Uzaktan...
Fotoğraf: Göksel Cüneyt İğde/AA
Eski bir bakan söylemişti. Kim olduğu değil, ne dediği önemli olduğu için detaya girmeye gerek yok. Her ne kadar sonradan yeni eğitim bakanlarından biri, “Yok yahu o öyle demek istememişti. Yanlış anlaşıldı Emrullah Efendi” dediyse de zamanın Maarif Nazırı demişti bir kere.
Ne demişti devletli?
“Şu mektepler olmasaydı, ben bu maarifi ne güzel idare ederdim.”
Alın işte, sonunda mektepler yok oldu. Sadece mektepler mi? Üniversiteler de yok oldu. Yok olmadı da sanallaştı, buharlaştı. Bunun adı da “Dijitalleşme” oldu.
İyi mi?
Taraftar muhtelif. Bir kısım ileri teknoloji meraklıları durumdan memnunlar. Bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak hayaliyle okullardan kurtulduklarını, evlerindeki 25’e 35 santimetrelik ekranla dünyanın bilgisini alarak eğitileceklerini sanıyorlar. Diğer bir kısım da ileri temas tarafında. Michio Kaku’nun “Mağara Adam” teorisinin peşinde. Bilim ve teknoloji ne kadar gelişirse gelişse de, istediğimiz her şey evimizin tuvaletine kadar ayağımıza gelse de, insanların her zaman bir arada olmayı tercih edeceklerine, sanal dünyada en güzel futbol oyunları yaratılmış olsa da meraklıların yine stadyumları doldurup küfür edeceklerine inanıyorlar.
Kaku, sanki virüsü bilir gibi, neredeyse on yıl önce yazdığı “Geleceğin Fiziği” kitabında bu günleri tarif etmiş.
Hele bir de “Yapay zeka”cılar yok mu? Dünyanın en gelişmiş(?) robotunu, ki muhtemelen Japon’dur ve gireceği en basit IQ testinden sıfırın üzerinde bir not alması mümkün değildir, millete “zeka” olarak sunuyorlar.
Oysa insan, 5’i bildiğimiz, 6 duyu ile doğuyor ve insanoğlu robotlara bunun ancak 3’ünü öğretebilmiş. Yani en zeki robot daha koku almayı bile bilmiyor. Tat almayı zaten bilmiyor. Hele insanın gözlerinin içerisine bakıp ne düşündüğünü anlaması hiç mümkün değil, çünkü beynin içerisinde dönen tilkilerden hiç haberi yok.
Şimdi dönelim buharlaşan okullara, “Uzaktan eğitim olur mu?” sorusu ve sorununa. Bence olmaz. Sadece bence değil, zaten olmaz. Olsa olsa uzaktan öğretim olur. O da kör, topal. Eğitim bilgi yüklemesi değildir. Vücut dilini, el hareketlerini, hatta kokusunu hissetmediğimiz, sadece görme ve duyma duyularımıza seslenen öğretmenden ekranda olsa olsa sıradan ansiklopedik bilgiler alırız. Aslında bunun için öğretmenin ekran görüntüsüne de ihtiyaç yoktur ya, kitap okumaya gönüllü olmadığımız için, en azından zorla da olsa ekrandan bir şeyler dinleriz, dinlersek. Sınıfın penceresinden uzaklara dalan öğrenciye tebeşir atıp “Dalma” diyemeyen 2 boyutlu öğretmen ne işe yarar?
Üniversitelere hiç girmeyelim. Üniversite bir öğrenci, bir hocadan mı ibaret? Nerede kantin sohbetleri, nerede topluluk faaliyetleri?
Bir virüs geldi ve hayatlarımızdan 3 ayı aldı götürdü. Belki daha da götürecek. Şimdi belki mecburuz uzaktan bir şeyleri halletmeye en azından zamanı boş geçirmemek adına ama bunu geleceğin yaşam tarzı yapmaya çabalayan kafaları, postmodern söylem tuzağına düşmeden, eleştirmeli ve söylemlerimizde kullandığımız dile dikkat etmeliyiz.
- Esaaad 12 Aralık 2024 05:18
- Zekai Çıngıllıoğlu 05 Aralık 2024 04:49
- Niye dövüyoruz? 28 Kasım 2024 04:37
- Kanal İstanbul 21 Kasım 2024 04:54
- Ormanlarımız için direneceğiz 14 Kasım 2024 04:31
- Zııt Erenköy 07 Kasım 2024 04:22
- BARIŞ 31 Ekim 2024 04:21
- Bölünmez bütün 24 Ekim 2024 04:41
- Martı başı 1 buçuk 17 Ekim 2024 04:28
- Öcü 10 Ekim 2024 04:50
- Siyaseten palavra 03 Ekim 2024 04:38
- Gömün 26 Eylül 2024 04:16