19 Mayıs 2020 00:45

Muhalefetten AKP'yi ikna çabaları...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kabine toplantısının ardından açıklamada bulunurken.

Fotoğraf: Mustafa Kamacı/AA

Paylaş

AKP’nin güç kaybettiği gerçek.

Burjuva muhalefet bu gerçekten niteliğine uygun sonuç çıkarıyor: Zayıfladığını görüyor. Son yerel seçimleri veri alıyor. Üstüne bir de kapitalist krizin salgınla katmerlendirilmiş yüklerini emekçi halkın sırtına yıkma gayretini koyuyor. Sonuçları; işsizlikte patlama, “şanslı” işçilerin günlük 39 TL’ye, önemli bir bölümünün de açlığa mahkum edilmesi türünden sonuçlar. “AKP imkansız kazanamaz” diye düşünüyor. Bütün sözcüleriyle AKP teşhiri yapıyor. Lafın ötesine geçmiyor ve AKP yönetiminden zarar gören emekçi kitleleri hareketlendirmek için parmaklarını kımıldatmıyorlar, ama “En geç 2023’te yapılacak” seçime takmışlar!

Emeğiyle geçinme çabasında olanların taleplerini bazen dil ucuyla gündem ediniyorlar, ama emekçilerle yüzgöz olmamaya özen gösteriyorlar. Ötesi ve aslı “Tek adam yönetimine karşı güçlendirilmiş parlamentarizm” savunması! Buna bağlı olarak “hukuk devleti”, “yargı bağımsızlığı”, “Meclisin işlevselliği” gibi işçiler bakımından soyut konular. Ama işçi izne çıkarılmış, kısa çalışma ödeneği alıyor ya da alamıyormuş ya da 39 TL ile kim nasıl geçinebilirmiş, metrobüsle işe gitmek ama korona kapmamak mümkün müymüş -bu konulara girmiyorlar! Gerçekten halk egemenliği peşine düşerlerse, devletimize zeval gelir deyip emekçi halkla hep bir mesafe bırakıyorlar aralarında. Devlet kuruculuğu ve savunuculuğuyla övünmenin zorunlu sonucu bu!

Galibiyet beklentisiyle seçime kilitlenmesi dolayısıyla eleştirilince burjuva muhalefet fena kızıyor olmalı: “AKP dururken biz nasıl eleştiriliriz?

Oysa ne yapılıp ne yapılmamalıdır ki AKP gitsin- soru bu. Ya da AKP böyle yerinden edilemeyeceği için eleştiriliyor muhalefet.

Allah aşkına, halkın çalışma ve yaşam/geçim koşullarıyla ilgili belirgin taleplerini savunarak örgütlenmesinin önünün açılması yerine, gözünü bağlamaktan başka işe yaramayan AKP’yi ikna çabaları neyin nesidir?

Burjuva muhalefet sözcülerinin yaygınlaşıp sıradanlaştırdıkları bir söylem, halkın zararına olan uygulamalarının AKP’nin kendisine (de) zarar vereceği, bu nedenle bunlardan vazgeçmesinin kendi iyiliğine olacağının ileri sürülmesidir. Örneğin Kızılay aracılığıyla TÜRGEV ve Ensar Vakfına yapılan “Vergiden kaçırma bağışı” AKP’ye zarar vermektedir, böyle şeyler yapmaması kendi menfaatinedir!

İYİ Parti Gn. Bşk. M. Akşener, geçtiğimiz cumartesi Tele 1’de Uğur Dündar’ın konuğuydu. AKP’nin birçok uygulamasının, bunlardan “sebeplenen” ve aslında Erdoğan’a da zarar veren ve “İktidar nimetlerinden yararlanmak için” “Erdoğan’ın sırtına yapışan Kırım Kongo keneleri”nin işi olduğunu anlattı. Sorun, Erdoğan ve AKP değil, AKP’ye “Hiç emeği geçmeyen”, ama etrafına çöreklendikleri “reisin sırtındaki keneler”di! Yoksa Erdoğan ve AKP ile “Türkiye Masası” etrafında oturulup anlaşılabilir ve birlikte yürünebilirdi! Bu, diline “Oturup konuşalım”ı dolayan Kılıçdaroğlu’nun da “tek adam rejimiyle mücadele platformu”nun(!) bir belirleyenidir. Ne ala! Böyle Erdoğan’dan mı kurtulunulurmuş?!

Aynı gün, CHP Vekili Tekin Bingöl Halk TV’de AKP döneminde örneğin deprem vergisi ve bağış vb. olarak toplanmış 72 milyar 82 milyon TL’nin ortada olmadığını anlattı. Teşhiri iyi sayılırdı. Ancak muhalefetin encamını belirten lafı, paraların hiç oluşunun “muhafazakarlığa yakışmadığı” oldu. “Erdemleri” neyse, ortadan kaybolan paralar muhafazakarlığa sığmıyormuş! Samimi inanç sahibi dindarla din siyaseti yapan tekelci neoliberal partiyi ayırt etmeyen Bingöl, Türkiye’de muhafazakarlık AKP’den sorulduğuna göre, herhalde yolsuzlukların bu örgütle ilişkisi olmadığını düşünen bir “AKP karşıtı”!

Diğer bir örnek Nevşin Mengü’dür. Bu yaklaşımlardan etkilenerek, aynı gün Halk TV’de, tehditler savuran trollere ilişkin, “…Beslemek, sırtlarını sıvazlamak, bu insanlara silah vermek kısa vadede rasyonel bir politika olarak görülebilir, ancak böyle paramiliter yapılar uzun vadede iktidarların elinde patlar” diyerek iktidarı uyarmaktadır. “Tehditçiler alınıp emniyete götürülmeli”dir! Devlet ne, kim kimi götürmeli -kafa karışıklığı!

Köprüleri atmaktan kaçınmak, ikna edilmesi için uğraşmak AKP’yi olduğu kadar halkı da yatıştırmaya yöneliktir. Karşıya alınmaktan bile uzak durularak tek adam yönetiminden kurtulmak mümkün değildir!

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa