24 Mayıs 2020 00:28

Kamu Spotu: ‘Allah devletimize, milletimize zeval vermesin’

Kamu Spotu: ‘Allah devletimize, milletimize zeval vermesin’

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Kanallar arasında dolaşırken sık sık rastlıyoruz onlara, kamu spotlarından bahsediyorum. Salgınla birlikte sayıları ve frekansları da arttı. “Evde Kal Türkiye!” Kalabilenler kalıyor, çalışanlar risk altında, kalması istenip kalmayanları haber kameramanları avlıyor, haber sunucuları da neredeyse “sorumsuzlar!” diye stüdyodan azarlıyor. Polis yakalarsa, kurşuna dizilecekler gibi Tarlabaşı Bulvarı’nda arkaları dönük sıraya dizerek ceza kesiyor; ama daha ağırı, yetkisi olmadığı halde insanları aşağılıyor. Batıda olanlar daha şanslı, Batman’da örneğin sivil giyimli polis kimlik sorduğu vatandaşın kendisini tanıtmasını istediğinde doğrudan boğazını sıkıyor. Oysa İçişleri Bakanlığı #EvdeHayatVar sloganlı bir kamu spotu yayınlamıştı ve bize evin içinde ne kadar mutlu olabileceğimizi, mesela yoga yapabileceğimizi, göstermişti. İçişleri Bakanlığı ev içi mutluluktan sorumlu değil, her şeyi devletten beklememek lazım. Ancak örneğin ev içinde şiddet varsa onun sorumluluk alanına elbette girer, beklenen böyle bir durumda neler yapılması gerektiğine dair bir kamu spotu olmalı ama olamıyor.

Sağlık Bakanlığı bu süreçte doğal olarak en fazla kamu spotu yayımlayan kurumların başında geliyor. Büyük bir kısmı toplumu sosyal mesafenin korunması ve maske takma konusunda bilgilendirmeye yönelik, bir de hayatını kaybeden doktorların anıldığı #minnettarız hashtag’i ile yayınlananlar var. Sağlık Bakanlığı’nın devlet bütçesinden hazırlanmış kamu spotlarıyla toplumu bilgilendirmesi normal ve içerikleri de düzenlemelere uygun. Oysa bakıyoruz Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı da sağlık çalışanlarını konu alan bir kamu spotu hazırlamış. İçeriğini “düşme karamsarlığın kuyusuna, yalnız değilsin, senin beyaz önlüklü kahramanların var" cümlesiyle özetleyebiliriz. Hem topluma umut aşılıyor hem de sağlık çalışanlarını taltif ediyor. İyi, güzel belki, ama İletişim Başkanlığı’nın topluma umut aşılama gibi bir görevi mi var? Görev ve sorumluluklarına tekrar baktım, yok. Üstelik bu kamu spotu iki dakika altı saniye sürüyor, yani belirlenen yönergeye aykırı.

Şimdi bir ara verip bu konudaki yasal düzenleme ne diyor ona bakalım. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Kamu Spotları Yönergesinde “Kamu kurum ve kuruluşları ile dernek ve vakıf gibi sivil toplum kuruluşlarınca hazırlanan veya hazırlatılan ve Üst Kurul tarafından yayınlanmasında kamu yararı olduğuna karar verilen bilgilendirici ve eğitici nitelikteki film ve sesler ile alt bantları" kapsıyor. RTÜK tarafından tavsiye edilen kamu spotları televizyonlar tarafından ücretsiz yayınlanıyor ve reklam süresine dâhil edilemiyor. Ancak elbette bunun için belirlenmiş bazı şartlar var. Yönergenin 4. Maddesi diyor ki “Kamu spotları, ancak toplumu ilgilendiren ve yayınlanmasında kamu yararı bulunan olay ve gelişmelere ilişkin konularda hazırlanır. Başvuru yapan kuruluşlar, hazırladıkları spotlarda belirtilen konu dışında sadece kendi faaliyetlerinin tanıtımını yapamaz.” Madde 6’da “Kamu spotları film veya ses şeklinde hiçbir şekilde 45 saniyeyi, alt bant şeklinde ise hiçbir şekilde 10 saniyeyi geçemez” diyerek sınırlarını belirliyor. Madde 8’de ise “Konu olarak birbirine benzer spotların tespiti halinde, kamu kurum ve kuruluşları öncelikli olmak üzere konuyla ilgili asli yetkili olduğu değerlendirilen kuruluşun başvurusu kabul edilir” ifadesi yer alıyor.

Yukarıdaki örneğe geri dönecek olursak benzer konulara sahip olması nedeniyle asli yetkili olan Sağlık Bakanlığı’nın yanı sıra İletişim Başkanlığı’nın yönergenin süre esaslarını fersah fersah geçen ve içeriğinde bilgilendirici hiçbir unsur içermeyen videosuna RTÜK neden kamu spotu izni vermiş öğrenemiyoruz.

En sık dönen kamu spotları Hazine ve Maliye Bakanlığı’na ait olanlar. Bakanlığın salgın nedeniyle yürürlüğe koyduğu Ekonomik İstikrar Kalkanı paketinin yararlarının anlatıldığı kamu spotları ardındaki zihniyeti en net açık edenlerden. “Bu da geçecek!” başlıklı kamu spotunda örneğin, Muhterem Doğan isimli bir bakkal korona virüsün işlerini ne kadar olumsuz etkilediğinden bahsediyor. Bu zor dönemde Esnaf Destek Paketi’ne başvurmuş. “Allah razı olsun onlar da olumlu cevap verdiler, 25 bin TL yardımda bulundular, kredilerim var onları ertelettim, bu zor günlerde ilaç gibi geldi. Allah devletimize, milletimize zeval vermesin” diyor. Esnaf Destek Paketi nedir bir de ona bakalım: Devlet salgın sürecinde sıkıntıya düşen esnafa 25 bin TL’ye kadar kamu bankalarından kredi çekme imkânı sağladı. Yani onlar dediği Halkbank, ortada bir yardım yok, borçlandırma var, üstelik banka yanı sıra kredi kartı da iliştiriyor. Ve bu süreçte çıkan haberlerden öğrendiğimize göre bu kredi yalnızca vergi ve SGK borcu bulunmayan, kefil sağlayabilen ve kredi notu yüksek, odalara üye esnafa veriliyor. Ekonomik kriz nedeniyle salgın öncesinde de sıkıntı yaşayan esnafın çoğunluğu zaten bu kriterleri sağlayamadı. Üstelik krediye başvuru sürecinde bankalara aşırı yığılma olduğundan banka çalışanları dâhil herkesin sağlığı riske girdi. Diyelim ki bir kısmına ilaç oldu ve bu tabii ki iyi bir şey. Ama yine de kamu spotunda bunun bir kredi değil yardım olarak gösterilmesi halkı yanıltmak demek, üstelik kamu spotunda nasıl başvurulacağına dair herhangi bir bilgi yok, kimlerin yararlanabileceğine dair bir açıklama yok, kısacası bilgilendirici hiçbir şey yok. Aksine yönergeye aykırı olarak açıkça bir tanıtım, propaganda faaliyeti var. Zaten her spotun sonunda Bakan Berat Albayrak’ın, bakanlığın logosu ile birlikte “Bu bir milli mücadele, bu mücadelede destek isteyen her bir vatandaşımızın, işletmemizin, esnafımızın arkasında Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve onun Hazinesi var” diyen sesi duyuluyor. Bakanlık devlet bütçesinden kaynak ayırıp propaganda filmleri yaptırıyor, ki her biri bir dakikanın üstünde, iki dakikaya varan da var, bunu RTÜK üzerinden kamu spotu olarak etiketleyerek kanallarda ücretsiz yayınlatıyor.

Kamu spotlarının birer propaganda aracına dönüştürülme riskine ilk dikkat çeken 2019’da RTÜK üyesi olan Faruk Bildirici’ydi. Bildirici o dönem kamu spotu ve zorunlu yayın ifadelerinin değiştirilmesine dair yönetmelik hakkında toplumu bilgilendirirken “Ücretsiz yayınlatılan iktidar propagandası ve bakanlık tanıtımlarının daha çok izlenmesi amaçlanıyor” demişti. Televizyonların başat gelir kalemi reklam, yani bu kamu spotlarının yayınlandığı saatler çok değerli. Üstelik salgın döneminde pek çok kanal bu gelirden vazgeçerek toplumun bilgilenmesine destek verdi. Salgının başları sayılabilecek 25 Mart’ta, Sağlık Bakanlığı'nın talebi üzerine RTÜK, koronavirüs salgını nedeniyle tüm televizyon kanallarında aynı anda kamu spotu yayınlanması kararını aldı. RTÜK Üyesi İlhan Taşçı’nın aktardığı üzere bu karara Turkuvaz Medya Grubu'nun sahibi olduğu ATV, A Spor ve A Haber uymadı, yayın akışlarını bozmadı. RTÜK konuyla ilgili herhangi bir yaptırım uygulamadı. Zaten RTÜK kararlar sayfasına girdiğinizde bir dizide geçen ifade nedeniyle verilen uyarı cezası hariç Turkuvaz Grubu’na karşı herhangi bir yaptırım kararına rastlamıyorsunuz. Dahası iktidar medyasına dair son yıllarda ‘ağır’ denebilecek yalnızca iki yaptırım kararı çıktı; biri 2017’de Rasim Ozan Kütahyalı’nın sözleri nedeniyle Beyaz TV’ye verilen beş kez program durdurma, ikincisi de Sevda Noyan’ın sözleri nedeniyle Ülke TV’ye verilen üç kez program durdurma cezaları. Her ikisi de kamuoyunda oluşan tepkiler nedeniyleydi.

Diyeceksiniz ki medyanın yüzde 90’ından fazlası iktidarın kontrolüne geçmiş ve sabahtan akşama türlü şekilde propagandaya maruz kalırken sen kalkmış iki dakikalık kamu spotunun hesabını tutuyorsun. O iki dakikalık kamu spotları medya alanının ve RTÜK’ün nasıl bir çiftliğe dönüştürüldüğünün en açık göstergesi. Radyo ve Televizyon Kanunu’nun yayın ilkelerini belirleyen ve alfabenin 24 harfini içeren bentler zaten her kanala istenildiğinde ceza vermek için planlanmıştı, öyle de uygulanıyor. Ancak burada çok daha objektif kriterler var, onların da hiçbiri uygulanmıyor, çünkü hesabını soran yok. İktidar istiyor ki medya bir kamu spotları platformu olsun, yürütmenin başı Cumhurbaşkanlığı başta olmak üzere her bakanlık sırayla bir bir övülsün, RTÜK de bunları “kamu yararı” var diyerek damgalasın. RTÜK Başkanı’nın aynı zamanda Basın İlan Kurumu genel kurulunda yer aldığını, Basın İlan Kurumu’nun da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na bağlı olduğunu geçen yazıda belirtmeyi unutmuşum.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa