Bir gece ansızın üç fezleke
Enis Berberoğlu | Fotoğraf: DHA & Leyla Güven | Fotoğraf: Evrensel & Musa Farisoğulları | Fotoğraf: Evrensel
Enis Berberoğlu, Leyla Güven, Musa Farisoğulları’nın fezlekelerinin, uzun bir süre sümen altında bekletilip şimdi ‘bir gece ansızın’ açılmasının, tabii ki geçilmesi gereken hukuki süreçlerin anca tamamlanmasıyla değil son zamanlardaki siyasal gelişmelerle alakası var. Ulusal Egemenliğin ilanının 100. yılında 16 maddelik manifestosunu ‘Dünyanın bütün demokratları birleşin’ çağırısıyla açıklayan Kılıçdaroğlu, parlamenter sisteme geri dönüş için Millet İttifakını aşan bir ‘birliğin’ programını masaya koymuştu. Kılıçdaroğlu bu büyük ittifak için bir yandan Marx’a gönderme yaparak sol’a göz kırparken diğer yandan AKP’den kopan Deva ve Gelecek Partilerinin, seçimlere katılmasının engellenmesi durumunda demokrasinin işlemesi adına onlara yardımcı olacağını da ilan etti.
Milliyetçi-muhafazakar-devletçi çizgide Cumhur İttifakıyla yarışıp en kritik süreçlerde iktidarın kararlarına payanda olmanın irtifa kaydettirmediği gerçeğine, AKP’den uzaklaşan seçmenle aynı anda ulaşan CHP, yapılmasına iki yıl varken erken seçim talebinde bulunmaya da başladı. Bir erken seçimin yapılmayacağını kamuoyuna AKP Lideri değil Devlet Bahçeli deklare ederken Meral Akşener Nâzım Hikmet’in ölüm yıl dönümü vesilesiyle şairin Bu Memleket Bizim şiirini seslendirip videosunu sosyal medyada servis etmekteydi. Önerdiği memleket masası henüz rağbet görmemiş olsa da CHP’nin soldan soldan esen rüzgarına bir memleket şiiriyle katkıda bulunmak da mantıklı bir mesaj olabilirdi. Aslında Sırrı Süreyya Önder’in İyi Partinin yerel seçimlerde HDP’ye ‘akıl danıştığı’ iddiasını şiddetle reddederek Kürtlere koyduğu mesafenin ittifakın da koşulu olmasını istiyordu Akşener. Ancak HDP Batı da hem oy versin hem de verdiği belli olmasın denkleminin sürdürülebilir olmadığı da açık bir gerçek olarak ortadaydı.
HDP’nin tam bu sırada 9 maddelik Yeni Dönem Strateji ve Tutum Belgesi adıyla Türkiye’nin yakın geleceğine ilişkin önerdiği platform da CHP’nin önerdiğine benzer bir biçimde parlamenter demokrasiyi, ama yerel siyasete de alan açarak muhtemel bir ortaklığın nirengi noktası olarak ilan etti.
AKP ve ortağı partinin CHP’yi, HDP ile arasında açıklanmamış, gizli bir ittifak olduğunu iddia ederek sıkıştırmaya oradan da terörle iltisaklandırmaya uğraşması yeni bir durum değil. Seçim dönemlerinde, yol açılmış bir taban hareketliliğiyle birbirini kollayan, biri diğerinin barajı aşmasına diğeri öbürünün büyükşehir belediyelerini almasına katkıda bulunan iki partinin, arka arkaya, ortaya yazılı platformlarla çıkmış olması ve bu metinlerin yeni bir ‘Seni başkan yaptırmayacağız’ zemininde kesişmesi ‘bir gece ansızın’ Meclis darbesinin nedenlerinden biridir.
İkisi HDP’li biri CHP’li üç milletvekilinin vekilliğini aynı anda düşürmeye yeltenen iktidarın beklentisi, hemen kriminalize etmeye hazır olduğu bir protesto meydanında Millet İttifakı ile HDP’yi açık temasa zorlamak; bu temasın dağıtıcı etkisine güvenerek İyi Partiyi etkisizleştirmek, kendisinden kopan küçükleri de ehemmiyetsiz bir faktöre indirgemektir.
Aylardır bir yandan kendisine darbe yapacakları korkusuyla bütün rakiplerini töhmet altında bırakıp memleketi ilan edilmemiş bir olağanüstü hal altında yönetmeyi kendine hak gören; veya beklemekten hiç vazgeçmediği toplumsal bir patlamayı kontrol edebileceği anda erken doğuma zorlamaya çalışan iktidarın çılgın projesi elindeki benzine ateş aramaktan ibaret görünüyor.
Ne var ki taliplisine yüzde 50 artı 1 koşulunu sağlayamayacak biçimde, toplumsal gelişmeye dar gelen gömleğin dikişleri, bu oy çıtasına ulaşmak için kurulan pazarda nefes almayı zorlaştırdığı için birer birer atarken eski taktikler de işlevini kaybediyor. HDP Millet İttifakına dahil olsun, hepsini birden terörle suçlayalım, böylece 50 artı 1’den kayıp kaçakları toplayalım hesabı pek o kadar risksiz değil. Bunca yoksulluk ve hayal kırıklığı varken. Karşısındaki partilerin kendi tabanlarının gelişimine uymaktan başka çaresi yok, iktidar partisi ise bu gelişmeyi bastırdıkça kazanacağını zannediyor.
Hem seçim yapabilmeyi istemek hem de koşulları oluşmadığı için yapamamak, zaman geçtikçe o uygun anı bir daha gelmemek üzere kaçırabileceğini hissederek sadece lafının ediliyor olmasıyla yetinmek bir iktidar için son derece acıklı. Ama toplum için tehlikeli de. Ne olursa olsun siyasi ömrünü mümkünse sonsuza kadar uzatmak isteyen, kendisini sınırlayan hiçbir kural ve kaideyi dikkate almayan bir iktidar tipi var önümüzde. Sosyal ve siyasi tabloyu istediği gibi müdahale edebileceği bir kıvama gelsin diye zorladıkça zorlayan bir yapı bu. Şimdiye kadar yapabiliyordu ve yaptı. Bundan sonrasını ise göreceğiz.
- Arka taraf! 15 Kasım 2024 04:48
- Kürtler Türkler birbirini sevsin! 01 Kasım 2024 05:02
- ‘Çözüm’süz süreç 25 Ekim 2024 15:05
- Hiçbir şey olmamışsa da bir şeyler oluyormuş gibi çözüm süreci 18 Ekim 2024 05:07
- Yenikapı ruhu 2.0 11 Ekim 2024 04:50
- Kimin yanında, kimin karşısında? 04 Ekim 2024 04:55
- Narin'in katlinden polis cinayetine 27 Eylül 2024 06:05
- İsrail’in kirli savaşı 20 Eylül 2024 06:00
- Narin'in gerçek sırrı 13 Eylül 2024 05:23
- Halaydan büyük meseleler 06 Eylül 2024 05:41
- SETA'dan gelen imdat 30 Ağustos 2024 04:55
- İzmir yangınının anatomisi 22 Ağustos 2024 05:00