Murat Ağırel 'case officer' yazınca casuslarda jeton düşmüş
Fotoğraf: Envato
Libya konusu gündemimizden düştü. Her gece Mavi Vatan stratejisi anlatanlar bir hafta kadar kapanıp çalışarak kariyerlerine Covid 19 uzmanlığını eklediler. Zaten konunun önemi yok, önemli olan vatanı sevmek, kimi yeni uzmanlık edinir, kimi akademik özgürlük yok diye koşarak gittiği ABD’den canlı yayına bağlanıp “hey gidinin efesi” türküsünü söyler.
Vatan sevgisinden anlaşılan iktidarı koşulsuz desteklemek çünkü. Bundan iki ay önce Türkiye’nin Libya’daki operasyonlarını eleştirmek neredeyse vatan hainliği ile eş değerdi. Erdoğan 22 Şubat’ta İzmir’de otoyol inşaatı açılışında “Libya’da birkaç tane şehidimiz var” demiş, şehitler tepesinin boş kalmayacağını yinelemişti. Madem adları şehitler tepesinde yaşayacak, kimdi bu şehitler? Gazeteciler peşine düştü. Hayır, öyle olmadı, medya önce kamuoyunda tepki çeken “birkaç tane” sözüne takıldı. FOX TV muhabiri, cesaretini toplayıp üç gün sonra Azerbaycan ziyareti öncesi bu ifadeyi Erdoğan’a sordu. Karşılığında, hatırlayacağınız üzere “FOX önce gazete olsun” tavsiyesini, pardon yanıtını, aldı. Ertesi gün eski MHP, 27. Dönem İyi Parti Milletvekili Ümit Özdağ, Meclis’te yaptığı basın açıklamasında “Türk ordusu Türkiye’den 2 bin km. uzaklıkta Libya’da da bir Arap iç savaşına müdahil hale gelmiştir ve halen çatışmaların içindedir” cümlesinin hemen ardından, ölen iki Milli İstihbarat Teşkilatı mensubunun isimlerini açıkladı. Eş zamanlı olarak devre arkadaşları da sosyal medya hesaplarından isimleri ve fotoğraflarıyla andılar. Gazeteci Murat Ağırel bu bilgileri kendi sosyal medya hesabı üzerinden aktardı.
Libya’da ölen bir MİT mensubunun Manisa’dan kalkacak cenazesi herkesçe biliniyordu. Bunun ötesinde daha önce yine bu köşede dikkat çekildiği üzere MİT Başkanı Kurtlar Vadisi’ndeki bir enstantaneyi hatırlatır biçimde üzerinde kocaman “Teşkilat Başkanı” yazan bir çelenk yollamıştı. Gazeteci Hülya Kılınç bu cenazeyi isim vermeden Oda TV’ye haber yaptı. Yeni Yaşam gazetesi herkesin iki tık’la ulaşacağı bilgileri 24 Şubat’ta “Asker Ölümü Gizlendi Libya›da Birkaç Tane!” başlıklı bir haberle derledi. Libya’daki ölümlerin eleştirilmesine karşı girişilen sosyal medya kampanyası sonrası, 4 Mart’ta önce Barış Pehlivan ve Hülya Kılınç gözaltına alındı. Ardından Barış Terkoğlu ifadeye çağrıldı, Yeni Yaşam gazetesinden Mehmet Ferhat Çelik, Aydın Keser ve sonrasında Yeniçağ gazetesinden Murat Ağırel tutuklandılar. Neyle suçlandıkları başta bilinmiyordu, Oda TV bir süredir iktidar medyasında hedef gösterilmekteydi. Kısa sürede kılıf bulundu: MİT Kanunu’na muhalefet. Savcının iki günlük mesaisinin ardından bulduğu çözümle rahatlayan yandaş hesaplar hemen MİT Kanunu’nun 27. Maddesini paylaşmaya girişti, bazıları şaşıp 28. Madde falan dedi ama mühim bir ayrıntı değil.
Altısı tutuklu yedi gazeteci ve bir belediye çalışanı hakkında hazırlanan iddianamenin kabul edildiğine dair haber 7 Mayıs’ta düştü. Ama ayrıntıları hiç şaşırtıcı olmayan biçimde daha önce Sabah gazetesinde haber olmuştu. Gazetenin Özel İstihbarat Müdürü Abdurrahman Şimşek, 30 Nisan’da Murat Ağırel’in “uluslararası bir ajansın Türkiye ofisi ile 15 dakikalık sır bir görüşme gerçekleştirdiğini” yazdı. İddianame ortaya çıkınca uluslararası ajansın Sputnik olduğu ortaya çıktı. “Casusluk” süsü vermek için sanırım Sputnik’in Rusça adı da yazılmış “Rossiya Segodnya”. Sputnik açıklama yaptı: “Bu süre boyunca gazeteci Ağırel, “Sarmal” adını taşıyan kitabının içeriği hakkında sorulara yanıt vermiştir. Ağırel, programımızda kitabından başka hiçbir şeyden bahsetmemiştir”.
İddianameden edindiğimiz ilginç bir başka bilgi daha var. Ağırel 22 Şubat’ta attığı tweet’te ölenlerin “case officer” olduğunu söyleyerek onları “Libya Ülkesi’nde yürüttükleri görevlerine ilişkin yabancı istihbarat birimlerince de anlaşılacak şekilde deşifre” etmiş. Yani Cumhurbaşkanı’nın ilan edip, milletvekilinin rahmet dilediği, cenazesine MİT Başkanı’nın çelenk yolladığı olay ancak Ağırel yazınca açıklığa kavuşmuş. Yabancı istihbarat teşkilatları Ağırel “case officer” yazınca “haaa” demişler “taşlar şimdi yerine oturdu! [it all makes perfect sense now!]”. Ruslar nasıl demişlerdir bilemiyorum.
“…Zaten ifşa olmuş bilgilerin tekrar paylaşılmasından ibaret sıradan bir eylem olmayıp, Milli İstihbarat Teşkilatı Başkanlığı’nın faaliyetlerinin ve MİT mensuplarının bir plan dahilinde koordineli şekilde deşifre edilmesi…” böyle diyor iddianame, Yeni Yaşam, Oda TV, Yeni Çağ gibi ideoloji ve yayın politikası açısından beş benzemez medyayı koordineli biçimde bir araya getiren şey ne acaba? Buna dünyanın her yerinde haber deniyor. Tam da aynı günlerde, 30 Nisan’da Almanya’da Federal Adalet Mahkemesi, Alman ordusunun Afganistan misyonu ile ilgili hazırlanan “gizli” ibareli belgelerini yayınlayan Westdeutsche Allgemeine gazetesine açılan davada konunun basın özgürlüğü kapsamında olduğuna hükmetti.
İstanbul 2. Sulh Ceza Hakimliği, tutuklu gazetecilerin avukatlarına haber vermeden barodan avukat talep ederek “tutukluluğun devamına” karar verdi. Altmış altı gündür cezaevinde, salgın koşullarında, 24 Haziran’daki duruşmayı bekliyorlar.
Bu sırada dünyanın başka yerlerinde salgınla birlikte kârlarını epey artıran ancak daha ötesinde bu süreçten çok daha güçlü şekilde çıkacak olan teknoloji şirketleri tartışılıyor. Eğer güç yozlaşmayı getiriyorsa mutlak güç mutlak yozlaşmaya gidecektir diyor New York Times’da Kara Swisher. “Çok sayıda data çok az sayıda şirketin elinde ve hiç olmadığı kadar özgürler. Salgın öncesi bu şirketleri denetlemek konusunda oluşan iklim tamamen kaybolmuş durumda”. Milyonlarca insanın evde kaldığı, haberleşme, iş, eğitim, eğlence neredeyse uyumak dışında tüm eylemlerde bu teknoloji şirketlerine çok daha fazla bağımlı hale geldiği bir dönemdeyiz. Bireysel olarak bizlerin de, örgütlerin, devletlerin de endişelenmesini gerektirecek pek çok sebep var. Bilgi üzerindeki kontrol yoğunlaştıkça ifşa ve sızıntılar da haliyle artacak. Bilgiye başka türlü ulaşacak, başka dağıtım yolları arayacağız. Bunları konuşmak yerine bekliyorlar ki yabancı istihbarat teşkilatlarının bir gazetecinin atığı tweet’ten haber aldıklarına inanalım.
- Gazetecileri yargıdan kim koruyacak? 18 Kasım 2024 04:30
- Etki ajanlığı: Muhalefet 'casusluk' sayılacak 12 Kasım 2024 05:00
- Etki ajanlığı: Tek yasayla çok yasak 05 Kasım 2024 05:02
- ‘Cesur Yeni Dünya’nın çocukları 13 Ekim 2024 04:22
- “Sınır hattı çok sıcak” 06 Ekim 2024 04:42
- Medya bir çocuğa kanat takıp ağladı, diğerini çöpe attı 29 Eylül 2024 05:05
- Narin’in kanatlarından melek olmaya çabalamak 15 Eylül 2024 04:53
- Özak Direnişi bitmedi 13 Eylül 2024 05:20
- Gazeteciliği S-400’lerle aynı kutuya mı koyalım, ayrı mı saralım? 01 Eylül 2024 04:52
- Kâr-zarar hesabıyla ‘dijital faşizm’ 10 Ağustos 2024 06:50
- "Net olarak" sansür 04 Ağustos 2024 05:21
- ‘Canın sıkkın senin bugün Kelleci...’ 07 Temmuz 2024 04:45