23 Nisan 2020 20:35

Eski krizlerin yeni tezahürleri

DHA

Paylaş

Konu İdlip.

Aslında İdlip’te, sahada 5 Mart’tan beri beklenenin, tahmin edilenin dışında pek gelişme yok.

Beklenen neydi?

  • Türkiye-Rusya ve Suriye güçlerinin sahada çatışmasına engel olacak kısa süreli bir sükunet dönemi.
  • İdlip’i kontrol eden HTŞ’nin rahatsızlığının iyice artması
  • Türkiye’nin ‘politika değişikliği’ sayılamayacak düzeyde de olsa Rusya ile bir kez daha tansiyonu yükseltmekten kaçınarak hareket etmesi.

5 Mart Moskova, Putin-Erdoğan görüşmesinin İdlip sorununun bir sonraki bölümüne geçmeden önceki kısa süreli ara geçiş dönemi olduğunu söylemek yanlış olmaz.

O arada korona salgını krizi patladı ve bu geçiş dönemi birkaç hafta daha uzun sürdü. Ancak salgın da İdlip’te iyice sıkışan havanın baskılanmasına yetmedi. Nihayetinde, bir tarafta Türkiye, diğer tarafta Suriye ordusu İdlip’teki hatlarına yığınaklarını arttırırken içeride sıkışan silahlı grupların huzursuzluğu iyice yükselmeye başladı. Bu huzursuzluk Türkiye’ye tepkiler olarak yansımaya başladı.

Türkiye ve Rusya’nın M-4 Karayolu civarı dahil birkaç noktada ortak devriyeleri iş birliğinin nişanesi olarak devam ederken Türkiye, Rusya ve İran dışişleri bakanlarının bir kez daha görüşmesine sebep olan gerginlik de yükselişte.

3 ülkenin dışişleri bakanlarının telekonferans yoluyla görüşmesinin ardından yapılan açıklamalarda Suriye’nin toprak bütünlüğü, radikal gruplarla mücadele, sorunun çözümü için azami gayret ve iş birliği, sivillerin durumu gibi aşina olduğumuz ifadeler yer aldı.

Ancak gerek siyasi kulislerden sızanlar ve sahadaki gelişmeler İdlip meselesinin artık bir sonraki ve belki de son aşamasına girmeye başladığını gösteriyor.

3 bakanın görüşmesinden hemen önce İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif, Şam’daydı. Esad ile görüşen Zarif’in ziyaretine ilişkin detay verilmedi.

Bu arada Moskova-Şam arasında da son birkaç gündür yoğunlaşan bir görüşme trafiği yaşandı.

Peki bütün bunlar neye işaret ediyor? Daha da önemlisi “İdlip krizinin bir sonraki ve belki de son aşaması” ne demek?

Mevcut duruma bakıldığında;

  • İdlip, Türkiye’nin Suriye sahasında varlığını sürdürmesi için çok önemli ama Rusya ve İran bu konuda tavize yanaşmıyor. Diğer taraftan Türkiye kadar Rusya ve İran da sahada özellikle resmi güçler arasında çatışma ihtimalinden kaçınmaya çalışıyor.
  • Rusya ve İran açısından özellikle Trump dönemi politikaları ve yaptırımların sıkılaştırıldığı bir dönemde NATO üyesi ve Batı ile ilişkileri olan bir ülke ile iş birliği oldukça önemli.
  • Türkiye, özellikle Suriye’nin kuzeyindeki Kürt yerel yapılanmalarından ve olası senaryolardan çok rahatsız ve ABD ile bu konuda derin bir fikir ayrılığı yaşarken, Rusya ve İran ile aynı bakışa sahip. Ancak Şam ile temas kurmaktan ısrarla kaçınması “Suriye’nin kuzeyi meselesi”nde Türkiye ve Rusya arasında fikir ayrılığının çözülememesine sebep oluyor.
  • Şam kadar Rusya ve İran da Suriye’de normalleşme sürecinin başlamasını, Suriye’nin bölge siyasetine geri dönmesini, Türkiye dahil bölge ülkeleri ile asgari düzeyde de olsa ilişkilerinin başlamasını istiyor. Ancak mesela Türkiye, Şam’da Esad’ı görmek istemiyor ve kendisine yakın grupların yeni siyasi sürece dahil edilmesini istiyor. Bölge ülkelerinden bazılarının ön şartı Tahran-Şam ilişkilerinin sınırlandırılması iken, bazıları Şam’ın ABD dahil batı blokuna karşı esnek bir politik çizgi belirlemesini istiyor.
  • Bu arada, Rusya’nın Suriye’deki varlığı Suriye’den çok daha büyük bir yol haritasının ilk adımıydı. 2011 başlarından itibaren her ne kadar İran ile Rusya aynı çizgide olsalar da ne bölgedeki çıkarları ortak ne de uzun vadeli hedefleri. Mesela, Rusya İsrail ve Suudi Arabistan gibi İran’ın kıyasıya çekiştiği bölge ülkeleri ile ilişkilerini çeşitlendirip derinleştiriyor. Henüz gündemde olmasa da iki ülke arasında önümüzdeki süreçte Akdeniz’deki enerji kaynakları mücadelesinin tetiklediği bir de enerji sorununun belirginleşmesi muhtemel. Kısacası, Rusya da İran’ın Suriye’deki ve Suriye üzerinden bölgedeki hamlelerini pek onaylamıyor. Bu durum iki ülke arasında silahlı çatışmaya veya açık mücadeleye dönüşmez ancak Rusya’nın İsrail’in veya Suudi Arabistan’ın hamlelerine sessiz kalmak gibi yaklaşımları İran’ın iyice sıkışmasına sebep olabilir.
  • Rusya, Suriye’deki sürece Suriye’nin resmi daveti ile dahil oldu ancak Şam’dan zaman zaman “Türkiye’ye fazla tolerans gösterildiği” gibi tepkiler ve Rusya-İsrail-Suudi Arabistan ilişkilerinin derinleşmesine karşı rahatsızlıklar yükselebiliyor. Bu durum Şam’ın her şartta İran’ın yanında olacağı anlamına gelmiyor. Çünkü Şam’ın bölge siyasetine geri dönmeye, üstündeki yaptırımları az da olsa kırmaya ve en azından yeni yatırımlara; kısacası paraya ve siyasi desteğe ihtiyacı var. Şam ve Tahran arasındaki ilişkiyi etkileyecek tek mesele “mecburiyetler” değil. Kamuoyuna çok yansımasa da İran’ın bölgedeki bazı hamleleri Şam’ı zorladığı veya zor durumda bıraktığı biliniyor.

Peki bütün bu meseleler nasıl oluyor da İdlip’te kilitleniyor?

  • İdlip, Suriye’nin yeniden toparlanma ve imar sürecinin önündeki en önemli engel durumunda
  • İdlip meselesi, yeni anayasa-referandum ve seçim süreçlerini şekillendirmeye çalışan ülkelerin/tarafların çekişme sahası.
  • İdlip, Rusya-İran ve Şam gibi tarafların birbirleri ile ilişkilerine doğrudan yansıyacak kadar komplike ve kritik.
  • İdlip ve Suriye’nin kuzeyindeki durum da birbirlerine eklemli hale geliyor. İdlip’in çözülmesi sıranın ikinci meseleye geleceği anlamına geliyor. Bu da bir taraftan Kürtlerle Şam arasındaki görüşmelerin seyrini etkilerken diğer taraftan İdlip sürecine dahil olan Türkiye-Rusya ve İran arasındaki müzakere ve pazarlıkların içeriğini şekillendiriyor. Aslında bu pazarlıklar sürecine ABD, Suudi Arabistan, Mısır gibi ülkelerin de dahil olduklarını gözden kaçırmamak gerek.

İdlip meselesinin doğrudan Türkiye içine yansıyan-yansıyacak olan boyutları da var ancak Türkiye-Rusya ve İran ilişkileri bağlamı ile sınırlandıracak olursak;

Silahlı grupların 3 ülkenin müdahalesi ile Halep’ten çıkarılması nasıl Suriye’deki vekalet savaşının silahlı faslının bitişi olduysa 5 Mart’ta Moskova’da yapılan İdlip anlaşması da İdlip ve dolayısıyla Suriye’de vekalet savaşının siyasi boyutunun başlangıcı olarak değerlendirilebilir.

Vekalet savaşının siyasi boyutunda silahın ve silahlı grupların yeri olur mu? Elbette olacak. Tarafların sahada arada birbirbirlerine kararlılıklarını gösterme niyetiyle hamlelerde bulunması beklenebilir ancak önümüzdeki haftalarda İdlip içindeki durumdan çok oradaki silahlı-cihatçı grupların bekasını, Türkiye’nin desteklediği silahlı ve siyasi grupların yeni sürece entegre edilmesi için yapılan sert pazarlıkları, Rusya’nın ABD ile daha sık karşı karşıya gelişini konuşacağız gibi görünüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa