29 Nisan 2020 20:42

Libya'da yeni bir sayfa açılırken

Libya'da savaşçılar

Fotoğraf: AA

Paylaş

Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı General Hafter önceki gün yaptığı basın açıklaması ile kendini ülkenin lideri ilan etti.

Hafter’i ‘terörist’ olarak tanımlayan Türkiye bu çıkışa sert tepki gösterdi. ABD ve Rusya, görünüşte ‘tepkili’, satır araları ve sahadaki durum göz önüne alınarak değerlendirildiğinde ‘Şimdi zamanı mı bunun?’ şeklinde yorumlanabilecek açıklamalar yaptı. Ancak her iki ülkeden de Hafter’e yönelik caydırıcı nitelikte karşı hamle gelmesi pek olası görünmüyor. Hafter zaten bölge ülkelerinden Suudi Arabistan ve Mısır’dan askeri, siyasi, iktisadi destek alıyor epeydir.

Son olarak da Şam’da Suriye basınına göre ‘temsilcilik’, Hafter ve Temsilciler Meclisine yakın kaynaklara göre ‘elçilik’ açılmıştı. Bu girişimin Suriye ile ilişkileri pazarlıklar çerçevesinde süren Mısır ve Suudi Arabistan’ın bilgisi dışında gerçekleşmesi mümkün değil. Temsilcilik açılmasını bu iki ülkenin Suriye’ye bakış açılarının değişmeye başladığı şeklinde de yorumlamak yanlış olmaz. Temsilcilik meselesinde en önemli nokta Rusya’nın pozisyonu.

Şam’ın, Arap Ayaklanması öncesinde Libya Lideri Kaddafi ile ilişkileri oldukça iyiydi. Şam, ayaklanma döneminde Arap Ligi/Birliği Libya’ya yönelik hava sahasının uçuşa kapatılması dahil çeşitli kararlar alırken bunlara karşı çıkmıştı. Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim ile Arap Ligi üye ülkelerinin dışişleri bakanları arasında çok sert tartışmalar da yaşanmıştı. Şam, Kaddafi’nin devrilmesinde katkısı olduğunu düşündüğü için Hafter’e soğuk bakıyordu. Bu nedenle, Hafter tarafının Şam’da temsilcilik açmasının yanı sıra ilk ‘diplomatik’ ofisini açtığı yerin Suriye olması da dikkat çekici. Tabii bütün bunların Rusya’nın onayı, bilgisi ve hatta isteği ile gerçekleşmiş olabileceğini göz önünde tutmak gerek.

Velhasıl temsilcilik açılışı bir takım gelişmelerin yolda olduğunun ilk işareti oldu.

Libya’da Kaddafi devrildikten ve linç edildikten sonra kaos dönemi başladı. Çok sayıda aşiretin etkin olduğu petrol ülkesi Libya’da bölgedeki birçok ülkede olduğu gibi El Kaide’ye bağlı örgütler bazı bölgeleri ele geçirdi. Petrol üretimi durmadı ancak güvenliğe bağlı olarak siyasi çok başlılık kaotik durumu daha da derinleştiren faktörler olarak bir süre devam etti. Nihayetinde Birleşmiş Millerlerin araya girmesi ile Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti ve Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi merkezli bir sistemin çerçevesi oluştu. Sahirat anlaşması adı verilen bu sürecin ardından Libya genel olarak ifade etmek gerekirse iki hükümetli-iki ordulu bir yapı ile yaşamaya başladı. Ancak Avrupa ülkeleri açısından petrol, Mısır için güvenlik, Türkiye dahil birçok ülke için Akdeniz’deki enerji kaynakları çekişmesi gibi sebeplerle bu ikili yapının en başından beri ‘uyumlu’ çalışmayacağı ortadaydı. Bu dış şartlara ek olarak ülke içindeki iki hükümetin kendi müttefikleri var ve bu müttefikler arasında da birçok konuda güç çekişmeleri yaşanıyor.

Sonuç olarak, askeri açıdan zayıf olan Trablus merkezli Sarraj hükümeti BM anlaşmasının verdiği ‘meşruiyetle’ birkaç AB ülkesine ve Türkiye’ye yakın durmaya başladı.

Tobruk merkezli Temsilciler Meclisi ‘Sarraj Hükümetinin ikili yönetim esasına uymadığını’ savunuyor epeydir. Geçtiğimiz aylarda Sarraj Hükümetinin güven oyu almadığına, yönetimde kalma süresinin dolduğuna ve bu şartlar altında Türkiye dahil çeşitli ülkelerle anlaşma yapamayacağına dair tartışmalar da yaşandı.

Buna karşılık Temsilciler Merkezi tarafındaki Libya Ulusal Ordusu Komutanı General Hafter, Suudi Arabistan ve Mısır gibi bölge ülkelerinin yanı sıra Rusya, ABD ve çeşitli Avrupa ülkelerinin de desteğini almaya başladı.

Aslında Hafter’in aylar içinde müttefikler cephesini genişletmesini sağlayan en önemli sebepler arasında ülkeyi içinden çıkılması zor bir kaosa sürükleyebilecek aşiretler dengesini iyi bilmesi de var. Ordu kökenli olan Hafter bir taraftan Trablus Hükümetinin zayıf noktası olan düzenli ve disiplinli ordu oluştururken diğer taraftan aşiretlerin kendisine destek vermesi için yoğun bir kampanya yürüttü.

Sahada bunlar olurken Türkiye’nin Libya’ya agresif bir şekilde dahil olması Sarraj Hükümeti’nin savunma ve meşruiyet tartışmaları başta olmak üzere zayıf taraflarını belirginleştirdi. Hafter tarafı ise, hem Türkiye ile ilişkileri çok gergin olan Suudi Arabistan ve Mısır gibi ülkelerden aldığı desteği artırırken ülke içinde de “Osmanlıcı heveslerle hareket eden Türkiye’ye karşı savaş” söylemleri üzerinden kendisine daha fazla aşiretin destek olmasını sağladı.

Bu arada, Libya meselesi Türkiye ile Rusya’nın da arasını açtı. Hatırlayacak olursak Rusya, Hafter ve Sarraj tarafını Moskova’da bir araya getirmek üzere bir hamle yaptı. Türkiye’nin ‘terörist’ olarak nitelendirdiği Hafter ile aynı masaya oturması bir tarafa, bu hamle Hafter anlaşma filan yapmadan Moskova’yı terk etmiş olsa da Rusya ile ilişkilerini geliştirmesini sağladı.

Ardından Berlin görüşmeleri geldi ki, Hafter’in o görüşmelere kadar teması olmayan liderler tarafından da meşru sayılmasının önü açılmış oldu. Zaten Hafter Berlin’den ‘meşruiyet’ ve Temsilciler Meclisi ‘ülke idaresinden sorumlu iki merkezden biri’ teyidi ile ayrıldı.

Bu durum, Türkiye’nin açıkça askeri destek verdiği Sarraj Hükümetinin Hafter’in çıkışlarına ve diplomatik ataklarına ayak uyduramaması gibi sebeplerle daha da zayıflamasına sebep oldu.

Sonuç olarak siyasi ibreler de, sahada askeri açıdan Sarraj Hükümetine karşı çok daha güçlü olan, geçtiğimiz aylardaki askeri hamlelerle birlikte Trablus’tan önceki kent olan Misrata’ya kadar ulaşan Hafter lehine dönmeye başladı.

Hafter tarafının Şam’da temsilcilik açması Libya’da hangi tarafın liderliğinin arzu edildiğinin bir mesajı oldu zaten ve o mesaja ABD dahil “Kabul edilemez” şeklinde tepki gösteren ülke olmadı.

Hafter’in kendini ülkenin lideri, LUO’yu ülkenin tek meşru ordusu ilan ettiği çıkışını değerlendirirken bu şartları göz önünde bulundumak iyi olur. Çıkışın zamanlaması da bir taraftan korona salgını nedeniyle dikkatlerin dağınık olduğu, diğer taraftan petrol fiyatlarının çakılması nedeniyle endişelerin tavan yaptığı bir döneme denk geldi/getirildi.

Bundan sonra ne olacak?

Libya’da da Suriye gibi onlarca tarafın dahil olduğu komplike süreçler yaşanıyor. Mevcut şartlara bakılırsa Libya’daki süreçlere taraf olan ülkelerin çıkarları farklı olsa da birleştikleri tek nokta “Bitmeyen savaşların ülkesi bir Libya” istememeleri… Türkiye’nin müttefiki Trablus merkezli Sarraj Hükümetinin bu esasa göre rüzgarı kendi tarafına çevirebilmesi pek mümkün görünmüyor.

Peki Türkiye ne yapacak bu durumda? Üstelik Suriye’den farklı olarak Libya’da Türkiye’ye açıkça destek veren taraf/ülke de yok.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa