19 Nisan 2020 23:59

NBA’i değiştiren emek mücadelesi -2: NBA tekeline karşı ‘siyah ligi’ ABA’in etkisi

Fotoğraf: Bilgin S. Şaşmaz/AA

Paylaş

Geçtiğimiz hafta NBA’i değiştiren emek mücadelesinin başlangıcı olarak 1964 All-Star boykot girişimini yazmış ve onun sonraki adımı olan, Oscar Robertson’ın merkezinde olduğu “1976 devrimi” ile devam edeceğimizi duyurmuştuk. Ancak tüm bu sarsıntıları doğuran dönemin spor endüstrisinin ekonomik temellerini daha net ve ayrıntılı bir şekilde ortaya koymanın önemli olduğunu düşünüyorum. Bu yüzden izninizle Oscar Robertson ve arkadaşlarına neden “Tekelleri dize getiren” anlamına gelen “Trustbuster” benzetmesi yapılıyordu, NBA’in tekel özelliği nasıl şekillenmişti, bunları hatırlatıp Robertson’ın destansı itirazına öyle devam edelim diyorum.

ABD ve Kanada’nın büyük kentlerini kapsayan, birleşik bir basketbol ligi oluşturma fikri 2. Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıktı. Aynı zamanda hokey maçlarına ev sahipliği yapan salonları çalıştıran hokey kulübü sahipleri gelirlerini artırmak istiyordu ve basketbol fena bir fikir gibi durmuyordu. İlk olarak Boston Garden’ın sahibi, Eski Hokey Koçu Walter Brown’ın (Celtics’in kurucusu) aklında yeşeren bu plan kısa sürede ete kemiğe büründü. 1946’da Doğu’nun büyük sanayi kentlerinde oluşturulan takımlarla BAA kuruldu. İlk Başkan Maurice Podoloff aynı zamanda Amerikan Hokey Ligi’nin başındaydı. BAA, 1949’da daha küçük ama yine Doğu ağırlıklı kentlerin takımlarına ev sahipliği yapan NBL’le birleşti ve bugünkü NBA tarih sahnesine giriş yaptı.

Basketbolun hızla artan popülaritesini arkasına alan NBA, bir anda hokey patronlarının ek gelir kapısı olmanın ötesinde bir anlam kazandı. Ancak hokeycilerin komutasındaki ligin maçları, ekipmansız bir kör dövüşünü andırıyor, bu da gittikçe önem kazanan televizyonların ilgisini çekmesine yetmiyordu. 1954’te 24 saniye kuralının getirilmesi milat oldu. Artık hız ve atletizmin önem kazanacağı bir devir kapıdaydı. Bunu ilk fark eden Boston Celtics Koçu Red Auerbach oyununu buna göre şekillendirdi. “Hokeyci basketbolu”ndan kurtuluş, atletizmle birlikte yetenek ve zarafetin baş role geçmesi anlamına geliyordu. Artık siyah Amerikalıların önünde durmak kolay olmayacaktı. Yine de NBA patronları adı konulmamış bir “ırk kotası”nı uzun süre muhafaza etti.

NBA sahip olduğu güçle bir tekel konumundaydı ve bu “Ne isterse yapabilmesi” anlamına geliyordu ama ciddi çıkar çatışmaları da baş göstermeye başladı. Los Angeles’ta takım sahibi olması engellenen Harlem Globetrotters’ın beyni Abe Saperstein, 1961’de ABL’i kurdu. Bu ligin ömrü kısaydı ama üç sayılık atış gibi yenilikler ve bunun oyunu ne kadar enteresan hale getirebildiği ortaya konmuştu. 1967’de bu kez çok daha güçlü bir altyapıyla ABA kuruldu. NBA’in bu hamleye verdiği yanıt büyük kentlerde takımlar oluşturarak ABA’in yayılımını engellemekti. Nitekim 1966’da 10 olan takım sayısı 1970’te 17’ye çıkmıştı. Bu, ABA’i küçük kentlere ve küçük salonlara sıkıştırıyor, böylece gelirlerini düşürüyordu ama ABA’in de cesur hamleleri vardı. Her şeyden önce basketbolculara çok daha iyi maaşlar öneriliyor, böylece “Emeklilik hakkı bile olmayan” NBA oyuncularına önemli bir alternatif yaratılıyordu. İkincisi NCAA’in dayattığı, temelde bir sömürü mekanizması olan “Draft hakkı kazanabilmek için 4 yıllık üniversiteden mezuniyet şartı” geçersiz kılınıyor, bu da bir an önce para kazanmak zorunda olan çok sayıda basketbolcuya cazip geliyordu. ABA tüm bu özellikleriyle kısa sürede sokaktaki basketbolla çok daha kolay özdeşlik kurulabilen, NBA’den çok daha eğlenceli, enerjik ve genç bir “siyah ligi” haline geldi. Beyazların siyahların atletizminden duyduğu korku nedeniyle basketbol kültürüne “rakibe saygısızlık, “kabalık” gibi  yerleştirdiği smaç ve üç sayılık atış, oyunun önemli bir parçasıydı. All-Star maçları yan yarışmalarıyla (smaç gibi) çok daha eğlenceliydi. NBA’de olmayan blok ve top çalma istatistikleri de tutuluyordu.

Kısacası bugün NBA’i NBA yapan neredeyse her şey 1967’de ABA ile hayat bulmuştu. Aynı yıl Oscar Robertson’ın önderliğindeki NBA oyuncuları ise hâlâ ’64’te boykot tehdidiyle elde ettikleri kazanımları hayata geçirmeye uğraşıyordu. Bunun için ’67 playofflarını boykot gündeme gelmişti. Artık NBA’in tekel konumu sarsıntıdaydı ve çoğunluğu siyah olan oyuncular tıpkı salonların dışındaki kitleler gibi harekete geçmişti.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa