28 Nisan 2020 20:00

Lütfen biraz vicdan

Emrullah Gülüşken ve ailesinin İsveç'ten ambulans uçakla getirilmesi.

Fotoğraf: AA

Paylaş

“Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” sözünü bizim ülkede muhafazakar hükümetler sıkça kullanır.

Bize de halk adına yaptıklarının çetelesini tutmak düşer.

Bazı fotoğraf kareleri yüzyıl geçse de unutulmaz, dünyaya mal olur. Misal 2011 Van depreminde 13 yaşındaki Ercişli Yunus’un fotoğrafı.

Reuters Foto Muhabiri Ümit Bektaş çekmişti fotoğrafı; enkaz altından uzun saatler ardından umutla bakan bir çift göz ve omuzunda cansız bir insan eli. Van depreminin simgelerinden biri haline geldi. Omzunda cansız bir el, saatlerce beklemişti üstüne yıkılan betonların kaldırılmasını.

Kurtarıldığında Erciş Devlet Hastanesine koşup görebildi oğlunu Mevsimlik İşçi Yusuf Geray. “Durumu iyi” dediler orada, “Erzurum’a nakledeceğiz”. Ama kara yolundan ambulansla 5 saatlik Erzurum sevkine yüreği dayanmadı. Hava ambulansı olsaydı şimdi yaşıyor olacaktı. Tarih 2011,  hükümet AKP.

Murat Akçalı: Yaşamı boyunca öğrencilerine barışın değerini anlatan bir öğretmendi, barış için Ankara’ya gitti, 10 Ekim Ankara Katliamı’nda ağır yaralandı. Ölüm riski vardı, ayrıca kırıkları. Misal iki kolu alçıdaydı. Yaşadığı kent İzmir’e hava ambulansı ile nakli 5 gün sonra gerçekleşiyorken uçakta bir bebek hasta gördü başına getirileceklerden habersiz. Derken hava ambulansı İzmir’e değil Denizli’ye iner, O dönem gerek basında gerekse TBMM konuşmalarında yer aldığı üzere “Diğer hasta dönemin sağlık bakanının bir yakınıdır”. Ama hava ambulansı orada kalır. Denizliden bir kara ambulansı ile önce Selçuk’a getirilip yol kenarında bekletilir oradan bir başka kara ambulansı ile İzmir’e yola çıkılır. Tarih 10 Ekim 2015, hükümet AKP, Sağlık Bakanı Mehmet Müezinoğlu.

Van’ın Gürpınar ilçesine bağlı Yalınca köyünün Çeli mezrasında yol kapalı olduğu için sağlık hakkı ile tanışamadan ölen 3 yaşındaki Muharrem Taş’ın fotoğrafı da yakın tarihimizin unutulmazlarından. Hani bedeni bir çuvalda babasının sırtında taşınan Muharrem. Tarih şubat 2014, hükümet AKP, hava ambulansı mevzusu zaten yok.

Geldik bugüne, COVID-19 günlerimize. Bir hava ambulansı havalanır, İsveç’te ikamet eden bir COVID-19 pozitif yurttaş devlet olanakları ile ülkeye getirilir. Madem  “Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır”  diyenlerden bu hükümet, biz de hasta/devlet olanağı ile hava ambulansı bağlamında hafıza tazelemesi yapmış olalım. Haklı olarak okur soracaktır, “bu hasta kimin yakını, ya da Sağlık Bakanı’nın hemşehrisi mi” diye. Bu bahisle Ekşi Sözlüğe bakmak yeter.

Sahi büyükelçiler ne güne duruyor? Bu ülkenin bir yurttaşının yurt dışında tedavi olması için çaba harcamıyorlar mı? Her talep eden bir uçakta, kişiye tahsis edilmiş devlet hava ambulansıyla bir şehirden ötekine, bir ülkeden bu ülkeye götürülecek mi artık? Haber içeriklerine göre İsveç’ten Türkiye’ye özel hava ambulansı bedeli 27 bin avro imiş. Sahi biz de neden COVID-19 tarama testleri yeterince yapılamıyor? Ülkede sağlık çalışanı sayısı 1 milyonu aşkın. Oysa bugüne kadar tüm ülkede yapılan test sayısı 1 milyona ulaşmadı. Yani sadece sağlık çalışanlarına yapılsaydı bile yetmeyecek test oranı. Sormak yurttaş olarak görevimiz: 27 bin avroya kaç bin kişiye COVID-19 tarama testi yapılabilirdi?

2011 Van depreminde kara yoluyla gönderilip ölümü kolaylaştırılan 13 yaşındaki Yunus Geray, 10 Ekim Ankara Barış Mitingi katliamında ağır yaralanan ve “torpilli hasta” gazabıyla kara yolu ile nakledilen ağır yaralı Öğretmen Murat Akçalı , ölüsü babasının sırtında çuvalda taşınan 3 yaşındaki Muharrem Taş’ın öyküleri hâlâ yüreğimizi paralıyor. Ve, İsveç / Türkiye hattında bir hava ambulansı! Vicdan, en azından biraz vicdan...

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa