04 Mayıs 2020 00:50

Sadece barolar değil tüm emek ve meslek örgütleri tehdit altında!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş ve Adalet Bakanı Abdülhamit Gül'ün fotoğrafları.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan & Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş & Adalet Bakanı Abdülhamit Gül | Fotoğraflar: AA

Paylaş

Barolarla Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş arasında patlak veren “cuma hutbesi” tartışması sürerken, bu tartışmanın arkasındaki asıl niyet de ortaya çıkmaya başladı. 

“Cuma hutbesi” tartışmasının sıcaklığı içinde toplanan AKP Merkez Yürütme Kurulu (MYK), “barolar sorunu”nu gündeme aldı ve barolardaki seçim sisteminin değiştirilmesi için harekete geçilmesini kararlaştırdı. Avukatlık Kanunu’nda yapılacak bir değişiklikle barolardaki seçim sisteminin değiştirilmesini amaçlayan AKP, böylece, baroları ele geçirmeyi hedefliyor.

Ama elbette ki AKP ve sözcüleri, “Biz kazanamadığımız için seçim sistemini değiştirmek istiyoruz” demiyor, “Seçim sistemi antidemokratik olduğu için değiştiriyoruz, baroların daha demokratik kurumlar olmasını amaçlıyoruz” diyor.

ERDOĞAN’IN BAROLARA MÜDAHALE HEVESİ YENİ DEĞİL

AKP MYK’si “Avukatlık Kanunu”nu değiştirmeyi gündemine yeni aldı ama Erdoğan ve partisinin barolar konusunda sıkıntısı yeni değil. Tersine Cumhurbaşkanı Erdoğan baroları etkisizleştirme ve ele geçirme amacını 2019-2020 “adli yıl açılış töreninde” yaptığı konuşmada açıkça ilan etmişti.

“Adli yıl” açılışının Saray’da yapılmasını “yargı bağımsızlığına darbe” olarak görüp töreni boykot eden baroları (Ülkedeki avukatların yüzde 95’inin üye olduğu 52 baro) açıkça suçlayan Erdoğan, “İlk çözmemiz gereken meselelerden biri, tüm meslek teşekküllerinin seçim yöntemlerinin, temsili demokrasiye uygun hale getirilmesidir” diye konuşmuştu.

Öyle anlaşılıyor ki, Erdoğan ve AKP, bu amaçlarını, salgın koşullarının belirlediği siyasi ortamda hayata geçirmek üzere kolları sıvadı. Herhalde AKP önde gelenleri, “Hazır Diyanet İşleri Başkanı Erbaş da barolarla karşı karşıya gelmiş, muhafazakar tabanı motive eden bir tartışma başlatmışken, bu fırsatı kaçırmamalıyız” demiş olmalı.

AKP VE ÖNCÜLÜ SAĞ PARTİLER MESLEK ÖRGÜTLERİNDEN HEP RAHATSIZ OLDU

Sadece geçtiğimiz yıl yapılan “adli yıl açılışı”nda değil, Erdoğan daha önceki yıllarda da çeşitli vesilelerle barolar (TBB), TTB, TMMOB gibi, bir türlü ele geçirip “arka bahçesi” yapmayı başarmadığı meslek örgütlerinin kuruluş yasalarını değiştirerek buraları ele geçirmeyi, olmadı etkisiz hale getirip parçalamayı sıkça ifade etmişti. 

Çünkü; bu örgütler, kendi alanlarında hükümetlerin yanlış ve sermaye yanlısı uygulamalarına müdahale ediyorlardı. Bundan özellikle de 12 Mart darbecileri ve 12 Eylül cuntası ile sağcı partiler (AP, ANAP, AKP...) hep rahatsız oldular. 

Bu örgütlerin yetki ve faaliyetlerini sınırlayan yasal düzenlemelerin yanı sıra kongrelerine müdahaleye varan “organize işler” yaptılar, kamuoyundaki etkilerini azaltmaya çalıştılar; ama yine de amaçlarına ulaşamadılar.

AKP’nin 18 yıllık iktidarı boyunca da bu örgütler, yandaşların çıkarını tüm halkın çıkarı olarak dayatan otokratik heveslere, keyfiliğe, “tek parti tek adam yönetimi” inşası girişimlerine, yargıyı tek adama bağlama çabalarına, halk sağlığını tehdit eden sağlık sistemine, bilime ve halkın çıkarlarına aykırı ve rant esaslı hükümet politikalarına karşı mücadele ettiler.

Bu yüzden de AKP, “tek adam yönetimi” için adım attıkça, bu örgütlerle daha çok karşı karşıya gelmeye başladı.

HEDEF, SADECE BAROLAR DEĞİL TÜM MESLEK ÖRGÜTLERİDİR

Bu yüzden de amaç, AKP ve yandaşı çevrelerin baroları ele geçirmesiyle sınırlı değildir. Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2019-2020 “adli yıl” açılışında “İlk çözmemiz gereken meselelerden biri, tüm meslek teşekküllerinin seçim yöntemlerinin, temsili demokrasiye uygun hale getirilmesidir” diyerek, baroların yanı sıra TTB, TMMOB başta olmak üzere tüm meslek örgütlerine müdahale etmekten söz ediyor. 

Bu da AKP MYK’sinde alınan “Avukatlık Kanunu’nun ele alınması” kararının bir ilk adım, bir “Nabız yoklama” girişimi oluğunu gösteriyor. Eğer kamuoyundan gerekli tepki gelmezse, tüm meslek örgütleri, yasalarında gerekli düzenlemeler yapılarak, iktidarın müdahalesine açık hale getirilecektir.

Dahası bu müdahalenin “seçimlere müdahale” ile sınırlı kalması da beklenemez. Çünkü burada asıl amaç, iktidarın bir muhalefet odağı olarak gördüğü ve seçim sistemine müdahale ile bile ele geçirmesinin pek olanaklı olmayacağını bildiği, bu örgütlerin gücünü dağıtmaktır. Yani Erdoğan’ın zaman zaman ifade ettiği gibi, asıl hedef, bu örgütleri bölmek, her çevrenin kendi mühendis odasını, kendi tabip odasını, kendi barosunu kurduğu bir meslek örgütleri düzenidir.

ACİL SORUN: ORTAK MÜCADELENİN ÖRGÜTLENMESİ

Dolayısıyla barolara yapılacağı açıklanan müdahaleye karşı mücadele de barolarla sınırlı bir mücadele olmamalıdır. Türkiye’nin demokratik birikimine bir müdahale olan bu girişime karşı, tüm emek meslek örgütleri, sendikalar, ilerici demokrat güçler, aydınlar, akademisyenler, tek adam yönetimine karşı ortak bir mücadele hattında birleşmek durumundadır. 

Eğer bu başarılabilirse, sadece emek ve meslek örgütleri kendi rüştlerini ispatlamayacak, Türkiye’nin halklarının kendi geleceklerini belirleme mücadelesine de güç katmış olacaklardır. 

Sorun bu kadar ciddi ve önemlidir.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa