10 Mayıs 2020 00:49

'Darbe' diye diye, darbe kıvamında bir rejim örmek!

'Darbe' diye diye, darbe kıvamında bir rejim örmek!

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Adamın biri tuttuğu balığın cinsiyetini merak etmiş de gidip bir balıkçıya sormuş. Balığı evirip çeviren balıkçı, “ben anlamam ama karşı yalıda oturan paşanın aşçısı bilir mutlaka” diyerek adres göstermiş. (Aman ha, şu ünlü iletişim müdürünün yalısı değil kastımız, yanlış anlaşılmasın sakın, Allah muhafaza!) Yalının yolunu tutan adam, aşçıyı bulup balığı gösterince, “ben bilmem paşam bilir” yanıtını alır. “Ya paşan nereden bilsin, aşçı olan sensin” üstelemesi üzerine, aşçının verdiği yanıt ziyadesiyle “ikna edicidir”: “Paşam dediğim dediktir, o yüzden o bilir!”

Teşbihte hata olur mu olmaz mı bilemeyiz ama hikâyedeki aşçının manidâr yanıtında kastedilen dediğim dedikçiliğin, hem de en hesapsız kitapsız haliyle, hayatımıza hükmetmeye çalıştığını söylemek mümkündür herhalde. İktidardan bahsediyoruz. Ömrü hayatımızda gördüğümüz bütün iktidarlar da böyle değil miydi zaten diye sorulabilir elbette. Doğrudur, iktidar gücü bu, harekete geçtiğinde bir ‘dediğim dedikçilik’ içerir sonuçta. Ama bugün çok daha ‘özgün’ bir durumla karşı karşıyayız. Toplumsal yaşamın her zerresine hükmetmeye, siyasetten en sıradan yaşam alanına kadar, her yeri tanzim etmeye çalışan, norm dayatan, bununla da yetinmeyip kendi manipülatif kurgularını gerçek diye belleterek otoriterlik düzeyine meşruiyet arayan bir özgünlük bu...

RİVAYETİ ÜZERİNDEN DARBE POZİSYONU ALMAK

Son örneği, ‘darbe’ meselesi elbette.

Efendim, iktidar yeni bir darbe tehditi altındaymış! Bir gürültü, bir kıyamet, bir teyakuz... Nereden çıktı demeyin, muhalif bir iki isim, ‘iktidarın sonu geldi geliyor’ mealinde konuşmuş ya, daha nolsun! Ne ilgisi var diye sormanın da anlamı yok; dediğim dedikçiler kararı vermiş bir kere, “darbeciler” darbe istiyormuş. Kim bu darbeciler? Hangi mekanizmayla, hangi silahlı güçle darbe yapacaklar? vb. sorular da hükümsüz. Genel itibariyle, ‘muhalefet darbecidir’ deniliyor. O kadar! Nasıl yapacaklarının yanıtı ise darbeye kalkıştıklarında görürsünüz oluyor herhalde. E yetiyor da zaten. Darbenin koşulları, dinamikleri, nasıl yapılacağı değil ki asıl önemli olan. Rivayet önemli. Ve o kurgusal rivayet üzerinden alınacak pozisyon, teyakuz hali... Gözlerimize sokulan o tehditkâr parmaklar... “Görürsünüz siz” imaları, hatta imaya bile gerek duymayan, yekten kesilen raconlar...

Korona günlerinde yüzlerine hasret kaldığımız havuz esnafı da ‘darbe’ muhabbetiyle yeniden işbaşı yapmış oldu böylece. Keskin bir dönüş bu; bilenmiş bıçak gibi hepsi: Dokundurtmayız, keseriz, biçeriz...

Zamanında Fethullah’ın parasından, hayır duasından az nasiplenmemiş cengâverler, cingözler şimdi ‘15 Temmuz’dan beter yaparız’la başlıyorlar söze.

VİDALAR DAHA DA SIKILACAK, SORUN ETME!

Görmüşsünüzdür videosunu; iki başörtülü hanım bacım (ikisi de yazarmış), oturmuşlar ekranda darbeyi konuşuyorlar: “15 Temmuz kursağımızda kaldı, istediklerimizi yapamadık. Boş bulunduk. Yanlış anlaşılmasın, doğru anlaşılsın; bizim aile 50 kişiyi götürür. Bu konuda çok donanımlıyız maddi ve manevi olarak. Ayaklarını denk alsınlar. Bizim sitede hâlâ 3-5 var, benim listem hazır.” diyor biri... Diğeri el yükseltiyor: “Ayak az kalır bence, dört ayaklarını denk alsınlar...”

Çok mu düzeysiz buldunuz bu pek müteyakkız bacıların muhabbetini? Piyade kuvvetlerinin vasati düzeyi bu minvalde: “Götürürüz, listedeler, ayaklarını denk alsınlar...”

Kimden bahsediyorsunuz peki? Kimi götürürsünüz, yaptığınız listelerde kimler var?..

Dedik ya, bunları sormayacaksınız ama durumdan vazife çıkaracak, o listelere girmemeye bakacaksınız. Ve evet, böyle darbe gibi hayat memat meselesi varken memlekette, vidaların daha da sıkılmasını anlayışla karşılayacak, sorun etmeyeceksiniz! Asıl önemli boyutu da bu zaten, bütün darbe gürültüsünün. Sadece gündem değiştirmek ya da mağduriyet söylemi değil...   

Dikkat edilirse, tedavüle soktuğu her ‘darbe’ tartışması vidaların daha da sıkılmasına yol alıyor.

‘DARBECİ VAR’ DİYEREK SİYASAL DARBEYİ SÜRDÜRMEK

Evet, “darbe” karşıtı mücadelesi de bir acayip, AKP’nin. Biz darbelerin mevcut olandan daha geri, daha otoriter bir düzen hedeflediğini biliriz mesela. Bunlar ise her ‘darbe tehditi altındayız, mücadele halindeyiz’ dediklerinde, daha anti demokratik, daha otoriter aşamaların hazırlığına girişmiş oluyorlar. 15 Temmuz’un “Allah’ın lütfu” sayılmasının pratik-somut karşılıklarını hatırlatmaya gerek yok herhalde. OHAL “devlete karşı” ilan edilmişti de kısa süre sonra, ‘Bakın OHAL’le grevleri anında boğuyoruz’ diye açıkça itiraf edilmişti, vb...

Görünen o ki, OHAL ve KHK’larla pekiştirilip bugüne varan ‘Tek adam rejimi’, çok daha katılaşmak ihtiyacı içinde bugün. Pandemi sürecinin siyasete de yansımaları olan bazı boyutlarının üzerine bu ‘darbeci muhalefet’ sosu da eklenerek, rahatsız edici muhalif rezervleri dağıtmak, pasifize etmek, etkisizleştirmek için zemin aranmaktadır.  

‘Darbeye izin vermeyiz’ ajitasyonuyla gölge boksu yapanlar, asıl olarak, sürekli hale getirilmiş ve daha da koyulaştırılacak siyasal darbe sürecinin üzerini örtüyor, darbe rejimi müktesebatıyla yönetmeyi meşrulaştırmaya çalışıyorlar. HDP’li belediyelere kayyımlarla el konulduktan sonra, CHP’li büyükşehir belediyelerine yönelik kıskaçlar, “Korona virüsle birlikte mühalefeti de tasfiye edeceğiz” demeçleri, CHP’yi bile açıkça ‘terör’ parantezi içinde telafuz eden bir ‘devlet güvenliği’ konsepti, Diyanet tartışmasından hareketle barolara dair yeni mevzuat tartışmaları da dahil, bir bütün olarak, böylesi bir yönelimin işaretleridir.

Yeni normalimiz olarak tebliğ edilen ‘Kontrollü Sosyal Hayat’ın siyasal veçhesi, en azından iktidar açısından bu minvalde. Velhasıl, ‘darbecisiniz işte, var mı itirazınız’ diye diye, darbe kıvamında bir siyasal yaşam öngörülmekte, örülmekte biz fanilere.

Bilelim, duyalım, anlayalım...

Yanıtımızı da esirgemeyelim elbette.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa