Saray iktidarı ‘Ya tam susuturacağız ya kan kusturacağız’ sloganını devralmış, icaplarını yapmaya hazırlanıyor… (gibi)
Fotoğraf: Kayhan Özer/AA
MHP faşizminin sloganıydı:
Ya tam susturacağız, ya kan kusturacağız…
Slogandan ibaret kalmadı…
Söz eylem oldu, pratiğe döküldü:
Pentagon planı, 12 Eylül hedefli süreçte (ve elbette 12 Eylül ile sonrasında) ‘gereğini’ yaptı…
Şimdi… Saray merkezli tek adam rejiminde…
Nazi menşeli/esinli o slogan lafzen tedavülde mi, bilmiyorum…
Lakin fiilen yürürlüğe sokma hazırlığının işaret fişekleri atılıyor peş peşe...
Üç gün önce harfiyat’ta (da) bu hazırlığa işaret edilmişti:
“İktidar, ‘Dengesini bozucu’ olarak gördüğü tüm mahfilleri (Bir vakitlerin popüler MHP sloganındaki gibi) ‘Ya tam susturma ya kan kusturma’ hesap ve planı yapıyor…”(*)
Pandora’nın kutusundan emareler saçılıyor… (Hem de ağır çekimden ters/hızlı çekime geçme alametleri göstererek.)
(*) İktidarın yeni yönetim tekniği olarak Pandemi sendromu: Can korkusunun manipülasyonu, 9 Nisan 2020
‘DARBE YAPACAKLAR’ ŞEMSİYESİ BOŞUNA AÇILMADI, TÜM KÖTÜLÜKLERE MEŞRUİYET KALKANI OLSUN İSTENİYOR
‘Darbe’ öcüsü şemsiyesi bunun için (Ya tam susturma ya kan kusturmak) açıldı…
Çokça yazıldı; tekrar etmeyeceğim…
Görmek için öyle keskin göze, derin bilgi ve analizlere muhtaç değiliz…
“Ya tam susturma…” seferberliğinin manivelası olarak “darbe öcüsü”ne abandıkları aşikar… ise..
Sorulabilir:
Meşruiyet (kalkanı) arayışı neden?
Bakınız…
Büyük Savaş’ın ikinci etabının (2. Dünya Savaşı) Almanya’nın Polonya’ya saldırısı ile başladığı kabul edilir...
1939’da Hitler Polonya’yı işgal etti…
Çünkü Hitler’in iddiası buydu; aksi halde Polonya Almanya’yı işgal edecekti.
Doğru muydu, sorusu bile fazla:
Hitler dahi inanmıyordu ki...
“Yerseniz” gerekçesi çekiyordu… (ihtiyaçtan.)
‘Kıssa’ca izlenimim:
CHP İl Başkanı Kaftancıoğlu’nun “Başka bir şekilde”sini yamultarak “darbe”ye bağlamak da öyle…
Hitler’in “Polonya Almanya’yı işgal edecekti” mazereti cinsinden…
Hülasa:
‘Meşruiyet arayışı’ abartılacak bi’hassasiyet değil; İktidarın harekat planında olmazsa olmaz yeri yok… (Olduğu kadar; yerseniz...)
“Hep yaptıkları gibi…”sinden bu kez farkı da –belki- bu:
O kadar (bile) inandırıcı olması gerekmiyor şimdi “darbe” suçlamasının…
Sonuç ve anlamı:
Böyle bir meşruiyet arayışına dahi ihtiyaç duymayacak denli inandırıcılıktan uzak…
Desteksiz tezviratla ‘iş’ler kotarmaya çalışmaları, İktidarın gözlerini hepten karartacak kadar çaresizliğine işaret ediyor (olabilir mi?)…
Ha çok sıkışırlarsa -hep dedikleri gibi- B planları vardır ve bir a haber ‘son dakika’sıyla duyarız:
Darbe planı hazırlığı içinde olan hücreler çökertildi!
FETÖ mukallitliğini Poyrazköy’de cephane bulmaya kadar götürür ve tarihi tekerrür ettirirler mi, yaşayarak göreceğiz…
ORGANİZE İŞLER: CHP’LİLERE SIKILACAK BİR KAVANOZ MERMİ SAMSUN’DAN, UZUN NAMLULU SİLAH ANTEP’TEN
Fakat ben darbe şemsiyesi altında yapılan hazırlıkları göstereceğim…
Derken, mübalağa olmasın, muhtemelen medyadan okuduklarınızı sıralayacağım..
Vak’a:
* AKP İstanbul İl Başkanı Şenocak’tan Kaftancıoğlu’na tehdit gibi sözler: ‘Boğaz Bu Mevsim Serin, Yazın da Derindir’ (1 Mayıs 2020)
Sonuç:
Başkan… Pardon Sayın Başkanımız, oşinografi dairesinden bildirdi, Boğaz’dan boy verdiğiyle kaldı…
Vak’a:
* AKP 19 Mayıs Mahallesi Gençlik Kolları Başkanı Mehmet Emin Göç, Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel ve Canan Kaftancıoğlu’nu tehdit etti. Göç sosyal medya hesabından bir kavanoz mermi fotosu ile “Adam olun reise bir şey olur ya da darbe olursa hiç kuşkunuz olmasın önce sizi öldürürüm” diye yazdı. (3 Mayıs 2020)
Sonuç:
Aynı gün gözaltına alındı..
Aynı gün serbest bırakıldı…
(Meslektaşlarımız mesela Hülya ve Barış’lara aynı hız tersten işledi; Hâlâ Silivri zindanındalar ve iddianameleri daha yeni hazırlandı…)
Vak’a:
* Gaziantep Şahinbey Kaymakamlığı Vefa Sosyal Destek Grubunda görevli Ömer Kenan Erdoğan, CHP, HDP, DİSK ve TMMOB için “vatan haini” ifadesini kullandı. Uzun namlulu silahla verdiği fotoğrafın altına ’90’lı yılların faili meçhul cinayetlerine atıf yapılmak için kullanılan “Beyaz Toros” ifadesini de “çare beyaz toros” olarak yazdı.
Sonuç:
“Bahse konu şahsın Vefa Destek Grubu ile de ilişiği kesilmiş, hakkında Gaziantep Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Adli süreç devam etmektedir.” (5 Mayıs 2020)
Vak’a:
* Haber 7 yazarı Esra Elönü’nün ÜlkeTV’de sunduğu Arafta Sorular programına konuk olan Yazar Sevda Noyan, demediğini bırakmadı:
“15 Temmuz kursağımızda kaldı, istediklerimizi yapamadık. Boş bulunduk... Yanlış anlaşılmasın, doğru anlaşılsın; bizim aile 50 kişiyi götürür. Bu konuda çok donanımlıyız maddi ve manevi olarak. Liderimizin yanındayız ve asla yedirmeyiz bu ülkede, onu söyleyeyim. Ayaklarını denk alsınlar. Bizim sitede hâlâ 3-5 var, benim listem hazır.”
Programın Sunucusu Esra Elönü ise, Noyan’ın sözleri üzerine; “‘Ayak’ az kalır bence, 4 ayaklarını denk alsınlar” diyerek yanıt verdi.
Sonuç:
Muhalif seslerin/yayınların şak demeden tak tepesine binenlerden ‘tık’ yok…
RTÜK: Bir iki üç tıp! oynuyor (*)…
Adiye: Bir iki üç tıp! oynuyor (*)…
“Benim listem hazır,” “Bizim aile 50 kişiyi götürür”ün fikir özgürlüğü ile alakası kurulmaya çalışılmıyorsa şayet…
Yap da görelim.. Bakılır o vakit mi demek istiyorlar acep?
Baksanıza Sevda Noyan, “Sözlerimin arkasındayım”(**) dediğine göre…
***
Hayır, haksızlık olacak…
Hani demokrasi aşkını bilmeyeneler de olan bitene bakıp, Sevda Noyan-Esra Elönü bacılara bakıp AKP’nin milis gücü var sanacak…
Zira bu vak’alar ilk değil, hep oluyor…
İhtiyaç hasıl oldukça çekmeceden çıkarılır gibi çıkarılıp sürülüyorlar piyasaya…
Sahi ne oldu onlara?
Hani şu, Düzce’de iki kişi tabancalı fotoğraflarını sosyal medyadan paylaşarak, “Başkanlık sistemine ‘hayır’ diyenleri tıpkı 15 Temmuz gibi sokaklarda bekliyor olacağız” diye yazanlara…
Ne oldu… olacak?
Evet, hep dendiği gibi:
Devamlılık var… (essahtan.)
Belli…
‘Adalet’ mi?
Komşunun küçük kızı; ellerinizden öper; iyi, boy attı hayta, nasipse seneye mektebe verecekler…
(*) Bu satırların yazıldığı pazartesi öğle saatlerine kadar, “Banim bacılarım kastınız ne sizin, bak bunları birileri haşa efendimize söylese dipsiz kuyuda bulurdu kendini; siz ne yaptınız böyle?” sorusu (dahi) sorulmamıştı…
(**)9 Mayıs 2020, https:///haber/-bizim-aile-50-kisiyi-goturur-liste-yaptim-diyen-sevda-noyan-sozlerimin-arkasindayim-905086
‘KIZIL SULTAN’IN TORUNLARI KÜLYUTMAZ; ONLAR BİLMEZLER Mİ TA ABDÜLHAMİT’İN BURNUNA KADAR GİDER CANAN KAFTANCIOĞLU’NUN DARBE İMASI…
Sultan Abdülhamit’in ahfatları bunlar:
Havadan nem kapar…
“Başka bir şekilde”den darbe çıkarırlar…
Kıssa niyetine anlatayım:
‘Burnu büyük’ salt mecazen değil...
Malum; hünkarın yüz coğrafyasının kallavi parçası, burnu…
Kötüsü, akıllı adam bittabi; Abdülhamit de farkında vaziyetin…
Kompleks yapmış; ‘burun farkı’ ile anılmaktan hoşlanmazmış…
Karikatürcü kopuklar bilir de bunu, boş durur mu?
“İstanbul’un en büyük burnu neresidir?
Abdülhamit’in burnu.”(*)
Hünkâr bittabi boş durmamış…
Namı “kızıl” burnunu oraya buraya sokarak “halletmiş” tüm ‘burun’ları…
Coğrafya dersinden dahi çıkarttırmış burun mefhumunu…(*)
Hücre örgütlenmesine giderler korkusu…
B-u-r-u-n harflerinin bir araya gelmesini yasaklamakla kalmamış…
Çağrışımları dahi takibattan kurtulamamış…
Misal, şiirde bulut-yağmur-göl(cük) ve ördekten bahsedenin vay haline…
E haksız mı Sultan; bulutla başlayan zincirleme oluşumlar…
Bulut yağmur olur, gölcük oluşur ve (Gagasıyla Sultanhamit’in burnunu çağrıştıran) ördek gölcükte yüzer…(**)
Vay sen ‘bulut’ diyerek ulu hakanımızın burnunu ördeğe benzetiyorsun haaa…’dan
Vay sen “Saray rejimi gidecek” diyerek darbe istiyorsun haaa…ya…
Fark bu…
Abdülhamit’in zamane zehir hafiyeleri bunlar
------
(*) Mecit Ünal, Abdülhamit’in Burnu, Aydınlık, Mart 2018
(*) Farklı bir versiyonu için bk. Mustafa Köz, Sultanım Yağmur Yağacak, Evrensel, 24 Ekim 2013
Satır altından notlar…
KAPİTALİST KÜRESEL İŞ BÖLÜMÜNÜN MİMARLARI ‘MASKE’ KUYUSUNA DÜŞTÜ!
Bilhassa onların…
Uzay teknolojilerini yarıştıran namlı devletlerin halkını, hatta sağlık çalışanlarını el kadar maskeden mahrum bırakmasını nasıl izah etmeli?..
Yekten cevap vermek gerekirse:
Devletler/ülkeler arası kapitalist (üretim) iş bölümü..
Yani?
Şöyle oldu:
Sistemin patron/merkez devletleri…
Küresel iş bölümünün mimari ve mühendisliğinin asli failleri olarak…
ABD ve AB ülkeleri, teknoloji yoğun üretimi kendi ülkelerinde tuttu…
Tekstil başta emek yoğun sektörleri Türkiye gibi “çevre” ya da “Gelişmekte olan ülkeler” nev’inden tabirlerle anılan kategorideki ülkelere kaydırdılar…
Vaziyet bu minvalde şekillenince, dün:
Mesela Türkiye’nin bir markası, kot pantolonun anavatanı ABD’yi giydiriyoruz reklamı yapıyordu…
Kapitalist emperyalizmin iş bölümü icabı biçilen tekstil tedarikçiliği rolünden bahsedecek değildi ya…
“Biz de çok oluyoruz” cakası satıyordu… (Bak işte biz de reklam yaptık, netekim)
Salgın günlerinde… Bugün:
“Şahsım” ABD’ye gönderilen maske ve sağlık korunma giysileri vesairenin listesini sallayarak rüzgar yapıyor, kabarsın diye milletimin göğsü…
(Neden bunu yapıyor? Kabaran göğüslere ne taşıtacak; maksat ne?.. Yoğunlaşacak ekonomik ve siyasi terörün bedellerini ödemeye hazırlamak mı?)
Netice:
Hani “Allah’ın sopası…” derler ya, o hesap:
Salgın günlerinde mesela (Türkiye gibi) kapitalist merkez [dışı bırakılan] tedarikçisi ülkeler bu dezavantajı şimdi avantaja çevirdi…
Silikon Vadisi ve NASA koridorlarında “Heey adamım… Fazla maske veya siperliğin varsa biralar benden… Ha-dii amaa..” pazarlığı yapılıyor muhtemelen...
Olsun…
En spesifik maske vb. üretiminin dahi vasat teknoloji gerektirmesine rağmen, “55 ülkeye…” diye başlayan cümlelerle halkı Saray lehine konsolide etme propagandasında iş görüyor mu; görüyor…
A Haber ona bakar..
A Haber’e bakar gibi bakanlara da hatırlatmak istedim, maske çıkarmasındaki marifetin mücbir sebebini…
‘KORONA OLİMPİYATLARI’: YARDIM VE ‘DAYANIŞMA’ DA YARIŞA DAHİL
Tabir benim değil, ödünç…
İlhan Uzgel Hoca’dan apardım ‘Korona Olimpiyatları’nı…
Size de tavsiye ederim; Uzgel’in, Mühdan Sağlam ile gazete duvar’daki programını izleyin-izz.…
“Şahsım” kaçırmamaya gayret eder…
Netekim semeresini (böyle de) görüyoruz...
Bakın, fena mı oldu; İktidarın korona ile mücadeleyi siyasi ikbal beklentisiyle ülkeler arası yarışa dönüştürme havasını eleştirirken başlık dahi verdi Hoca:
Korona Olimpiyatları…
Mesleki deformasyon; kelime, deyim avcısı kesiliyor, seçip ayıklıyor zihin…
Duyunca, “Hah dedim”…
Sağlık Bakanı’nın başrol oynadığı korona dizisinin ruhunu yansıtan tarif bu:
Korona olimpiyatları…
Sağlıkçılardan gelen yakınma yüklü tecrübe paylaşımları…
Ya da ölüm vaka sayısına dair açıklanan bazı ciddi veriler hakikatin “şeffaf” manipülasyonu var dese de…
Ahali olarak Bakan Bey’in “şeffaflığı”nı çok sevdik… Çoook…
Hoş, sevmeyenleri azar şaplağıyla dövüyorlar medyada…
En son bk. Deniz Zeyrek vak’ası…
Nagehan A.: “Bravoo Deniz”
“Bravo”; bu da ona yeter…
- 'Zamanın Ruhu' söyle bize: Sputnik’ten Sabah’a; grev kırıcıları ne yana düşer, bizim eski Beko İşçisi Kamber ne yana?.. 30 Eylül 2023 04:17
- ‘Beşli Çete’nin Nihat Özdemir’i ile İbrahim Çeçen Akbelen’de hayatı katlediyor ey insanlık… Desek, hedef mi göstermiş oluyoruz?.. 29 Temmuz 2023 04:40
- Muhasebe aynasına bakarak iğneli fıçıda dertleşme yazısı: Anlatılan sizin de hikayeniz olabilir mi? 18 Temmuz 2023 04:10
- Soner Yalçın’a Sözcü’deki okuru da sormalı: Kılıçdaroğlu’nu elimine etme karargahı olarak gösterilen, RTE’nin “Eski Özel Kalem Müdürü” Hasan Dağcı’nın yalısını yurt edindiğin iddiası doğru mu? 06 Mayıs 2023 04:38
- "Kılıçdaroğlu kazanamaz" yargısına iman ederek "millet"i devirmeye kalkmak, muhalefeti bölerek "Erdoğan kazansın" demenin Akşenercesi olur!.. 04 Mart 2023 04:22
- Atacağım hiçbir başlık, bu alengirli işleri izah edemez, isterseniz buyurun bir de siz deneyin… 24 Aralık 2022 04:48
- Otopsi Masası Raporu 2: Hulki Cevizoğlu gibi ikametgahını Saray’ın Bekçi Kulübesine aldıran ‘Ulusalcılar’ bakın kime benziyor… 10 Aralık 2022 04:27
- Otopsi masası raporu: Ahmet Hakan "gereğini yapıyor" olmanın gözünü çıkarırken, "yayın yasağını savunan genel yayın yönetmeni" olarak tarihe geçti 03 Aralık 2022 03:32
- Embedded Cüneyt (Özdemir) "Z Kuşağı"nı Saray'a "iliştirme" mesaisinde 03 Eylül 2022 04:20
- Halkı, basın özgürlüğü mücadelesiyle dayanışmaya çağırdığımız destek kuvveti saymakla yetinmeyelim… Medyanın demokratikleştirilmesi mücadelesinin kurucu öznesi, ikinci asli ayağı olarak örgütlemeyi tartışalım… 13 Temmuz 2022 04:40
- Rasim O. Kütahyalı herhangi bir devlet kurumunun elemanı mı? Değilse, neden ‘devletin bazı kurumlarındaki üstadlarımız’ diyor? Kim bu üstadları? 07 Haziran 2022 04:10
- İmamoğlu otobüsü devirdi – 2: Sol muhalefetin huzuruna Özkök ve Alçı ile çıkmanın, Cem Küçük ile ‘sivil ölüm’ mahkûmu 'Barış akademisyenleri’ni ziyarete gitmekten ne farkı var!.. 17 Mayıs 2022 00:06