14 Mayıs 2020 00:52

Putin, Esad'ı istemiyormuş!

Beşar Esad ve Putin

Arşiv | Fotoğraf: President of the Russian Federation / Wikimedia Commons

Paylaş

Rusya ve özelinde de Putin, Esad’ı istemiyor içerikli çok sayıda haber ve yoruma şu aralar sıkça rastlamak mümkün. Bazı haberlerde Rusya ve İran’ın Esad’ı koltuğundan indirmek için anlaştıkları bile öne sürülüyor. Hatta daha da ileri gidip “Putin, Esad’ın yerine şu aralar Esad ile sorun yaşayan Mahluf’u istiyor” gibi ifadeleri bile kaleme almaktan çekinmeyenler var.

Bu tür içerikleri olan haberlere haber, analizlere analiz demek mümkün değil. En fazla temennilerin acemice haber-yorum formatına uydurulma çabası denilebilir. Ancak dış politika temenni ile yürümüyor, seyir değiştirmiyor, bir temenninin değil 40, 40 bin kere dile getirilmesi gerçekleşmesine yetmiyor!

Öncelikle Rusya ve Putin’in Suriye ve Esad dahil ülkelerle ve liderlerle duygusal bağ kurmadığını belirtmek gerek. Putin, Esad’dan tüyleri diken diken olacak kadar nefret etse de Rusya’nın Suriye’de çıkarları olduğu sürece bunu asla dile getirmez, tartışmaya açmaz. Farz edelim ki, Rusya’nın Suriye’de çıkarı filan kalmadı; Rusya ve Putin, Suriye ve Esad ile ilişkilerini sevgi-nefret gibi insani duygular üzerinden açıklayarak bitirmez. Zaten dış politika da; öfke, fevrilik, dengesiz/çelişkili çıkışlar gibi insani duygular değil, ülke çıkarları esasına dayalı soğukkanlılık gerektirir.

Velhasıl Putin Esad’ı istemiyor haberlerine kulak asmayınız.

Peki Putin Esad’ı istiyor mu?

Soruyu düzelterek sormak daha doğru olur. Putin, Esad’ın koltuğunda kalmasını istiyor mu? Neden istiyor?

Cevap gayet açık; Rusya, Suriye’deki ayaklanma dönemine Suriyelilerin kurtarıcısı olmak için değil kendi çıkarı için dahil oldu. Bu sayede Akdeniz’e indi, tam da Akdeniz’de enerji ve karasuları sınırları gibi çekişmelerin ısındığı bir dönemde bölgenin önemli bir kısmına hakim bir noktada askeri üsler edindi. Silah sanayisini uygulamalı olarak sergiledi, son 8-10 yılda “Orta Doğu’da ben de varım” diyebilecek ittifakların temelini attı.

Suriye’de istikrarın sağlanmasına en az Suriyeliler kadar ihtiyacı olan bir taraf varsa o da Rusya’dır.

Suriye’de savaşın yıkımına ek olarak siyasi bir kaosun hiç kimsenin çıkarına olmadığı, Rusya’nın tamamen zararına olduğu da açık. Yani Rusya, Suriye’de Esad’a denk bir alternatif ortaya çıkmadan Esad’ın meşruiyetini bile tartışmaya açmaz. Esad yönetimine yönelik suçlama yöneltmek ile Esad’ın şahsını hedef almak arasındaki farkı Rusya oldukça iyi bildiği gibi buna da dikkat ediyor.

“Putin, Rami Mahluf’u Esad’ın yerine düşünüyor” gibi tamamen saçma yorumlarda, Mahluf’un siyasi geçmişinin olmaması bir tarafa, Suriye içinde, yaşadığı sorunlardan yakasını kurtaracak kadar bile desteği olmadığı gibi önemli detaylara yer verilmiyor.

“Mahluf meselesi ne?​” diye soranlar geçen haftaki yazıya göz atabilirler.

Peki, Moskova-Şam arasında her şey sütliman mı? Elbette hayır. Hatta, son aylarda Moskova-Tahran-Şam hattında ortalık oldukça karışık, ilerleyen aylarda daha da karışacak. Ancak bu durum beklenmeyen, yepyeni, çok şaşırtıcı bir durum değil.

Rusya ve İran Suriye meselesinde aynı cephede durmuş olsalar da iki ülke arasında ciddi dış politika, hedef-yöntem farkları var.

Başlı başına İsrail meselesi bile iki ülke arasındaki fikir ayrılıklarının ne kadar derin olduğunu ortaya koyuyor.

Rusya İsrail ile ilişkilerini derinleştirip çeşitlendirirken İran, İsrail’i devlet olarak bile kabul etmiyor.

Diğer taraftan Rusya, başta enerji ve nüfuz olmak üzere bazı sebeplerle İran’ın Suriye’deki etkisinin sınırlandırılmasını istiyor. Buna karşılık İran, Rusya’nın İsrail’in saldırılarına sessiz kalmasından, Türkiye ile özellikle İdlip meselesinde çok yakın olmasından rahatsız.

Sahada çatışmalar azalmaya başladığından beri Rusya-İran arasındaki makas farkı belirginleşmeye başlamıştı.

Geçtiğimiz aylarda Rusya ve İran arasında “büyük abi veya en azından birbirlerine denk kardeşler” kavgasının Suriye sahasında çatışmalar hafifledikçe artacağını aktarmıştım.

Sonuçta, Suriye’de çatışmalar bitse de savaş bitmedi. Vekalet savaşının silahlı kısmından siyasi kısmına geçildi 2017’den beri.

Rusya, batıya daha açık, 2011 öncesi dış politikasını esnetmiş, Şam’ın ‘terörist’ saydığı isimlere bile kapısını açmış, İsrail ile doğrudan olmasa da dolaylı temasa istekli bir Suriye’den yana gibi görünüyor.

Rusya’nın ‘gönlündeki Suriye’ İran’ın bölgesel güç olmasının sınırlarını epey kırpan, İsrail ile yakınlaşmaya zorlayan, Suudi Arabistan gibi ezeli rakipleri ile mücadelesini yeni kulvarlara taşımasını gerektiren velhasıl dış politikasını büyük ölçüde değiştirmeye zorlayan bir sürecin başlangıcı olabilir.

Bu iki ülkenin arasında kalan Şam, şimdilik Rusya’nın tahayyülündeki Suriye olmaya oldukça şüpheli bakıyor. Bu nedenle, İran’a daha yakın gibi duruyor ki, Şam’ın da İran gibi ilk çekincesi İsrail meselesi.

Şam’a göre, “Suriye’de yeni bir siyasi yapı oluşmalı ancak kontrollü bir süreç yürütülmeli. Çünkü, vekalet savaşının siyasi boyutunda ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Türkiye gibi ülkeler de boş durmayacak.”

Ancak Şam’ın önündeki en büyük engel ve aynı zamanda Rusya’nın elindeki en büyük koz Suriye’deki ekonomik kriz, ağır yaptırımlar, bölge ülkelerinin ekonomik destek karşılığında Tahran-Şam ilişkilerinin sınırlandırılması…

Velhasıl, Moskova-Tahran-Şam arasındaki makas farkının giderek açılması, çatlakların su yüzüne iyice çıkması gayet olası. Zaten sıcak çatışmalar büyük ölçüde bitti, artık safları sık tutma ihtiyacı da ortadan kalkmaya başladı ve her ülke kendi ajandasına geri dönebilir.

Yalnız bu makas farkı Rusya ile İran’ı karşı karşıya getirmeyeceği gibi Rusya’nın da Suriye’de bir yönetim devirme operasyonuna girişmesine yol açmaz.

Kapalı kapılar ardından çok kafa-kol kırılır belki ancak nihayetinde Rusya’nın bölgedeki çıkarları için Suriye’ye, Suriye’nin siyasi ve askeri destek için Rusya’ya, İran’ın ticari-siyasi ilişkileri sebebiyle Rusya’ya, Suriye’nin tarihsel bağlar ve stratejik ortaklıklar sebebiyle İran’a ihtiyacı var. Ve en azından denk bir isim ortaya çıkana kadar (ki, şimdilik öyle bir sinyal bile yok) Rusya açısından Esad’ın koltuğunda kalması şart.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa