09 Mayıs 2020 00:51

Normalleşme enstrümanı olarak darbe tehdidi

Akıl Çemberi isimli programda darbe tartışması.

Ekran görüntüsü CNN Tür'te yayınlanan "Akıl Çemberi" isimli programdan alınmıştır.

Paylaş

Ömrünün yarısını kendini Ergenekon, yarısını da cemaat darbesi tehdidine karşı ayarlamakla geçiren AKP iktidarının normalleşme sürecinden anladığı da darbenin sürekli bir durummuş gibi yaşandığı zamanı hızlıca geri getirmek. 15 Temmuz darbe teşebbüsünün anısından yeni bir teyakkuz çıkarmanın mümkün olmadığı koşullarda bunu seçmeninin gündemine muhtemel bir darbeyle mücadeleyi yerleştirerek yapıyor. Ortada bir darbe ihtimali olsa da olmasa da fark etmez. Gündelik hayatın sınırı zorlayan bir tehdit altında olduğu hissinin genelleşmesi, birikmiş yurttaş tepkisinden dolayı iktidara yüklenen gerilimin nitelik değiştirerek kaynağına yansıtılmasını kolaylaştırıyor. Bu hesaba göre hastalanma korkusu, yoğunlaşan işsizlik, düşen ücretler, ödenemeyen faturalar-kiralarla ilgili kaygıyı emen bir kara delik haline getirilebilir darbe. İnsanların zorlanan sınırlarını daha ulvi sebebe ikame eder.

İktidarın darbe söylemine bu kadar itibar etmesinin kendisi için işleri  kolaylaştırıcı başka nedenleri de var; Birincisi; belediyelere kayyım atanması, İstanbul yerel seçimlerinin tanınmaması, CHP’li ve HDP’li belediyelerin salgın sırasındaki yardım dağıtımının engellenmesi gibi, yasal zemindeki faaliyetlere üstten müdahaleler, darbe durumunu afaki olmaktan çıkararak, bunun mümkün olduğunu düşündürmektedir. Anayasal düzenin sürekli baypas edilebilmesi darbenin yapılabilirliğinin de garantisidir neredeyse. Kendi amelini düzenin yürümezliğinin veya dayanıksızlığının kanıtı haline getiren, ortalığın toparlanabilmesi için ise hiçbir sözün ve kurumun tek bir kişiden daha önemli olmadığı mesajını yayan bir iktidar, tek kanıtı itham veya söylenti olan bir darbenin öznesinin tam da bu dağınıklık yüzünden herkes olabileceği izlenimini de yayar. Aslında darbe dışsal değil, içsel bir koddur devlet indinde.

İkincisi; darbe tehdidini hep sıcak tutan iktidar buna karşı alacağı önlemler bakımından onun tamlaması olan OHAL’in gerekliliğini de ima ediyor demektir. Zaten 15 Temmuz’dan sonra ilan edilen OHAL kendisinin iptal edilemeyeceği koşulları da tesis etti sayılır. Salgının sebebi olarak eşcinselleri ve nikahsız evlilikleri suçlayan Diyaneti laikliği ihlal ettiği ve nüfusun bir kesimini ötekileştirdiği için eleştiren Ankara Barosu bahane edilerek meslek odalarının yeniden yapılandırma kapsamına alınması bu süreklilikte mümkün olabilmiştir. Söz konusu olan sadece Ankara Barosu değildir elbette. Meslek odalarının tüzel varlığı uzun zamandır bir Demokles kılıcının altında. Diyanet İşleri Başkanına yapılan eleştirinin devlete yapılan saldırıyla eş değer tutulmasından itibaren TTB, TMMOB ve barolar da ilgi alanına çekilmiş durumda.

Televizyona çıkan her bakanın ya da yetkilinin sorumlu olduğu alanla ilgili açıklamayı CB’nin yapacağını söyleyerek kendi sözünü baştan hükümsüz bıraktığı düzende, sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve meslek odalarının başıboş sözü, potansiyel gücü tehditkar hale gelmiştir. Bakanlar rejim müessesesinin nasıl çalışacağını her gün gösterirken bir modele de işaret etmektedirler.

İlgilisinin devlete eşitlediği Diyanet gibi, baroların ve diğerlerinin, kendi sözlerini hükümsüz kılmak üzere ‘gerekli açıklamayı’ hep tek adama bıraktıkları, tek adamın da ‘Baro bir devlettir’ diyeceği seviyeye ulaşmak için farklı sözün de cebirle eşitlenmesi gerekir. Meslek odalarının iğdiş edilmesi yeni bir olay değil. Ancak bu hafta tutuklu altı gazetecinin tutukluluklarına avukatlarına haber verilmeden yapılan bir duruşmayla karar verilmesinin gösterdiği gibi, onları bir tabela kuruluşu haline getirme yolunda çok adım atıldığı söylenebilir.

Siyasi rutin kurumların sorumluluk ve yetki alanlarının küçük küçük müdahalelerle geçersizleştirildiği bir seyir izlerken, darbe kesintisiz bir gerçek haline gelir. Siyaset adına gerçekleştirilebilir tek pratik; el koymalar, susturmalar, yok saymalar, kapatmalar haline geldiğinde bunun karşısındaki muhalefetin de ayarı haline geldiğini istemek ve düşünmek, herkesin kendi dövüşebileceği boyuttaki bir mindere çekilmelerini beklemek doğaldır. Böylece sonuç, aslında kendi suretinden korkan iktidardır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa