21 Mayıs 2020 00:05

Hasan Ocak ve kayıplara karşı mücadelenin 25. yılı

Hasan Ocak ve kayıplara karşı mücadelenin 25. yılı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

25 yıl önce kaybedildi Hasan Ocak.

Yıl 1995.

İHD ve TİHV Hasan Ocak anısına 17-31 Mayıs tarihlerini Kayıplarla Mücadele Günü ilan etti. Sonra da bu tarihler uluslararası ölçekte kaybetmelere karşı mücadele haftası olarak anılır oldu.

Her iki insan hakları örgütünün başkanları-Akın Birdal ve Yavuz Önen- bir basın açıklaması ile açıkladılar kampanya kararını.

Kayıplara karşı Birleşmiş Milletler Bildirisi 18 Aralık 1992 tarihinde kabul ve ilan edilmişti. Aynı tarihte, hâlâ İHD web sitesindedir, İHD ilk kayıplara karşı mücadele kampanyasını başlatmıştı.

O günlerde devlet güvenlik mahkemesinde görülen bir davanın duruşması sırasında (O gün ben de o davada avukat olarak bulunuyordum, bizzat tanık oldum gelişmelere) dinleyiciler arasında bulunan Hasan Ocak’ın annesi, Emine Ocak, kaybedilen insanlardan ve oğlu Hasan Ocak’tan bahsetmeye başlamıştı. Ortalık karışmış, Hasan Ocak’ın annesini ve başka bir kaybın -Hasan Gülünay- eşi Birsen Gülünay’ı gözaltına almışlardı.

Tutuklandılar, iki ay kadar tutuklu kaldılar hapishanede…

Emine Ocak’ın ve pek çok kayıp yakınının ve insan hakları savunucusunun gözaltına alınmaları son bulmayacaktı bu 25 yıl boyunca…

Vazgeçmeyecekti Emine Ocak ve kayıp yakınları, oğullarının, kızlarının, eşlerinin, kardeşlerinin katillerini aramaktan.

Hasan Ocak’ın ailesi yalnızca oğlunu arayan bir anne ve aile olmaktan öteye taşımışlardı eylemlerini. İnsan hakları savunucusuydular. Yalnızca kendi çocukları için değil, kimselerin çocuğu, eşi, yakını gözaltında kaybedilmesin diye her cumartesi Galatasaray Lisesi önündeki meydanda toplanacaklar ve “Kayıplar bulunsun hesap sorulsun” diyeceklerdi.

İHD İstanbul Şubesinin Kayıplar Komisyonu, kayıp yakınlarıyla iç içe olmuştu artık.

25 yıl geçti üzerinden.

Hasan Ocak’ın cenazesi 17 Mayıs’ta bulundu, teşhis edildi.

Cezasızlık devam ediyor. Devletin zorla kaybetme pratiği uzun yıllara dayanan bir geçmişi var ve sık sık da hortluyor. Cezasızlık politikası devam ettiği sürece de tekrarlanma potansiyelini taşıyacak.

15 Temmuz 2016 darbe girişimi sonrasında da yaklaşık 26 kişi kaybedilmek istendi.

Cezasızlık, ağır insan hakları ihlallerinin faillerinin aranmaması, bulunmaması, soruşturulmaması, kovuşturulmaması, davalar açılıp adil bir şekilde yargılanmamaları ve cezalandırılmamaları halidir.

Bir durumdur yani….

Galatasaray Lisesi önünde oturma eylemi ile başlayan kayıp yakınlarının eylemleri, cezasızlığa karşı eylemlerdir. Hukukun üstünlüğü ilkesi hayat bulsun diye yapılan eylemlerdir.

Cumartesi Anneleri’nin 25 yıl önce İstanbul’da Galatasaray Lisesi önünde başlattıkları oturma eylemleri, Diyarbakır İHD bünyesinde de 589 haftadır sürüyor. Bir o kadar da İHD Batman şubesi sürdürüyor kayıplara karşı oturma eylemlerini….

Kayıp yakınlarının 1976 yılı askeri darbe sonrası Arjantin’de başlattıkları eylemler ve eylemlerin konu ve istemleri hep aynı oldu:

Kayıplara son! Failler bulunsun, hesap sorulsun!

Zorla kaybetmelere karşı verilen mücadeleler, bağlayıcılığı pozitif hukuk bakımından geçerli olacak Birleşmiş Milletlerde karşılık buldu: “Herkesin Zorla Kayıp Edilmeye Karşı Korunmasına İlişkin Uluslararası Sözleşme”, Birleşmiş Milletler Genel Kurulunun 20 Aralık 2006 tarih ve 61/177 sayılı kararıyla kabul edildi ve 23 Aralık 2010’da da yürürlüğe girdi.

Türkiye’nin Sözleşme’nin tarafı olması için İHD ve TİHV’nin yürüttüğü kampanya şimdilik sonuç vermedi ve Türkiye hâlâ bu sözleşmenin tarafı değil.

Türkiye’nin Kayıplara Karşı Sözleşme’nin tarafı olması, bir talep olarak güncelliğini sürdürüyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa