08 Mayıs 2020 00:45

Suriye'ye yaptırım, Hizbullah'a yasak, İran'a kuşatma!

DHA

Paylaş

Suriye nasıl 9 yıldır emperyalistler ve bölge (Ortadoğu) rejimlerinin dahil olduğu bir paylaşım mücadelesinin savaş alanı haline geldiyse, savaş sonrası bölgesel paylaşımın da Suriye üzerinden şekillendirilmek istendiğini söylemek yanlış olmaz. Son dönemde ABD, AB ve İsrail tarafından gerçekleştirilen hamleler, bu güçlerin bölgesel egemenlik/paylaşım mücadelesindeki önceliklerini açıkça ortaya koyuyor.

Yapılan hamleler ve amaçlanan hedefler konusuna girmeden önce kısa bir durum tespiti yapmak yerinde olur.

Rusya’nın eylül 2015’teki etkin müdahalesi, Suriye’de dengeleri değiştiren en önemli hamle olmuştu. Rusya bu hamle ile sadece bölgede iş birliği halinde bulunduğu Suriye yönetimini ayakta tutmakla kalmadı, Tartus kentindeki deniz üssünün yanına Lazkiye’de önemli bir hava üssü (Hmeymim) kurarak ve devamında Libya’da attığı adımlarla da birlikte bölgede ve Doğu Akdeniz’deki gücünü önemli oranda arttırmış oldu.

İran, her ne kadar Suriye savaşının yanı sıra Irak ve Yemen’de de aktif bir tutum alarak gücünü arttırmış olsa da ciddi bir kuşatmayla karşı karşıya bulunuyor. Ayrıca bölgede müttefiki Rusya ile de uyuşmayan hedeflerinin bulunması, işini daha da zorlaştırıyor.

ABD ve batılı emperyalistler, dünyanın en önemli enerji kaynakları ve geçiş yolları ile İsrail’in güvenliği için İran’ın kuşatılıp gücünün sınırlanmasını zorunlu görüyorlar. Bu temelde Rusya’nın bölgede artan etkisinin de kabulü temelinde bir uzlaşma da arıyorlar -ki, bu durum emperyalistler arasında uzlaşmaların geçici, mücadelenin esas olduğu gerçeğini değiştirmez.

Suriye yönetimi bakımından ise; Rusya’nın belirleyici konumda olması tartışılmaz bir gerçek olsa da gerek savaş sürecindeki tutumları ve gerekse savaş öncesinde yakın ilişki-iş birlikleri nedeniyle İran ve Lübnan Hizbullah’ının da vazgeçilmez müttefikler olarak görüldüğünü belirtmek gerekiyor.

Tam da bu noktada ABD ve batılı emperyalistler, İran’ı kuşatma stratejisinin başarısı (Ve İsrail için tehdit olarak görülen Lübnan Hizbullah’ının yalnızlaştırılması) için İran’ın Suriye’den çıkartılmasını olmazsa olmaz bir zorunluluk olarak görüyorlar. Ancak Rusya’nın da bölgede kendisine daha fazla hareket alanı sağlayacağı hesabı üzerinden kabul ettiği İran’ın Suriye’den çıkartılması yönündeki baskılara rağmen Esad yönetimi, İran’ın Suriye’de kalması yönünde -ki, Esad bunu kendi iktidarının devamı için de önemsiyor- bir tutumda ısrar ediyor.

İşte Suriye’ye yönelik ABD ve AB yatırımları ile İsrail’in son dönemlerde artan saldırıları da Esad yönetimini bu tutumundan vazgeçirmeyi amaçlıyor.

ABD, ‘Sezar Yasası’ olarak adlandırdığı ve geçen yılın aralık ayında yürürlüğe giren yaptırımlar üzerinden Suriye yönetimini yalnızlaştırmayı ve Suriye’nin imar sürecini engellemeyi hedefliyor.

ABD’nin ardından AB de şubat ayında Suriye’ye yönelik yaptırım kararını genişletme kararı almıştı.

Bu yaptırım kararlarının asıl hedefinin Suriye yönetimi üzerinde ciddi baskı kurarak İran’a karşı tutum almaya, İran’ı Suriye’den çıkarmaya zorlama ve bağlı olarak Suriye’yi batılı emperyalistlerle uyumlu bir çizgiye çekmek olduğu söylenebilir.

Son günlerde bu yaptırım kararlarıyla birlikte değerlendirilebilecek iki önemli hamle gerçekleştirildi.

Bunların ilki Almanya İçişleri Bakanlığının Lübnan Hizbullah’ının siyasi kanadının ülkedeki faaliyetlerini yasaklaması ve bu temelde örgütlü olduğu camilere baskın yapması oldu. ABD’nin uzunca bir süredir bu yönde bir karar alınması için Almanya’ya baskı yaptığı biliniyordu.

Diğer önemli gelişme ise, İsrail Savunma Bakanı Bennett’in “İran’ın Suriye’ye yerleşmesini engelleme stratejisinden, oradan zorla çıkarmaya geçtik ve bundan vazgeçmeyeceğiz” açıklamasında ifadesini bulan İsrail’in Suriye’ye yönelik artan saldırıları oldu. Nisan sonunda Şam’a hava saldırısı düzenleyen İsrail, geçtiğimiz günlerde Halep’teki askeri depolara ve Deyrizor kırsalında İran destekli milislere yönelik hava saldırıları düzenledi. Bennett, bu saldırılarla ilgili açıklamasında İran’ı Suriye’den çıkartıncaya kadar bu saldırıları devam ettireceklerini söyledi.

Toparlamak gerekirse; batılı emperyalistlerin ve bölgedeki en önemli müttefikleri siyonist İsrail’in son hamleleri savaşla deviremedikleri Esad yönetimi üzerindeki baskıyı büyüterek öncelikle İran’ı Suriye’den çıkartmayı hedeflediklerini gösteriyor. Bu temelde siyasi geçiş sürecinde Suriye’nin batılı emperyalistlerle daha uyumlu bir çizgiye çekilmesi ve yine Lübnan Hizbullah’ının yalnızlaştırılması amaçlanıyor.

Bir cümleyle Türkiye’deki iktidarın bu planın/stratejinin neresinde yer aldığını söylemek gerekirse; Erdoğan iktidarı bugün bu stratejiye açıktan bağlanmış değilse de müdahaleci politikası ve yayılmacı emelleri ile Suriye ve bölgedeki istikrarsızlığı derinleştiren ve dolayısıyla batılı emperyalistler ile İsrail’in bu planı uygulamalarını kolaylaştıran bir rol oynamaktadır. Erdoğan iktidarının lafta İsrail saldırganlığına karşı olması bu gerçeği değiştirmemektedir.

Ortadaki tablo korona sonrası dönemde bölgede bizi sıcak günlerin beklediğini haber veriyor. Elbette bu tablo bölge halkları için emperyalist yağmaya, iş birlikçi bölge gericiliklerine ve siyonist saldırganlığa karşı mücadeleyi daha önemli hale getiriyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa