21 Nisan 2020 20:45

Van'da yardım dağıtan AKP'li belediyeler neydi peki?

Tatvan Belediyesinin Elazığ'daki depremzedeler için topladığı yardım.

Fotoğraf: DHA

Paylaş

23 Ekim 2011 tarihinde gerçekleşen ve yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği Van depreminin ardından, en fazla zarar gören köyleri tek tek dolaşırken yüzlerce kare fotoğraf çekmiştim. Yaşanan büyük insani drama tanıklık ederken, dikkatimi çeken ayrıntılardan biri de, AKP’li belediyelerin parti amblemlerinin olduğu büyük belediye araçları ile orada olmasıydı.

Tek başına iktidarda olan bir parti, halkın vergileriyle oluşan devlet bütçesi ve çeşitli desteklerle sağlanan kaynakları, normalde devletin ilgili kurumları ve kadroları eliyle dağıtmalıdır. Normal prosedür budur.

 Ancak bölge illerinde Kürt siyasi hareketini geriletmeye çalışan iktidar, halkın yardıma muhtaç olduğu en acılı anında ona ‘AKP eli’ uzatmayı tercih ediyordu. O fotoğraflar arşivlerde duruyor.

Ve tarih 20 Nisan 2020. Cumhurbaşkanı Erdoğan, video konferans yöntemiyle toplanan kabine toplantısından sonra konuşuyor: “Maalesef CHP’nin başını çektiği bir kesim yine bozgunculuk peşinde koşuyor. CHP’li ne yapıyor? Cumhurbaşkanlığını, Sağlık Bakanlığını, İçişleri Bakanlığını, diğer bakanlıkları, valiliği, kaymakamlığı hiçe sayarak kendi başlarına yardım toplamaya, ekmek dağıtmaya, hastane kurmaya benzeri işler yapmaya kalkışıyorlar. Asli işlerini yürütemeyen CHP’li belediyelerin ısrarlar ve salgınla mücadele kurallarını hiçe sayarak giriştikleri bu tür faaliyetlerin amacı halka hizmet vermek değil şov yapmaktır. Özellikle İstanbul, Adana ve Mersin belediyelerinin hafta sonu uygulanan sokağa çıkma yasağı sırasındaki sergiledikleri tavrın başka hiçbir izahı yoktur. (…) Bu tür teşebbüsler geçmişte FETÖ ve PKK gibi örgütler tarafından da denenmiştir. Buradaki amacın milletimizin takdirle takip ettiği sağlık, gıda, güvenlik, ekonomik destek, sosyal yardım hizmetlerini itibarsız hale getirmek olduğu açıktır.”

İktidardayken bile depremzedeye AKP’nin amblemini taşıyan belediye araçları ve görevlileriyle yardım götürmekte bir beis görülmüyor, ama muhalefete ait belediyeler, koronavirüsün ağır sonuçları karşısında mağdur duruma düşmüş olan yurttaşlara yardım için harekete geçince “FETÖ ve PKK” yöntemi uygulamış oluyorlar(!)

Aynı konuşmada Erdoğan, “Sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarımıza ramazan ayında ihtiyaç sahiplerine dağıtılmak üzere 500 milyon lirayı aşkın ilave kaynak sağladık” cümlesini de kullandı. Hangi vakıflardır bunlar? AKP ile bağlantılı vakıflar olduğuna şüphe yok.

Ayrıca pandemi döneminde 65 yaş üstü insanların bulunduğu evlere gönderilen kolonya ve maskelerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adı yazılı poşetler içinde gönderilmiş olması da -bize geldi, oradan biliyorum-, partili bir cumhurbaşkanının kişisel propagandası olmuyor mu?  Sonuç olarak o kolonya ve maskelerin parasını kendisi ödeyerek kişisel bir hediye göndermiyor.

Sınıf egemenliğine dayalı sistemin yönetme matematiği, egemen olan sınıfın kendi çıkarını tüm toplumun çıkarı olarak sunabilmesi esası üzerine kuruludur. Buna özet olarak siyasi hegemonya diyoruz. Ancak aşınan meşruiyetin zor yoluyla tahkimini de geçelim, kendisinin dışındaki siyasetleri gayrimeşru olarak sunmayı bile devlet zoruyla yapar hale gelmek, ciddi anlamda bir güç yitimi demektir. Tek başına otoriterlikle açıklanamayacak bir büyük tedirginliğin ifadesidir bu.

Bu noktada muhalefetin alacağı pozisyon da, bu gerçekliği atlamayan bir pozisyon olmalıdır. Senin yaptığın ve siyaseten seni halk nezdinde güçlendirebilecek her şey, iktidar tarafından ‘terör’ bağlamı içine sokuluyorsa, attığın her geri adım, siyaset yapma hakkının iktidar eliyle ilgasına boyun eğmek, bu açık siyaset tasfiyesini baştan kabul etmek anlamına gelir.

İktidarın kendi tabanını konsolide etmek ve olası zemin kaymasını önlemek amacıyla diri tuttuğu kutuplaşma siyaseti parçası olmamanın en kestirme yolu, dik durmak ve halkla bir seçmen hukukunun ötesinde yakın bir ilişki kurmaktan geçiyor.

Son yerel seçimlerde büyük kentleri kaybetmiş olmanın iktidarda yarattığı tedirginlik, gelecekte iktidarı kaybetmeye dair büyük korkuyu da güncel tutuyor iktidar açısından.

Dolayısıyla bu basit bir ‘yardım’ dalaşması değil, içinde büyük bir korku ve hırs saklı olan bir iktidar savaşı.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa