‘Darbe’ ve ‘erken seçim’ tartışmaları kime hizmet ediyor?
Fotoğraf: Akın Çeliktaş/DHA
Halk koronavirüse karşı mücadele önlemlerine uyma ile can derdi ve yarın evine ekmek götürüp götürmeyeceğinin derdi arasına sıkışmışken Erdoğan yönetimi koltuk derdinde!
Bu yüzden de Erdoğan, her pazartesi kabine toplantısının ardından yaptığı “Ulusa Sesleniş”lerin girizgahını, koronavirüse karşı mücadele önlemlerini sıralamaya ayırdıktan sonra, en uzun bölümünü muhalefeti, “medya virüsü” dediği gazetecileri hedefe koyup “eleştirmeye” ayırıyor. Hem de bu hedefe koyma, siyasi rakiplere yönelik “sert eleştiriler” kategorisinin çok ötesinde, muhalefeti gayrimeşru, ana muhalefet partisini “Tasfiye zamanı gelmiş bir parti”, kendisine muhalefet eden her odağın (örneğin belediyeler, barolar, TTB, TMMOB gibi) tasfiye edileceğini ilan eden bir üslup ve içerikte!
Erdoğan, Bahçeli ve AKP propagandası, CHP’yi “Darbe çağrısı yapma” ile suçlarken, kanıt olarak da CHP Sözcüsü Özgür Özel ve İl Başkanı Kaftancıoğlu’nun, “AKP iktidarının gidici” olduğuna dair yaptıkları açıklamaları gösteriyor.
Erdoğan’ın bu sert, her gün artan dozda, muhalefeti gayrimeşru ve “darbeci” ilan etme, çalışmalarını her yolla engelleme girişimleri karşısında, geleneksel seçim-siyaset erbabı da, iktidarın sonbaharda ya da ilkbaharda “Bir baskın seçime hazırlandığı”nı iddia ederek Erdoğan’ın değirmenine su taşıyorlar.
DARBE TARTIŞMASI NEYİN ÜSTÜNÜ ÖRTÜYOR?
“Tek adam” yönetiminin; yürütme, yargı ve yasama, bütün “güçleri”; ordu, polis, medya, yargı, üniversiteler, yüksek bürokrasi, Meclis, Diyanet, MİT, sendikaların büyük çoğunluğu, tarikatlar, cemaatler gibi başlıca resmi ve gayriresmi güç odaklarını elinde topladığı koşullarda, “Muhalefet darbe hazırlığı yapıyor” diye ortaya çıkıp bağırıp çağırması aklı başında hiç kimseye inandırıcı gelmemektedir.
Nitekim bugün, “Muhalefetin hangi güce dayanarak darbe yapacağı”nı soran herkes, “darbe iddiası”nın bir kara propaganda olduğunun farkındadır. Bu yüzden muhalefet partileri ve siyasetteki gelişmeleri izleyen gazeteciler, akademisyenler, aydınlar, “Darbe hazırlığı var” iddiasının arkasındaki gerçeği sorguluyorlar.
Bu tartışmalar içinde yer alan ve iktidarın gözüne bakarak politika yapmayanlar, iktidarın gündemi saptırarak, dikkatleri “erken seçim” ve “darbe hazırlığı” gibi bugün siyasette gerçek karşılığı olmayan konulara çekerek, “Başarısızlıklarının üstünü örtmek” ve “mağdur parti rantı”nı yemek istediğinde birleşiyorlar.
Hiç kuşkusuz Erdoğan-AKP iktidarının “Gündemi değiştirme”ye de ”mağduriyet edebiyatı”na da çok ihtiyacı vardır. Ama içinden geçilen dönemde asıl olarak AKP, attığı ve atmaya devam edeceği anlaşılan adımlara meşruiyet kazandırmak amacıyla muhalefeti “Darbe çağrısı yapmak”la suçluyor. Böylece Erdoğan ve yönetimi, baskı, yasaklar, muhalefeti ezme amaçlı her girişimini, “Darbeyi önleme önlemi” olarak göstereceği meşru bir gerekçeye sahip olmayı amaçlıyor.
Bir baskı rejimini güçlendirmek istiyorsanız, şu sıra “Bize darbe yapılacaktı” gerekçesinden daha iyi bir gerekçe bulunmaz. Çoğunluğun buna inanması da gerekmez. Yandaşlara kurulan düzeni savunmak için malzeme sunsun yeter!
‘ERKEN SEÇİM’ TARTIŞMASI AKP’NİN DEĞİRMENİNE SU TAŞIYOR?
Erken seçim tartışmasına gelince; bu tartışmayı açanlar iddialarına, Erdoğan ve Bahçeli’nin koronavirüse karşı mücadelenin toplumsal yaşamı iyice ağırlaştırdığı koşullarda bile, muhalefetle bir uzlaşmaya varmak yerine enerjilerini kavgaya teksif etmesini gerekçe gösteriyorlar.
Bu gerekçeler, Türkiye’nin beş yıl önceki siyasi ortamında olsaydı, doğru olurdu. Ancak 7 Haziran 2015 seçiminden sonraki dönemde, artık bu eski ölçütler geçerli olmadığı gibi yanıltıcıdır da! 1 Kasım 2015 seçimi, 2017’deki referandum, 24 Haziran 2018’deki cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimleri, 2019 yerel seçimleri ve sonrasında AKP’nin seçim sonuçlarını tanımama, resmen tanımak zorunda kaldığında ise fiilen tanımama da ısrar etmesi dikkate alındığında, Erdoğan yönetiminin adım adım, seçimle iktidara gelme ilişkisini şaibeli hale getirdiği açıkça görülmektedir.
7 Haziran 2015 seçiminin sonuçlarının tanınmamasıyla başlayan süreç; 1 Kasım seçimi sürecinde Kürt güçleriyle savaşın yeniden başlatılması, HDP’nin üst yöneticilerinin ve seçilmiş vekillerinin tutuklanması, yerel seçim sonrasında İstanbul seçiminin sonuçlarının kabul edilmemesi, HDP’li belediyelere kayyum atanması, CHP’li belediyelerin seçilmiş yöneticilerinin “topal ördek” ilan edilerek çalıştırılmaması için her imkanın kullanılacağının bizzat Cumhurbaşkanı tarafından ilan edilmesi, virüse karşı mücadelede CHP’li belediyelerin devre dışı bırakılması için akıl almaz yöntemlere başvurulması gibi uygulamalar; bugün artık, “muhalefetin ‘gayrimeşru’, tasfiye edilmesi gereken bir ‘eski Türkiye kalıntısı’ olduğu”na kadar gelmiştir!
Gelinen yer, AKP’nin MHP’nin desteğine rağmen olağan koşullarda bir seçim kazanmasının mümkün olmadığı yerdir.
Bu nedenlerledir ki, AKP koronavirüse karşı mücadele koşullarında başarısızlıklarının siyasi faturasını CHP ve muhalif gördüğü diğer kesimlere çıkararak, muhalefeti, halkın gözünde iktidar seçeneği olmayan bir çizgiye itmeyi amaçlamaktadır. Şimdi bütün girişimler ve bütün imkanlar, böyle bir siyasi düzenin gerçekleştirilmesi içindir. Bunu başarmadan da Erdoğan ve AKP’nin bir erken seçime gitmesi beklenemez. Bu yüzden de yakın gelecekte bir erken seçimden söz etmek, sadece siyasi ortamdaki sis perdesini daha yoğunlaştırmaya hizmet etmek olmaktadır. Ki, bu da sadece AKP’nin değirmenine su taşımak anlamına gelir. Bu iddiayı ortaya atanların önemli bir bölümünün niyetleri bu olmamasına karşın!
‘DARBE HAZIRLIĞI VARMIŞ’ GİBİ SONUÇLAR ELDE EDİLMEK İSTENİYOR
Siyasette, darbelerin “Allah’ın lütfu” olarak görülmesi gibi, egemenlerin darbe yokken de darbe olmuş gibi bundan faydalandıkları sayısız vakalar vardır. Bu yüzden darbe ve arkasındaki güçlerin ortaya çıkarılması kadar darbe iddiasında bulunanların amaçlarının deşifre edilmesi de son derece önemlidir.
Öyle anlaşılmaktadır ki, Türkiye’nin aydınları, ilerici demokrat güçleri, tek parti tek adam yönetimine karşı mücadelede, “darbe tartışmaları”nın arkasındakileri deşifre ederek ilerlemek durumundadırlar. Aksi halde, olmayan bir “darbe” kullanılarak, halkın “Darbe hazırlığı varmış” gibi sonuçlarla karşılaşması hiç de sürpriz olmaz.
- 2025'in emek, barış ve özgürlük yılı olması dileği ile... 31 Aralık 2024 06:59
- Ülkemiz işçi emekçileri 2025'i emek yılı yapacak güce ve deneyime sahiptir! 28 Aralık 2024 06:16
- Asgari ücretli işçinin grev hakkıyla da donatılmış yeni bir mekanizma talebiyle mücadeleye! 24 Aralık 2024 16:44
- Son iki haftada oluşan Suriye haritası neyi gösteriyor? 12 Aralık 2024 04:45
- Asgari ücret miktarı, AÜTK'ye bırakılamayacak kadar ciddi ve önemli taleptir! 08 Aralık 2024 04:44
- Suriye'de çıkar peşindeki herkes operasyonun içinde ama kimse rolünü kabul etmiyor 05 Aralık 2024 06:45
- Eğer ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz’se... 01 Aralık 2024 04:54
- İşçilerin özelleştirmeye karşı cepheden ‘hayır’ demekten başka bir seçeneği yok! 27 Kasım 2024 06:55
- Tek adam yönetiminin ülkeyi nereye getirdiğinin bir haftaya sığan fotoğrafıdır! 24 Kasım 2024 04:47
- Bakan Tekin ve arkasındakiler laikliğe cepheden savaş açan bir konumdadır! 21 Kasım 2024 04:52
- İktidar 'iç cepheyi güçlendirmek' istiyor, emek ve demokrasi güçleri ise 'birleşik mücadele' diyor 17 Kasım 2024 04:44
- Ülke ve halkın sorunlarını çözmeyen iktidar yeni suç ve cezalar ihdas ediyor 13 Kasım 2024 04:58