07 Haziran 2020 00:15

Nasıl hatırlanırdı bunca şey?

Eylemde elindeki Evrensel gazetesiyle birlikte slogan atan bir KESK üyesi

Fotoğraflar: Polat Çağlayan

PAZAR
Paylaş

Bulunduğumuz tam bu noktadan, filmi geriye sarsak, yaşadıklarımızın ne kadarını hatırlayabiliyoruz?

Soma maden kazasında ambulansı kirletmemek için çizmesini çıkarmaya kalkan madenciyi, Ermenek’te “Benim oğlum yüzme bilmezdi” diyen anneyi ve Yusuf Yerkel’in tekmesini hatırlıyoruz. Erdoğan Bayraktar’ın eline para sıkıştırmaya kalktığı kanser hastası Dilek Özçelik’in “Görüyorum ki çaresizliği hiç tatmamışsınız hayatınızda” sözünü hatırlıyoruz.

Her 19 Aralık’ta 2000 yılında 20 cezaevine birden yapılan operasyonda ölenleri, sakat bırakılanları, izleri bir ömür taşımak zorunda kalanları hatırlıyoruz.

Her operasyona neyi alıyorsa onun adını veriyorlar, artık biliyoruz: Hayata Dönüş demişlerdi adına. Artık bu iki kelimeyi hiçbir edebi metinde gerçek anlamında kullanamıyoruz, el gitmiyor.

2001’de Ecevit’e fırlatılan kasayı da Anayasa’yı da hatırlıyoruz, 2007’de söylenen “Hamdolsun teğet geçti”yi de.

Ceylan Önkol’un gözleri, Uğur Kaymaz’ın kanlı el örgüsü süveteri kazındı hafızamıza, nice Cumartesi Anneleri karesi, nice öğrenci eylemi, kadın yürüyüşleri, Onur Haftaları, Gezi, nice Silivri anısı, ne çok Çağlayan Adliyesi, Newrozlar, Suruç, Ankara Garı Katliamı, Reina saldırısı, Cizre, Sur…

Yazmakla bir sayfaya sığmayacak binlerce şey oldu, savaşlar çıktı, göç yaşandı, büyükelçi öldürüldü, uçaklar düştü, çok kadın cinayeti, çok iş kazası, çok acı, çok ölüm, nadiren de düğün, dernek, madalya, kupa vesaire.

Bir de zamanında, sosyal medyadan çok önceki dönemlerden, televizyonda izleyenlerin belki hafızasında kalmayan ama anısı, o günleri yaşayanların ömrüne yayılan olaylar var:

Mesela 2000 yılı Sümerbank, SEKA, Haliç ve Camialtı Tersaneleri, santraller, TEKEL, POAŞ, TÜPRAŞ, İGSAŞ ve PETKİM’de işçilerin özelleştirmeye karşı eylemleri,

20 sene önce Kocaeli’deki “Sosyal devlete sahip çık” mitingi, TEKEL çalışanlarının 35 bin kişilik özelleştirme karşıtı boykotu, milyonlarca işçi ve emekçinin birlikte hareket ettiği, Emek Plartformunun 1 Aralık iş bırakma eylemi gibi.

Hatırlayan, hatırlansın isteyenler vardır: Çiller’in 5 Nisan kararlarından sonra ağustos ayında 200 bin işçi ve emekçi, Emeğe Saygı Yürüyüşü ve Mitingi ile Kızılay Meydanı’nı doldurdu.

Ardından 160 bin işçi sürekli iş bırakma eylemi başlattı, sendikalar CHP’ye koalisyondan çekil baskısı yaptı. Çiller, azınlık hükümeti kurmak zorunda kaldı.

10 Ekim’de hükümet planı açıklandı. 15 Ekim’de yüz binlerce işçi yeniden Kızılay’daydı. Azınlık hükümeti güvenoyu alamadı.

O günlerde alanları dolduran işçiler, emekçiler hükümete yön veriyordu.

2013’ten beri milyonlarca insan meydanları dolduramadı belki ama işçi ve emekçilerin mücadelesi, kaç kişi olduklarından bağımsız, her alanda hayati önemdeydi.

200 kişilik tekstil atölyesinde haksız yere işten çıkarılan 3 kişi de İstanbul Havalimanı inşaatında çalışan ve insanlık dışı koşullarda yaşamaya zorlanan binlercesi de, Flormar’da hakları için aylarca bekleyen kadın işçiler de emek mücadelesinin bir parçasıydı.

O zamanlardan bu zamana, sınıf mücadelesinin tam içinde bir gazete vardı: Evrensel.

Ne açılan davalar, ne Basın İlan Kurumunun kararları, ne krizin yarattığı matbaa fiyatları yıldırmadı. Evrensel hâlâ sesine ses arayan işçinin, emekçinin ve hak, hukuk, adalet mücadelesinin yanında.

Ne kadar geriye sarabiliriz filmi? Yaşadıklarımızın kaçını hatırlayabiliriz?

En azından son 25 yılda yaşanan her şey, geçmiş Evrensel’lerin sayfalarında hâlâ duruyor. Tarihi, satın alınamamış kalemlerle, tüm gerçekliğiyle yazıyor. Unutturulamasın diye.

Evrensel’de ilk yazım yayımlanalı 7 sene olmuş. İlk kez benden yazı istendiğinde bütün gün oturup yazmış, aynı gün iki tane göndermiştim. Burada olmayı öyle çok istemiştim.

Bir temmuz pazarında yayımlanmıştı ilk yazım. Konusu “Sırtını emeğe dayamış aşklar”dı.

Geçmiş 7 yılda Evrensel bana haberi teyit ettirmeyi, tarafsız değerlendirebilmeyi, özgürce yazabilmeyi ama hassasiyetleri de gözetmeyi öğretti.

Gerçek gazeteciliğin ne kadar zor ve ahlaklı bir iş olduğunu öğretti, öğrenmeye devam ediyorum.

Daha bu sene 8 Mart’ta, hayatımda ilk kez, çektiğim bir fotoğraf basıldı gazeteye. Evrensel bir okul, her geçtiğim derste heyecanlanıyorum.

Bu okuldan mezun çok insanla tanıştım, yolu Evrensel’den geçmiş herkesle hep iyi anlaştım.

Her hafta içim pır pır eder yazıya oturacağım zaman, kalbim de biraz sıkışır, hep daha iyisi olabilirmiş gibi hissederim, pazarlara çok özenirim.

Aşk yazarak başladığım bu yolculukta yedi yıldır aynı aşkla bekliyorum okur yorumlarını.

Hayatıma amaç katan gazetem, iyi ki varsın.

Varlığın bu ülke için bir umuttur, kutlu olsun 25. yaşın.

Arkasında sermaye olmayan bir gazeteyi var eden okurudur.

Arayan, soran, bilgi veren, moral veren, el veren, okunduğumu, anlaşıldığımı hissettiren, geliştiren, yetiştiren Evrensel okurlarına da teşekkür ederim.

Bu kocaman ailenin parçası olmak bir onurdur.

Nice 50’lere 100’lere...

Evrensel burada, Metin Göktepe hep aramızda.

Yeni yılda Evrensel aboneliği hediye edin
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa