17 Mayıs 2020 00:01

'Koronavirüsün gölgesinde ortaya karışık sorular' meselesi (3)

'Koronavirüsün gölgesinde ortaya karışık sorular' meselesi (3)

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kirvem,

Bir müddetten beri başımıza musallat olan bir virüsle “al takke ver külah” tekerlemesi eşliğinde yaşayıp gidiyoruz ama, öte taraftan da bu takkeli külahlı alışverişin nerede, ne zaman ve de hangi koşullar altında nasıl noktalanacağını şimdilik bilemediğimiz için, ister istemez huysuzluk edip, amiyane deyimiyle pirelenip duruyoruz...

Pirelenip kaşınmakla, küplere binip öfkelenmekle, bu hengamede ölüp gidenlerin ardından gözyaşı dökmekle işin üstesinden gelemediğimizi ister istemez gördüğümüz halde, yine de aynı bataklıkta patinaj üstüne patinaj çekmekle meşgulüz...

Yani, “Benim oğlum bina okur...” misali aynı fasit daire içinde dönüp dolaşıp, aynı kör noktada kazık çakarken, beri yandan da dünyanın her tarafında, hemen neredeyse her siyaset ebesinin ağzında çiğnene çiğnene giderek kabak tadı veren, hani çarşıya pazara götürsen beş kapik, on para, iki mangır etmeyen şu “Hepimiz aynı gemideyiz” palavrasına sığınıp, sonra da eblehçe, ahmakça yollarla, uyduruk bahanelerle batırmaya çalıştığımız bu gemi, tekne, taka masalının etrafında dolanıp, böylece kendi kendimizi yine amiyane deyimiyle uyutmaya mı çalışıyoruz yoksa?..

Öyle ya da böyle; hangi tarafa, hangi  istikamete yönelirsek yönelelim, hangi kırık, çatlak veya kristal aynaların karşısına geçersek geçelim, görünen o ki; ucuyla bucağının nerede başladığı belli olmayan şu dillere destan fi tarihinden itibaren birbirlerine şu ya da bu gerekçelerle tepeden bakmayı huy edinen, yekdiğerini güya koruyup kollarken, aslında her fırsatta sinsice yollarla dışlayıp, ötekileştirip, dolayısıyla öncelikle kendi borazanlarının sesine, kendi dümenlerine aşık olan “kaptan”ların dünyasında gelmiş geçmiş veya bir müddet için demir atmış bilumum gemilerin “kader”i, ne yazık ki ezelden beri birbirlerinin sadece kopyası olmakla kalmadıkları gibi, aynı zamanda da kayalara toslamaktan da kurtulamamışlar...

Nitekim... Şu sıralar dünyanın gündemine lök gibi oturan, ortalığı kasıp kavuran bu virüsün, Çin diyarlarından yola çıktığına dair seksen türlü hesaplarla birbirlerini çamurla sıvayıp, kapalı kapılar ardında pazarlığa oturup, sonra da bu “bela”nın zararlarını kendilerince bir nevi “Allah’ın lütfu” babında değerlendirip, böylece bu işten dolaylı yollarla “nemalanmak” için çırpınan “kaptanıderya”ların aklı fikri, çizdikleri rota nedense hep aynı: Bu işin ceremesini külliyen Çinliler ödesin..

Okey!

Okey ama, nesi kimin fesi henüz belli olmayan bu “kaknem” virüs karşısında çaresizlik içinde bir bakıma “kuzu” kesilenler, öte taraftan da vur abalıya misali “kurt” postuna bürünüp, ardından da şu kırtıpil alemin sofrasında ortaya gelen yüklü hesaplar karşısında nedense ellerini ceplerine atıp bu hesabın en azından bir kısmını imeceyle ödemek istemiyorsa; demek ki, içine tıklım tıkış doluştuğumuz bu gemi, eninde sonunda, tıpkı Çinlilerin meşhur atasözlerini yansıtan “Okyanuslar büyüktür ama, gemiler yine de çarpışır” deyimi üzerinde kafa yormanın acaba tam zamanı mı, bunu da yine haftaya konuşalım Kirvem!..

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa