Sınav, sözleşme, LGS, YKS: Sorun büyük, tarihi 'Kalu Bela'dan başlıyor
Fotoğraf: Pixabay
“Episteme” (sağlam bilgi) sorunu “sınanabilirlik” ölçütüne bağlanıyor. Sınanabilirlik “doğruluk değerlerine”, mantığa; bunun yol yöntemi metodolojiye varıyor. Eğitimde de en önemli sorunlardan biri “ölçme değerlendirme” sorunu olup bu konuda disiplinler oluşturulmuş bulunuyor.
En zorlu sorulardan biri evrenin boyut ve hareketlerini ölçmek ise en az bu kadar zor bir sorun da “insanı” ölçmekte, insanın nasıl ölçülüp biçilebileceğinde yatıyor.
Sınavlar ölçme değerlendirmenin en yaygın yol yöntem ve araçlarından birini oluşturuyor. Sınavların tarihi ve anlamı, gerek sosyoloji gerek psikoloji gerekse eğitim bilimlerinin önemli bir merakını ve araştırma konusunu oluşturuyor; her bir çocuğumuzun ve ailemizin kaderini belirliyor.
“Sınavların tarihi ne kadar geriye gider?” diye sorulursa “kalu belâ (evet dedik)” diye akaide imana dair bir Kur’an deyimi aklıma düşüyor. TDK’ye göre, “(ka:lu:bela:, l’ler ince okunur), Arapça ḳālū + bela. 1. isim, din bilgisi. İslam inancına göre, ruhlar yaratıldığında Allah’ın “Ben sizin Tanrı’nız değil miyim?” sorusuna ruhların verdikleri “evet” cevabı. 2. isim, mecaz. Çok eski zaman.”
Ruhların yaratılışı ile başlıyor sanki sınavlar.
“Kalu belâ (evet dedik)” ayeti veya sınavlar her şeyden önce “Ceza yeme ehliyeti” veya “Kainatla ödüllendirilmek” için bir meşruiyet ölçütü (Kendisinin mesul tutulması için bir ölçüt) ve aynı zamanda “diyeti” (Buna sürekli tanıklık etmek, iman etmek, şükretmek) ile ilgili sayılabilir.
İlgili bazı ayetler şu şekilde: Araf (172) Hem Rabbin Ademoğullarının bellerinden zürriyetlerini alıp onları nefislerine karşı şahit tutarak: “Rabbiniz değil miyim?” diye şahit gösterdiği zaman “Evet Rabbimizsin, şahidiz !” dediler. Kıyamet günü “Bizim bundan haberimiz yoktu!” demeyesiniz, (173) Yahut, “Ancak, atalarımız şirk koştular, biz ise onlardan sonra gelen bir nesil idik; şimdi o batılı tesis edenlerin yaptıklarıyla bizi helak mı edeceksiniz?” demeyesiniz diye (174) İşte ayetleri böyle ayrıntılı olarak açıklıyoruz, olur ki dönerler.”
Diyanetin tefsirine göre “Allah Teâlâ insanoğlunun doğasına ya da fıtratına kendisinin varlık ve birliğini tanıma, kavrama ve dolayısıyla kendisine inanma yeteneğini yerleştirmektedir. Şu halde Allah, her insanı, iman etmesi için yeterli zihni ve psikolojik donanıma sahip kılmakta; iç ve dış alemde kendi varlığına ve birliğine kılavuzluk edecek birçok kanıtlar yaratmaktadır; böylece O, sanki insanlara, “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” diye sormakta, onlar da “evet” diyerek bunu tasdik etmektedirler. İnsanın doğasındaki iman kabiliyeti bu âyetlerde temsilî bir dille anlatılmış bulunmaktadır (Zemahşerî, II, 103). (…) Hz. Peygamber’in, “Her doğan çocuk fıtrat üzere doğar” anlamındaki hadisi de (Buhârî, “Cenâiz”, 93; Ebû Dâvûd, “Sünnet”, 18) bunu anlatmaktadır.” (https://kuran.diyanet.gov.tr/.../172-173-ayet-tefsiri).
Araf Suresi, yaratılışı anlatan bir sure. Adem ile Havva’nın yaşamla ve dünyayla, Tanrıyla karşılaşmaları önce bir diktasyon, sonra da onun sınanması (sınavıyla) başlıyor. “Şunları yiyebilirsin, şunları yapabilirsin, şunları yiyemezsin, şunları yapamazsın.” Veya “Şunu yersen gözün açılır, yemezsen öyle kalırsın”.
Yemek veya yememek insanın elinde. Ancak onları sınamak ve cezalandırmak Tanrı’nın takdirinde. Şeytan da sanki sınav aracı gibi.
İncil’deki “söz” (logos) veya Kur’an’daki “ikra” (Tekrar et veya oku ikrar et); hem bir eğitim ve alıştırma hem de bunu başarıp başaramadığını sınama yani sınav sayılır. Sınavın ardından da ödül ve cezalar geliyor.
Her çocuk eğitilmek, Tanrıya, kendini biçimlendirene, toplumuna, öğretmenine “tanıklık” etmek, “Evet dedik” demek durumunda mı?
Bunu eğitim ve sınavlarla mı sağlıyoruz? -Fıtrat üzerine doğmak ve fıtratına uygun hareket etmek, kalu belâdan başlayarak-.
Her sınav aslında aynı zamanda bir sözleşme mi? Zorla yaptırılan bir sözleşme mi?
İktidarla sözleşmek durumunda mıyız?
Sözleşmesine uymak durumunda mıyız?
İktidar sözleşmeye uymazsa?
Teba, kul, yurttaş sözleşme yapmazsa…. Veya sözleşmeye uymazsa…
Yasalar ve kolluk kuvvetleri bunun için mi var? Devlet aynı zamanda bunun için mi? Otorite denen şey böyle bir şey mi?
Her şey “söz” ile mi, “ikra” ile mi “kalu belâ” (Evet dedik) ile mi, sınavla, sınavda evetlemek (“Doğru” sayılan veya öyle dikte ettirilen –diktasyon, daha önce yazdırılan- şıkkı ikrar etmek-tekrarlamak veya işaretlemek) ile mi başladı?
- MEB’in başarısı muhteşem tıklanma rekoru: İnsanın iyi ki pandemi ve deprem olmuş diyesi geliyor 10 Ocak 2025 04:58
- 22 yıllık, 72 yıllık gerileme: MEB’in, AKP’nin, milli görüşün ‘Milli Maarif’ ve ‘MESEM’ başarısı 03 Ocak 2025 04:26
- Türkiye ve Suriye yüzyılı mütaşerik maarif ve rejim modeli 27 Aralık 2024 04:43
- İsrail ve Suriye örneğinde bilimin ve bilimsel eğitimin anlamı ve önemi üzerine 13 Aralık 2024 04:40
- MEB açık öğretim okulları istatistiklerinde bir gariplik mi var? 29 Kasım 2024 04:15
- AKP'nin eğitim ve bütçeleme anlayışı: Lime lime ayrıştırmanın, imam hatipleştirmenin, metalaştırmanın, peşkeş çekmenin binbir türü 15 Kasım 2024 04:43
- Cumhuriyetin 101. yılında rüya, yurttaşlık ve ana dillerinde eğitim meselesi 01 Kasım 2024 04:26
- Üniversite nedir? Araştırma ve bilgi nedir? Kariyer yapmaktan/ uzmanlık bilgisinden farkı nedir? 18 Ekim 2024 04:42
- Akademinin yeri ve değeri: 207 üniversite bir 'muhabir Rüya' eder mi? 11 Ekim 2024 04:43
- MEB istatistiklerinin gör dediği açlık, dayatma ve niteliksizlik 04 Ekim 2024 04:50
- Türk Psikologlar Derneğinin Türkiye Yüzyılı Maarif Modeline dair görüşü: Eğitim değil eğitimi ihlal modeli 27 Eylül 2024 04:42
- AKP ve MEB’in büyük mahareti: Bağnazlığı ve emek sömürüsünü sürdürmeye diplomalı çözüm 20 Eylül 2024 04:15