27 Mayıs 2020 01:21

Devletin bedeni ve şiddetin ritmi

Ali Osman Önder'in paylaştığı videodan ekran alıntısı.

Ali Osman Önder'in paylaştığı videodan ekran alıntısı.

Paylaş

“Cinayeti polis işlemiştir tabirini beğenmiyorum. Hadiseleri kendi sınırları içinde mütalaa etmeliyiz. Münferit hadiselerden netice çıkarırken, devleti yargılamayalım. Yargılanacak olan suçu kim işlemişse odur.”

Dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, bu sözleri, 8 Ocak 1996 günü görevi başındayken gözaltına alınan ve polislerce dövülerek öldürülen arkadaşımız Metin Göktepe cinayetine dair olarak söylemişti. Devlet yetkilileri önce Metin’in gözaltına alındığını reddettiler, sonra duvardan düşerek öldüğünü iddia ettiler ve davanın yoğun takibi ile olaya dair tanıkların ortaya çıkmasının ardından ise kabul etmek zorunda kaldılar. Demirel de, bu açıklamayı 19 Ocak 1996 günü yaptı.

Demirel’in “münferit” dediği, polis şiddeti örneklerinin o günden bugüne listesini çıkarsak herhalde buradan köye yol olur.

Sadece önceki güne, Çorlu’da çok sayıda polisin evinin önünde oturan Dursun Gültaş adlı yurttaşın ve ailesinin polis tarafından darbedildiği görüntüleri ile uyandık. Tekirdağ Valiliği, sosyal medyada oluşan tepkiler üzerine, “Polise mukavemet eden” iki kişinin gözaltına alındığını ve “Aşırı güç kullandığı iddia edilen” polislerin açığa alındığını duyurdu. 24 yıl önce dönemin Cumhurbaşkanı Demirel’in yaptığı açıklama ile üslup ve yaklaşım bakımından ne kadar uyumlu değil mi?

Ardından aynı gün Zeytinburnu, Kadıköy, Eyüp ve Sultanbeyli’den de “münferit” polis şiddeti görüntüleri geldi.

Peki devlet yetkililerinin, kabul etmek zorunda kaldıklarında ‘münferit’ diyerek gerekçelendirdikleri bu süreklilik aslında neyin ifadesi sayılmalı?

Fransız Felsefeci Henri Lefebvre, ‘Ritimanaliz’ adlı kitabında, kişinin bedeninden, müziğe, mekana ve zamana kadar pek çok şeyi ‘ritim’ kavramı etrafında analiz ederken, “Beden bir ritimler paketinden oluşur” der ve devam eder: “Öte yandan bedenin hem toplumsal, hem de kozmik çevresi aynı şekilde ritimler paketidir.”*

Buraya yeniden dönmek üzere, biraz daha geniş bir açıdan bakmak için bir adım geriye çekilelim.

Diyarbakır’da geçtiğimiz günlerde gözaltına alınan Rosa Kadın Derneği yöneticileri ‘gizli tanık’ beyanlarına dayandırılarak tutuklandı. Dört yılı aşkın süredir cezaevinde olan Gazeteci Nedim Türfent de, daha sonra mahkemede, ifadelerinin zorla alındığını itiraf eden ‘gizli tanık’ beyanları ile tutuklanmıştı. Ve uzun süredir, ‘gizli tanık’ müessesesi, güvenlik ve yargı bürokrasisinin suç icat etmeye yönelik olarak kusursuz bir iş birliği ile kullandıkları bir mekanizma olarak işliyor. Kürt sorunuyla bağlantılı çatışma sürecinin sıcak olarak yaşandığı 1990’lı yıllarda da cezaevinden çıkarılarak operasyona katılan ve yeniden cezaevine dönen itirafçı örnekleri dahi vardı. O yıllarda bu türden dosyalara bakan avukatlar ve o süreçleri takip eden gazeteciler hatırlayacaklardır.

Oradan ülkenin batısına doğru geçtiğimizde ise İzmir’de camilerden “Çav Bella” çalınması sonrasında yaptığı sosyal medya paylaşımı gerekçesiyle tutuklanan Eski CHP Yöneticisi Banu Özdemir’in tutuklanması için, avukatının da işaret ettiği gibi soruşturma maddesinin değiştirildiğini görüyoruz.

Tüm bu örneklerin hepsi aynı bedenden çıkıyor. Devletin bedeninden çıkan, ondan beslenen ve dönerek onu besleyen pratiklerin, devletin beden tarihi içinde bir ritmi vardır. Bir insan bedeninin ahenkli kalp atışları, jestleri ve mimiklerinde ifadesini bulan ritimlerin, devletin bedenindeki karşılıkları da böyle oluyor. Ritimler göreli farklılıklar içerse de, sonuç olarak bir ahenge sahiptir ve öyle ‘münferit’ filan da değildir. Münferit kalp atışlarıyla yaşamadığımız gibi, ‘münferit’ devlet şiddetiyle de yüz yüze değiliz. Kuruluş felsefesi devleti korumak ve bireye de ‘devlete itaat’ görevi yüklemek olan bir darbe anayasası ile yönetilen bir ülkede, o anayasanın çekirdeğine bir de ‘tek adam’ yönetimi yerleştirilmişse orada ancak şefkat münferit olabilir.

* Henri Lefebvre, Ritimanaliz-Mekân, Zaman ve Gündelik Hayat, Çev: Ayşe Lucie Batur, İstanbul, Sel Yayıncılık, 2018, s.106-107

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa