmesi/güç kazanması elbette mümkün. Burada itiraz edilen, bu itiş kakışın rejimin ana karakterini değiştirmeye aday bir çekişme olarak sunulmasına…  

Satır altından notlar…

ÇAKICI AFFI

Af, namıyla anılmalı…
“Rahşan Affı” mesela…
Süfli son dakika çalımlarıyla…
Barışları… Demirtaş ve Alınakları...
Hasta siyasi tutuklu ve hükümlüleri demir parmaklıkların arkasında bırakan bu af, hangi sıfatla kayda geçmeyi hak ediyor?
Gözü hâlâ gazetecilikte eski meslektaşım, sevgili bir arkadaşım aradı…
“Çakıcı Affı” dedi...
İsabet kaydetti…
Devlet Bahçeli korona morana dinlemeyip hazirunda yer aldı ve geçirdi Çakıcı Affı’nı..
Bahtiyar olmalı Bahçeli, 2018’de ziyaret ettiği hükümlü “Ülküdaşım” Çakıcı’ya verdiği sözü tutmuş olmanın huzuruyla…
AKP’liler de Bahçeli’nin ısrarından kurtulmanın saadetini yaşıyordur, ayrıyeten...
Korona amentüsü neydi?
Bu zor günlerde birlik ve beraberlik içinde olalım, siyaset yapmayalım…
Yapmıyoruz zaten…
Yıkaya yıkaya kullandığımız maskelerin yanına, çamaşır ipine astık siyaseti de...
No problem!.  

GERİ ÇAĞIRMA HAKKI TANINSAYDI MUHALEFET SIRALARI NE OLURDU?

Kemal Kılıçdaroğlu, koronavirüs salgını nedeniyle Meclisin 45 gün kapatılmasına içerlemiş.
“Milli Mücadele’de bile açık olan Meclis niye kapatılıyor; bunu doğru bulmuyoruz demiş…” (15 Nisan 2020)
Güzel demiş amma…
TBMM pratiği aksini gösteriyor…
Zira muhalefet milletvekilleri zaten ‘salgın tatili’ne girmiş:
Siyasi tutukluları kapsam dışı tutan ve “Çakıcı Affı” namıyla anılması icap eden son infaz yasa tasarısı oylamasına kaç muhalif milletvekili katıldı/hayır oyu verdi?
51.. Yazı ile –sadece- El-li-bir!..
İyi Parti’si Saadet’i kenarda dursun
CHP (139) + HDP (61) +TİP (2) milletvekillerinin toplamı ne yapıyor:
232…
Ama İyi Parti ve Saadet gibi Meclis muhalefetinin de ‘hayır’ dediği Çakıcı Affı’na, evet, sadece 51 milletvekili hayır oyu veriyor…
Diğerleri nerede?
Dahası:
Bu ilk mi; değil!!..
Hatırlatayım:
“Termik santrallere ‘öldürme izni’ veren maddenin kabul edilmesine, oylamada muhalefetten ‘eser miktarda’ milletvekili” katıldı (25 Kasım 2019):
CHP’den 25, HDP’den 4, İyi Parti’den 7 milletvekili…
Sakın “Sonucu belli oylama, katılsak ne olacaktı” mazeretine sığınılmasın, (yine) “Madem öyle e ne işiniz var o halde Mecliste” sorusu yapışır yakalara...
Nitekim, bkz. Çiğden Toker’in Sözcü’deki yazısı:
Adaletsiz infazda 51 ret (15 Nisan 2020)
Bari siz utandırmasaydınız akideşlee size güvenenleri…
Yazık!!
Gel de -bir kez daha arama şu- devrimci prensibi; seçenlerin seçtiklerini geri çağırma hakkını!!..

KARAKTER SİLİNMESİ…

Gazeteciler, tarihin mutfağına erzak taşır
Aşağıdaki satırlar, mutfak envanterine kaydolsun (Ve afiyet olsun üstad!)…
İleride ‘Saray rejimi günlerinde gazetecilik’
konusunu çalışacaklar, mutlaka devrin gazeteci tipolojisini (de) çıkarmak isteyecektir… (istemeli).
Bu bapta takdimimdir:
İşte maiyet medyasında iş gören gazeteci profilinden iki misalin misali:

***

Geçenlerde Haşmet Babaoğlu’nun “pislik”ini okumuştuk:
“Haşmet Babaoğlu’nun ‘pislik’ kazası
Sabah Gazetesi Yazarı Haşmet Babaoğlu, sağlık çalışanlarına alkışlı destek verenlere Twitter hesabından ‘Pislikler’ dedi. Erdoğan alkışlı destek verdi. Haşmet Babaoğlu Twitter hesabını kapatıp kayboldu.(gazeteduvar, 21 Mart 2020)
Çok geçmeden ikinci vakayı öğrendik:
“Star Yazarı Ersoy Dede, İB Başkanı İmamoğlu’nun başlattığı bağış kampanyasını, ‘Anlamıyorum ki, İstanbul Belediyesine neden para veriyoruz biz. Sosyal belediyecilik gereği destek olacaksanız olun.’ itirazıyla eleştirdiği tweetini, Erdoğan’ın bağış kampanyası başlatmasının ardından sildi.
‘Anlamlı’ bulduğu Erdoğan’ın kampanyasına destek istedi.” (31 Mart 2020)
Sizce bunların sildikleri sadece tivıttırdaki 140 karakter mi, yoksa..?

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa